19 Kasım 2014 Çarşamba

"Normal" Doğum Beklerken Nasıl Sezaryene Alındım? Doğumdaki Hatalarım- Doğum Hikayelerim II


İkinci hamileliğimde ilk olarak facebook ve yahoo grupları olan Sezaryen Sonrası Vajinal Doğum (SSVD) gruplarına girdim. Haziran ayındaki doğumumdan bir ay önce, yani 2014 yılının Mayıs ayında, sadece facebook ssvd türkiye sayfasında, 12 kadın vajinal doğum yaptığını sayfaya bildirdi. Bu da bana çok büyük moral verdi. Gruptaki doktor listesinden kendime uygun bir de doktor buldum. 

Doktorumun sayfasında şunlar yazıyordu, kendisiyle tanışmaya gitmeden bile kendisine içim ısındı, kendi kafamda bir doktor bulduğuma inandım:

"Bizler,  annede ya da bebekte vajinal doğuma engel bir durum yok ise her anne adayının vajinal yolla doğum yapmasının en azından denemesinin doğru olduğuna inanıyoruz.
 
En azından her anne adayına bu şansın verilmesi uygun olacaktır.
 
Tabii ki vajinal doğuma engel bir durum olduğu hallerde sezaryen ile doğum tercih edilmelidir.
 
Ancak doğumdan korkma, suyunun azalması, kordon dolanması, bebeğin eşinde kireçlenme  gibi nedenlerle hemen sezaryene yönelmek doğru değildir. Çünkü  doğuma doğru tüm gebeliklerde bebeğin suyu azalır, plasenta da kalsifikasyon görülür. Kordonun 1 kat varlığı çoğu kez doğuma engel değildir. Üzerinde yer alan jel sayesinde boyundan kayacak ve soruna neden olmayacaktır. 
 
Bizler, gebelik oluştuğunda doğuma yaklaşırken takibini yaptığımız anne adaylarına  "normal doğum mu? sezaryen mi? " sorusunu sormak yerine hedefimizin normal vajinal yolla doğum olduğunu ifade etmekte, sezaryen ile doğumu ancak tıbbi gereklilikler halinde tercih ettiğimizi belirtmekteyiz.
 
Tabii ki normal vajinal yolla doğum yapmayı kesinlikle düşünmeyen  bir anne adayına bu konuda baskı uygulayamayız. Çünkü normal doğum 10-12 saat sürebilen anne adayının güçlü, sabırlı, soğukkanlı, bilinçli olmasını gerektiren bir süreçtir.
 
Maalesef birçok anne adayı küçük yaşlardan itibaren doğumu bir tabu olarak görmekte ve korku duymaktadır.
 
Korkunun en büyük nedeni bilgisizlik ve insanın kendini neyin beklediğini bilememesidir.
 
Hepimiz bilmediğimiz şeyden korkarız.
 
Bu nedenle anne adayı, doğumunda sorumluluğu alacak doktorunu tanımalı, güven duymalı, her zaman yanında olacağını hissettirmelidir. 
 
Bunun yanı sıra anne adayı,  hastaneye ilk başvuruda neler yapması gerektiğini, nerede kalacağını, doğumhaneyi tanımalı, takiplerinin nasıl olacağı konusunda bilgi sahibi  olmalı ve doğumdan önce  kadın doğum,  pediatri, anestezi ekibi ile tanışmalıdır.
 
Doğumlar mutlaka tam teşekküllü,  acil durumda anneye ve bebeğe müdahale edebilecek hastanede yapılmalıdır.
 
Hastanenin her an göreve hazır ameliyathane anestezi ve pediatri ekibi olmalı ve yenidoğan ve erişkin yoğun bakım ünitelerine sahip olmalıdır.
 
Yenidoğan ünitesinde, alanında deneyimli yenidoğan uzmanı bulunmalıdır. Açıktır ki bebekleri yaşatanlar tek başına cihazlar değil, o cihazları kontrol eden yenidoğan uzmanlarıdır.
 
Doğum takibinde acil bir durumda dakikalar içinde anne adayı sezaryen'e alınabilmelidir.
 
Doğum sürecinde hastaya hareket imkanı verilmeli, hareketleri sınırlanmamalı, yatağa bağlı kalmamalıdır. Yanında eşi ve isteği bir yakını olabilir. Gereksiz kalabalıkların bu süreçte anne adayına katkısı olmayacaktır.
 
