6 Mart 2012 Salı

Mart'ın 1. Haftası Pazarda Neler Var? Pastörize Süt mü, Çiğ Süt mü? Elta Ada Organik Pastörize Şişe Sütü


Sebze ve meyve alışverişimi yıllardır pazardan yaparım. Perşembeleri semt pazarımız var. Cumartesi günü de organik pazara giderim vakit buldukça. Havalar soğuduğunda ise eve sipariş veririm. Pazardan aldığım/Eve sipariş ettiğim sebze ve meyveler de o hafta evimizde neler pişeceğini gösterir :)


Bakalım bu hafta pazarda neler vardı:

  1. Brokoli
  2. Karnabahar
  3. Pazı
  4. Havuç
  5. Kırmızı elma (tatlı)
  6. Deveci Armudu
  7. Mandalina
  8. Muz
  9. Lor Peyniri
  10. Hellim Peyniri
  11. Organik Kaymak
  12. Organik Pastörize Süt
  13. Organik Yumurta
  14. Organik Sarı Somun Ekmeği
  15. Kepekli Makarna


Demek ki evimizde bu hafta ne pişecekmiş?! :)

  1. Kıymalı Karnabahar Yemeği
  2. Pazı Kavurma
  3. Kepekli Makarna
  4. Sütlaç: Elta Ada'nın organik pastörize sütü çıkmış. Sokak sütünden hiçbir farkı yok. Ben süt içmeyi çok severim. Sokak sütünün tadını da hiçbir şeye değişmem. Yağlı sütten yapılan sütlacın da yeri ayrıdır benim nazarımda :) Ama diğer yandan İstanbul'da yaşıyoruz. 15 milyon nüfusa süt yetiştirmek zor. Muhakkak fazla süt üretimini tetikleyici şeyler yapılıyordur. Mesela İstanbul'daki en güvenilir sütçüler bile ineklerini mısır ile beslediklerini söylüyorlar. O mısırlar büyük ihtimal GDO'ludur. En güvenilir sütülerde bile durum buyken, hangi sütçüye güvenip de çiğ süt alacaksın? Ayrıca süt kapına gelene kadar hijyenik koşullarda mı tutuluyor acaba? Yine de ben damak tadımdan fedakarlık etmemek için kelle koltukta çiğ süt alıyordum. Çiğ sütten yoğurt, kefir vs yapıp kızıma da pastörize şişe süt içiriyordum çoğunlukla. Kutu sütlerin oda sıcaklığında aylarca dayanması hoşuma gitmiyor. Belli ki içindeki zararlı bakterilerle birlikte, yararlı bakteriler de ölüyor ki oda sıcaklığında içinde hiçbir şey üremeden o kadar süre dayanabiliyor. Pastörize sütün tadı da çiğ süt gibi değil ama en azından kutu sütten daha lezzetli ve belli ki içinde yaşayan bir şeyler var hala :) Neyse ki Elta Ada'nın organik pastörize sütü çıkmış. Rahat bir nefes alabilirim artık. Hem organik, hem pastörize hem de çiğ süt kadar lezzetli (şişe yağdan vıcık vıcık) :) Elta Ada'nın organik kaymağı da en az sütü kadar lezzetli, yerken insanın ağzına süt tadı ve kokusu geliyor.

22 yorum:

  1. Merhaba sitenizi keşfedeli çok olmadı ama keşke daha önce keşfetseymişim dedim ve çoğunu okudum. Benim yakın zamanda açtığım şöyle bir blog vardı.http://simdievhanimioldum.blogspot.com . Zaman planlaması başlıklı yazılarınızı bu blogda listeleyip bir sayfa olarak sunmak istiyorum. Sayfa burada http://simdievhanimioldum.blogspot.com/p/zaman-planlamas.html sakıncası olup olmadığını sormak istedim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hiçbir sakıncası yok, hatta sosyal sorumluluk projesine katkım olduğu için mutlu bile olurum :)
      Zaman planlaması yazılarım da aslında böyle bir mantıktla çıkmıştı ortaya. Zaman zaman eklemeler yapmaya da devam edeceğim.
      Sitenizi de çok keyifli buldum :)