Doğum sürecinde bizler mümkün olduğunca az jinekolojik muayeneyi tercih ediyoruz. Muayeneler  sadece hastanın hekimi tarafından gerçekleştirilmekte,  doğumun aktif sürecinde hekim anne adayına hastanede sürekli eşlik etmektedir. 
 
Doğuma dakikalar kala doğumhaneye alınmakta son ana dek anne adayı eşi ile birlikte odasında takip edilmektedir.
 
Bu süreçte anne adayı odada dolaşabilir oturabilir duşa girebilir.
 
Ağrıya sancıya dayanamadığını anladığı zaman epidural anestezi uygulanarak ağrılar dayanabileceği seviyeye indirilmektedir. 
 
Süreç esnasında gerekli değilse suni sancı verilmemekte serum takılmamaktadır.
 
İlk başvuru anında kan testleri için örnek alınır, lavman yapılır.
 
Doğum sürecinde  bir şeyler yiyip içme bebeğin ve anne adayının durumuna göre belirlenmektedir.
 
Doğuma 5 -10 dakika kala anne adayı eşi ile birlikte doğum salonuna alınmaktadır.
 
Doğum sürecinde doğumu kolaylaştırıcı egzersizler ve jeller kullanılmaktadır.
 
Doğumhanede gerekmedikçe epizyotomi denilen kesi yapılmamakta, doğum gerçekleşir gerçekleşmez bebek annesinin göğsüne bırakılmaktadır.
 
Babaya bebeğinin kordonunu kesme şansı verilmektedir.
 
Babanın doğuma eşlik etmesi, AİLE'nin temellerinin güçlü atılmasında önemli bir role sahiptir. Bebeğini dünyaya ne zorluklarla getiren o zamana kadar eşi olan kişi artık bebeğinin annesidir aynı zamanda.  Evliliklerde çok önemli olan saygı ve değer verme  unsuru bu şekilde güçlü bir şekilde oluşmaktadır.
 
Golden hour- Altın Saat uygulaması ile Anne- Baba - Bebek doğumdan sonraki ilk bir saatte yalnız baş başa kalırlar.Bu bir saat gelecekte AİLE kavramının oluşumunda çok önemlidir. 
 
Doğum esnasında kendiliğinden oluşan yırtıklar estetik olarak tamir edilmekte, gerekli kontroller sonrası anne tekrar odasına alınmaktadır.
 
Doğumdan sonra anne ayağa kalkar, istediği her şeyi yiyebilir içebilir, duşunu alabilir. Bebeğini kucağına alıp rahatlıkla emzirebilir. Bakımını yapabilir.
 
Normal doğumu denemek bile başarıdır. Doğum, sonuçta sezaryen ile gerçekleşse dahi mutlaka  faydası olacaktır."

Doktorum, benim isteyebileceğim her şeyi öngörmüş ve yazılı hale dönüştürmüştü. Son ayımda kendimi son derece güvende hissettim bu sayede...

Bir ebe ile de anlaşmayı düşündüm. Ama doğumumu bir hastanede yapacağımdan, ebenin kendi personeli olmadığı bir hastanede rahatsızlık yaratacağını düşünüp vazgeçtim. İkinci doğumumdaki en büyük hatam da bu oldu. Zira doktorum da normal doğum istiyorsam, bekleyebildiğim kadar evde beklemem gerektiğini söylemişti. Oysa rüptür riski çevremdeki herkesi korkuttuğundan, yanımdakiler evde kalmama müsaade etmeden, daha mesai saati bile başlamadan beni hastaneye götürüp, hastane lobisinde sancı çekmeme neden oldular. Halbuki eğer yanımda bir ebe olsaydı, durumu kontrol edip, her şeyin yolunda gittiğine çevremdekileri ikna ederek sancılarımı evde karşılamama yardımcı olabilirdi.

Hamileliğim boyunca fiziksel aktiviteyi hiç kesmedim. Hamilelikte neler yapılması gerektiğini bir yazımda da yazmıştım: http://sormabulmadunyasi.blogspot.com/2014/03/hamilelikte-anne-adaynn-neler-yapmas.html . Kızım da sağolsun zaten fiziken hareketsiz kalmam imkansızdı :) Bu sayede kaslarım sağlam kaldı sanırım ve ameliyattan sonra bunun çok faydasını gördüm.

Yukarıda fotoğrafı görülen Hypnobirthing kitabını aldım. Kitap duygusal olarak beni çok rahatlattı, kendime ve vücuduma güvenmemi sağladı. Ayrıca içindeki nefes egzersizlerinin son derece işe yaradığını da sancı çekerken deneyimleme şansım oldu. Gerçekten de orada bahsedildiği gibi nefes aldığımda, sancıları etkisiz hissediyordum. Ancak insanın aklı karışabiliyor, kendini nefesine odaklayamayabiliyor. Bu nedenle kitapta, egzersizleri, eşiniz veya ebeniz ile birlikte çalışmanız öneriliyor ki böylece sancı esnasında doğum koçunuz nefes tekniklerini size hatırlatabilsin. Benim başkasıyla birlikte çalışma şansım olmadığından, nefes tekniklerini cep telefonuma okudum. Sancı çektiğim sırada kulaklıklarımı takıp, kendi sesimden nefes teknikleri dinliyordum. Gerçekten çok çok işe yaradı. Nefesi doğru kullanmak, sancı dönemini rahat geçirmek için çok önemliymiş. Ayrıca aktif doğum dönemini de son derece kolaylaştırıp kısaltıyormuş, ama onu deneyimleme şansım olmadı ne yazık ki.

İkinci doğumuma girecek olan doktorum, ilkinden farklı olarak, çok rahattı. Son gün bile NST'ye bağlanmanıza gerek yok, her şey yolunda görünüyor; dedi bana. Ama planda olmayan bir şey oldu; doktorum sadece bir günlüğüne şehir dışına çıkacaktı. Kendi hastalarını da hastanedeki diğer doktor arkadaşına emanet edecekti. "Diğer doktor arkadaşımla tanışmak ister misiniz?" diye sordu bana. Beklenen doğum tarihime 5 gün vardı ve herhangi bir doğurma belirtisi görünmüyordu; ben de tanışmaya gerek görmedim. İkinci doğumumdaki ikinci büyük hatam da yedek doktorla tanışmamak oldu. Eğer tanışsaydım, kendisinin SSVD karşıtı olduğunu öğrenmiş olur, belki ona göre bir önlem alabilirdim.

İlk doğumumda sancım gelmemişti ve 41+2'de sezaryene girmiştim. İkinci doğumumda 39+3'te, doktorumun şehir dışında olduğu tek günde sancım tuttu. Gece 1'de başlayan sancılarım sabah 8 gibi 7 dakikada bire inmişti. Hypno Birthing kitabından öğrendiğim nefes tekniklerini uygulamaya başladım. Yanında yatamadığım için uyanan kızımı birkaç defa uyuttum, en sonunda sabah 4'te 4,5 yaşındaki kızımla karşılıklı oturup sohbet etmeye başladık. Arada gelen sancılarımı karşılayıp, sohbete devam ediyordum. Kızım olumsuz hiçbir tepki vermedi, çünkü acı çekmiyordum, sadece bir süre hareket etmekte zorlanıyor ve konuşamıyordum, sonra gülerek konuşmaya kaldığım yerden devam ediyordum. Bu arada azar azar kanamam olmaya başladı. Doktorumla "whatsapp" üzerinden haberleştim, normal olduğunu söyledi. Ama rüptür riskinden korkan eşimin hastaneye gidelim, sorun yoksa eve geliriz teklifini kabul ettim. Bir hatam da bu oldu. Zira başlayan bir doğumu tespit ettikten sonra beni hastaneden çıkarmayacaklarını bilmeliydim.

Henüz mesai başlamadan hastaneye gittik. Epey bir süre mesai saatinin başlamasını bekledik. Lobide de gayet sakin, mutlu mesut sancılarımı karşılıyordum. Sonra mesai başladı ve ben NST'ye bağlandım. 7 dakikada bir düzenli gelen ve 110 seviyelerine vuran sancılarım vardı. NST'de sancıları sakin karşılamaya devam ettim. Bana bakacak olan doktor hanım muayene etti. Bir gün öncesinde de 2 santimlik açılmam vardı ve hala 2 santimlik açılmam vardı. Üçüncü büyük hatam da bu oldu: Biliyordum ki 4 santimlik açılma olmadan hastaneye yatmamalıydım. Ama o esnada eve dönmek için ısrar edecek gücü bulamadım kendimde. Doktor hanım, SSVD karşıtı olduğunu ve beni, kendimi öldürmeden evvel sezaryene almak istediğini söylediğinde, doktor masasının yanında, ayakta iki büklüm olmuş şekilde sancımı karşılıyordum. Elimden geldiğince kendisine, riskleri bildiğimi, riskleri kabul ettiğime dair kağıtları imzaladığımı, isterse kendisi için bir daha imzalayabileceğimi, kendisinden doğumun ilerlemesi için zaman istediğimi söyledim.