      Sil
  2. Sevgili cokbilmis yazilarin cok bilgilendirici super ama ben okuyunca cok rahatsiz oldugumu farkettim, 'nolucak ya' hangisi kolaysa oyle olsun' filan dedigim seyler var ve sen hic oyle yapmiyorsun, surekli birseyleri yanlis yapiyor, cocugumu yanlis besliyormus gibi hissediyorum offff:(((( ve burda TR'deki kutu sutun bile tadina yaklasmayan sozde 'gunluk sut' tuketmek zorundayiz, deli olucam! bu kadar mukemmeliyetci olmak zorunda misin:))Acik bosversen de ben de acik rahatlasam:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Pınar, böyle hissedileceğini bildiğimden rumuzumu Çok Bilmiş olarak aldım. Yani şöyle düşünebilirsin rahatlıkla: "Amannnn, bu da zaten çok bilmişin teki!" :)
      Aslında benim genel hayat felsefem "Hangisi kolaysa öyle olsun" üstüne kuruludur :) Sen bana bakma. Burda imkanlar var, organik sebze kapıma geliyor. Olmasaydı da kafama takmazdım, imkanım elverdikçe mevsiminde yiyerek beslenirdim. Herkes kısmeti kadarını yer zaten. Mesela ben sanmıyorum ki Einstein 3 sene anne sütü alıp, karbonhidrat ve protein dengesi ölçülü bir programla beslenmiş olsun :)
      Ayrıca hep söylediğim gibi: Ben kızımı beslemek için uğraşmıyorum. Ben kendim damak tadıma uygun beslenmeyi seviyorum. Bu yazımda da yazdım zaten: Tehlikeli olabileceğini ve hatta hiç de sağlıklı olmayacağını bile bile çiğ süt tüketiyordum. Çünkü tadını seviyorum. Ama hayvanlara antibiyotik mi veriyorlar, ama GDO'lu mısırla mı besliyorlar? Bilmiyordum ve de öğrenmeye de çalışmamıştım (Neden sinirlerimi bozayım ama değil mi?). Şimdi mis gibi organik ve pastörize süt buldum, üstelik de çiğ süt tadına, hem de kapıma kadar geliyor. Kıskanmak yok, şanslıyım :)
      Üstelik hatırlıyorum Ayşe Arman Dubai'de yaşarken neler neler anlatıyordu da ben de burada kıskanıyordum. 4 mevsim plajlar, doyasıya koşturulacak yeşil alanlar, yabancı arkadaşlar, Montessori Yuvaları vs vs. Eh, işte, biri varsa diğeri yok ne yapalım?

      Sil
  3. Elta Ada'yı da ilk senden duydum kı organik sütünü duymus olmam zaten imkansız ama hemen bir arastırayım. Ben günlük pastorize sutlerden kullanıyorum ulaşması en kolay ve en mantıklı onlar geliyor gözüme yoksa nerede ben küçükken babaannemın ıneklerınden sağdığı sütün o enfes tadı. Bazılarına ağır gelir mesela saf inek sütü ama ben baylırım. Kızım günde 2 bardak sütü mutlaka ıcıyor yani hayatımızdakı yeri büyük, şimdi okuyunca merak ettim bu sütü.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. manavim.com'u ararsan kapına kadar getiriyorlar. Asgari bir harcama limiti de yok. İstersen bir peynir, bir sütü bile gtiriyorlar. İstersen ısmarla, bir tadına bak? Yağı köy sütü gibi sarı sarı değil tabii ama günlük sütlerden bile daha yağlı kesinlikle...

      Sil
  4. Asla ama asla çiğ süt almaya cesaret edemem doğrusu. Şişe sütü bana da en mantıklı çözüm gibi geliyor. Annem de benim gibiymiş, ben küçükken bile eve sokmazmış. Kayınvalidemlerde ilk defa "sokak sütü" gördüğümde yaşadığım şaşkınlığı anlatamam. "Aaa, bu nasıl süt, rengi sapsarııı" diye sormuş, sonra da ikram ettikleri sütü çaktırmadan bahçeye dökmüştüm:) Sevgili kayınvalideciğim, eğer rastlantı eseri bu satırları okuyorsanız, işte size on iki yıl öncesinden bir itiraf:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sana cevap yazarken çok uzun sürdü, ben de bu konuda bir yazı yazmaya karar verdim :) Ama bana sorarsan kayınvalideye de o sütü veren ineğe de ayıp etmişsin :) Bir denesen, çiğ sütün çok daha lezzetli olduğunu göreceksin. Ayrıca zaten şişe sütler de pastörizasyon işleminden geçiyor yani aslında kaynatılıyor. Dolayısıyla kayınvaliden de sütü kaynatarak pastörize etmiş oluyor. Arada çok büyük fark yok yani.