Beni hemen odaya çıkardılar. Kan örneği almaları gerektiğini söylediler. Sıradan bir prosedür olduğunu bildiğim için izin verdim ama bir de baktım ki katater takıyorlar. Katateri çıkarmalarını istediğimi, sancılar sırasında yürümek ve rahat hareket etmek istediğimi söyledim. Ama katateri takan hemşire, ben konuşurken katateri kalın flasterlerle sabitliyor ve "Bunun ucunda iğne yok, istediğiniz gibi hareket edebilirsiniz" diyordu. Yani söylediklerimi hiç kaale almadı. Eninde sonunda o katateri kullanmam gerekeceğine emindiler. Anladım ki ben artık bir "hasta" idim ve söylediklerim, doktor emri olmadan dikkate alınmayacaktı; artık hastanenin sorumluluğundaydım, kendi bedenim hususunda söz hakkım kalmamıştı. Kataterin içinde iğne değil ama plastik bir parça vardı ve hareket ettikçe canımı acıtıyordu. 14 saat boyunca sancı çekmemi izleyen kızımı doğumdan soğutan tek unsur da bu katater olayı oldu. Kataterim çıkana kadar yanıma yaklaşmak istemedi, sürekli "Ne zaman çıkacak o?" diye sordu ve doğumdan sonra da "Ben hamile kalmak istemiyorum. Koluma ondan takıp acıtacaklar." dedi, sancıların lafını bile etmedi.

Sonra elbisemle kalmak istediğimi söyledim ama "Her tarafı kapalı, koridorda dolaşmanıza engel olmaz" diyerek ameliyat önlüğü giydirdiler. Sonra NST'ye bağlandım. Bağlı kalmak istemediğimi söylediğimde 10 dakika sonra çıkartacağız dediler ama o aleti, ameliyata girene kadar sökmediler.