      Sil
  5. pınar nerelerdesin??ozledim bize de bekliyoruz yorumlarını www.esumom.blogspot.com

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her iki blogunda yazdığın tüm yazıları okuyorum, yani aslında pek de özlenecek kıvamda değilim :) Ama şu ara kendi bloguma bile yazı yazamıyorum. 1-2 ay daha özleyeceksin beni artık. Sonra özletmem kendimi :)

      Sil
  6. Organik ürünler, doğrudan doğruya tarladan yani topraktan alınıp masamıza gelen ürünlerse sorun yoktur. Bu ürünleri, sorup araştırarak ve hatta yerinde görerek, organik olup olmadığı hakkında fikir sahibi olabiliriz. Organik ürün yetiştiriyorum diyen bir üretici, o üretimde kimyasal gübreden haklı olarak kaçınacaktır, fakat hayvan gübresi kullandıysa, o üretimin organik olduğundan şüphe edilir. Bu konuda ülkemizde denetimler çok az. Organik süte inanmadığım gibi, organik dondurmaya da inanmam. O sütü veren ineğin neler yediğini kimse bilemez. Organik tarım konusunda vereceğim şu örnek ne yapılması gerektiğini çok da güzel açıklayacaktır umarım: Yakın bir arkadaşım, organik tropikal meyveler üretiyor. Bu meyveleri ürettiği tarlanın ya da bahçenin yakınında bakla ekiyor. Ekilen baklalar büyüyünce onları toplayıp çürütüyor ve gübre yapıyor. Zararlılardan kurtulmak için meyve bahçesinin yakınlarına bölüm bölüm ısırgan otu ekiyor ve ısırgan otundaki formik asit zararlıları öldürüyor. Ayrıca meyve kurtlarıyla mücadele için de, meyve dallarına çok sayıda uğur böceği bırakıyor. Bu uğur böcekleri de etçil oldukları için kurtları yiyor ve meyveler temiz temiz büyüyorlar. Bu şekilde organik tarım yapan daha başkaları da var mıdır, bilmiyorum? Böylesini bulmak da çok zor. Organik tarım adı altında, köylerde yetişen ve fakat ne ile büyütüldükleri bilinmeyen ürünler alırken onların gerçekten organik olup olmadıklarından emin alamıyoruz. Sevgiler, ÇokBilmiş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O şekilde meyve üreten arkadaşınız o meyveleri satıyor mu? Yani ben olsma o kadar emeğe karşılık kendim oturur yerdim, satmaya kıyamazdım da... :)

      Ama eminim arkadaşınız satıyorsa bile çok yüksek fiyatla satıyordur. Hem o şekilde özenle yetiştirmek, hem 15 milyonluk İstanbul gibi bir şehire yetecek kadar meyve elde etmek, hem de kar elde edecek bir fiyata satmak zor olur muhakkak.

      Ama neticede ben "organik" olarak satılan ürünlerin tadından keyif alıyorum. Saman gibi domatesi yemektense , "organik" olsun olmasın en azından lezzetli bir domates yiyorum. Kötünün iyisi ile idare ediyoruz diyelim işte neticede :)

      Gidiyorum ama artık güneye. Ben de bulacağım o arkadaşlardan yakın zamanda :)

      Sil
  7. Nilgün Yurtsever15 Mart 2012 10:43

    Merhabalar ,

    Aşağıdaki metni okuyunca çok üzüldüm hem kendi adıma hem de üreten , emek veren , ismi ile zikrettiğiniz sütçümüz adına.
    Keşke ; antibiyotik , gdo vb konuları öğrenmeye çalışıp daha sonra yorumda bulunsaydınız. Zira sinirlerinizi bozacak hiçbir şey olmadığını da öğrenebilirdiniz.
    Ben nacizane gittiğim gördüğüm kadarını sizler ile paylaşayım ; uzun yıllardır "hastalıklardan arı" sertifikasına sahip ineklerin el değmeden sağılmış sütünü içiyoruz. Evet mısır da yiyorlar ama asla ihtimal dahilinde değil gdo , ayrıca son yıllarda daha çok ot yiyorlar.

    Ama hayvanlara antibiyotik mi veriyorlar, ama GDO'lu mısırla mı besliyorlar? Bilmiyordum ve de öğrenmeye de çalışmamıştım (Neden sinirlerimi bozayım ama değil mi?)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben yazının o bölümünü Aysun Hanım'ın inekleri için değil, genel olarak sütünü içtiğimiz tüm inekler için yazmıştım. Berceste'nin sayfasında okumuştum: "Aysun hanım, ''kızlarım'' dediği ineklerine gözü gibi bakıyor. Hastalıklardan âri durumda olmalarına özen gösteriyor. Yedikleri, içtikleri ile özel olarak ilgileniyor. İthal yem kullanmıyor, mısırı yerli üreticiden alıyor, çiftliğin bir bölümünde yetiştirdiği yoncaları kışlık yeme katıyor ve iki ayrı merada kızlarını serbest olarak otlatıyor."

      Biliyorum ki Aysun Hanım İstanbul'da süt temin edilebilecek en iyi örnek. Bu nedenle Aysun Hanım'ın BİLE ineklerine msır verdiğini ve verdiği mısırın da elbette "organik sertifikalı" olmadığını, dolayısıyla onun ineklerinin BİLE genetiği oynanmış mısır ile beslenebiliyor olacağını ifade etmeye çalışmıştım. Zira ülkemizdeki "organik" sertifikalı çoğu mısır bile yerli tohumdan değil de kısır tohumdan üretiliyor. Durumumuz budur ne yazık ki...

      Yoksa Aysun Hanım'ı takip ediyorum, takdir ediyorum, onun gibi üreticilerin artmasını canı gönülden istiyorum. Onun gibi üreticilerin desteklenmesi de çok önemli.

      Ama işte işin sonuna kadar kafa patlatsanız Aysun Hanım'ın kızlarının sütünde bile İsrail'in sattığı kısır tohumların izini bulmak mümkün. Neden araştırıp sinirlerimizi bozalım ama değil mi? Haksız mıyım?

      Sil
    2. Yazımı okuyunca bir daha düşündüm. Acaba yazımı okuyup da "Aysun Hanım'ın ineklerinin sütleri tehlikeli, almayın sakın." gibi bir sonuca varan olur mu? Yani olursa üzülürüm, kastım o değildi çünkü. Aysun Hanım'ın adını kaldırayım ben yazıdan en iyisi. Yani bu sayfa da çok kişi okumuyor zaten ama olur da 1 kişi bile benim yazımı yanlış anlayıp da oradan süt almaktan vazgeçerse üzülürüm. Uyarınız için teşekkür ederim.

      Sil
  8. İşin ticâri yanını bilmiyorum, ilgilenmedim. Ne kadar ürettiğini de bilmiyorum. Kaç paraya sattığından da haberim yok. Ben işin emek ve tarımsal bilgi yanıyla ilgilendim. Eğer, "ben olsam" sözünü doğru yazsaydınız sizin için öğrenebilirdim. Güney'de iyi yaşamlar ve organik tarım yapan arkadaşlar bulmanız dileğiyle, sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Siz bana kızdınız mı? Yazınızda garip bir serzeniş hissetim de? Durup duruken tanımadığım bir insanı kızdırmak istemem. Ben burada kendi kendime yazılar yazıp eğleniyorum, okuyanlar da eğlensin isterim. İstemeden rahatsız edici bir laf mı söyledim acaba?

      Sil
  9. Kesinlikle, beni kızdırmadınız. Önceki yorumumda yazmam gereken şeyleri tam olarak yazsaydım, size kızdığımı sandığınız yazıma gerek kalmayacaktı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevindim :) Size de zahmet verdim, 3 yorum yazacak zaman harcadınız benim için :) Teşekkür ederim.

      Sil
  10. Elta adanin tereyagi da cok lezzetli ve harika kokuyor...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Pastörize olmayan tereyağları daha güzel kokuyor aslında bence :) Ama neticede organik olarak yetiştirilen ineklerin sütünün tadının daha farklıl olduğu da bir gerçek. Ama şöyle yaylalardan gelen bir Karadeniz tereyağı ya da bir Kars tereyağı filan bulsam hakikisinden... Ahhh ah :)

      Sil