Hastanede sancı çektiğim 6 saat boyunca SSVD karşıtı doktor hanım, hemen hemen saat başı odama gelip bana şunları söyledi:
  • "Ben kadın doğum doktoruyum, eşim de kadın doğum doktoru. Henüz çocuğum yok ama doğuracak olsam sezaryen yapacağım. Siz niye kendinizi zorluyorsunuz ki? (Böyle diyen bir doktora zaten güvenemezdim. Neyse ki benimle ilgilenen hemşire hanım "Ben de normal doğum yapmak istedim ama sonunda sezaryen olmak zorunda kaldım. Neden normal doğum yapmak istediğinizi anlıyorum. Ben de sizin normal doğurduğunuzu görmek isterim. Elimden geldiğince yardımcı olacağım size" dedi. Kadın doğum doktorlarına biraz da hasta psikolojisi eğitimi verseler son derece faydalı olur)
  • "Öleceksiniz. bebeğinizi de öldüreceksiniz. Sizin ölmeniz bir şey değil, size bir şey olursa ben travma geçiririm, bir daha mesleğimi icra edemem sizin yüzünüzden" tarzında konuşmalar yaptı. "Daha önce 2 defa SSVD yaptırdım ama devlet hastanesindeydim ve doğumlar son aşamasındaydılar, bebeklerin kafaları görünüyordu. Siz henüz doğumun başındasınız, bekleyemem." dedi. Neyse ki benimle ilgilenen hemşire hanım, SSVD doğumları ile tanınan Dr. Hakan Çoker ile çalıştığını, sezaryen sonrası sorunsuz normal doğumlara şahitlik ettiğini, bana da yardımcı olacağını söyleyip beni sakinleştirdi. Bu arada doktor hanım yanındaki hemşireye dönüp, sanki ben orada değilmişim ve onları duymuyormuşum gibi: "Şuna bakın ya, neler söylüyorum, öleceksin diyorum, hiç de korkmuyor" filan diyordu.
  • "Şu anda doğumun pasif aşamasındasınız, henüz aktif doğuma geçmediniz." diyordu. Sesinin tonundan vermek istediği mesajı anlıyordum: "Henüz sancıları rahat karşılıyorsunuz ama aktif doğumda canınız çok daha fazla yanacak.". Ama acı çekmekten korkmuyordum, zaten halihazırda 10 saattir sancı çekiyordum ve çok rahattım, devam edebileceğimi düşünüyordum.
  • "Sancılarınız çok düzenli. Eğer ilk doğumunuz olsaydı hemen size suni sancı verir, sizi çok rahat DOĞURTTURURDUM. Ama bu şekilde sizi doğurtturmak istemiyorum" dedi. Kendisine "doğurtturulmak" istemediğimi, zaten kadın vücudunun kendi kendine doğurmaya programlı olduğunu; gölge etmese başka da ihsan istemediğimi söylemek istedim ama onunla laf yarıştırmaya hiç mecalim yoktu, sancılarıma konsantre olmak istiyordum. 
  • Doktor hanım baktı ki ne söylerse söylesin beni ikna edemiyor, bu sefer eşimi tacize başladı: "Israr ederse hem kendisine, hem de bebeğine zarar verecek. Burası özel bir hastane. Burada, hem de benim nöbetim sırasında ters bir olay yaşanırsa çok büyük skandal olur" gibi laflar etti. Bu sefer eşim huylandı, doktor hanım odadan çıkınca "Hayatım belki doktor hanımın bize açık açık söyleyemediği bir şey vardır. Belki hastanenin ameliyathanesi hızla hazırlanmaya uygun değildir, belki anestesiztlerde sorun vardır. Belki bir sorun çıkarsa ani müdahale edemeyeceklerdir. Açıkça hastanesini kötüleyemeyeceği için böyle laflar ediyordur" demeye başladı. Ki bunu da biliyordum: Sizi sezaryene ikna edemeyince yanınızda bulunan refakatçilerinizi korkutarak, üzerinizdeki psikolojik baskıyı arttırmaya çalışıyorlar. Hepsine hazırlıklıydım, buna da aldırmadım. Ama bir yandan da acaba buradan çıkıp başka bir hastaneye gitsem mi diye düşünüyorum. Ama başka bir hastanede çocuk acili var mı? SSVD kabul edecekler mi? Yedek bir hastane araştırmamışım hiç. O noktada çıkıp gitmeye cesaret edemedim. Eğer yanımda doğum koçluğu yapan bir ebe olsaydı, bana uygun bir hastane önerebilirdi. O anda bir ebeyle anlaşmadığıma çok çok pişman oldum.
Tüm bunlar yaşanırken, psikolojik baskı nedeniyle sancılarım kaçtı. Geldiğimde düzenli ve oldukça şiddetli olan ve yine de beni rahatsız etmeyen sancılarım düzensizleşmiş, 50 dolaylarına inmişti. Ama ben kolumda serumla sırt üstü yatarak karşılamak zorunda kaldığımdan canım acımaya başlamıştı. Eşim de doktorun haklı olduğunu, ona emrivaki yapmış gibi olduğumuzu, doktor hanımı istemediği bir şeye zorlayamayacağımızı söylüyordu.

Doktor hanım bir daha gelip ultrasonda rahimdeki ameliyat yerimin incelmiş gözüktüğünü söyledi. Hemen facebook ssvd grubuna girip sordum. Diğer doktorların, ameliyat yerinin incelmiş olup olmadığının ultrasonda anlaşılamayacağını söylediklerini öğrendim. Doktor hanım ısrarla diğer ikinci sezaryen doğumlarda, eğer anne sancı çekmişse rahmin inceldiği, hatta sadece bir zar kaldığı, zarı da kesmek yerine parmağıyla delerek rahime girdiği yolunda moralimi bozmaya yönelik hikayeler anlatıyordu. Sanırım kendisi pasif agresifti. Doğrudan bana "Sizin doğumunuza girmeyeceğim" diyemediği için moralimi bozmaya çalışıyordu. Ben de pasif agresif bir tip olduğumdan, doğrudan kendisine "Başımdan çekilip gider misiniz?" diyemediğimden, kulağımda kulaklıklarım ve gözlerim kapalı şekilde sancılarıma konsantre olmaya çalışarak karşısında duruyordum. Ama sonuçta dezavantajlı konumda olan ben olduğumdan, kazanan doktor hanım oldu; sancılarım kaçtı ve bir daha da düzene girmedi. Ameliyattan sonra doktor hanımın kendisi, rahimdeki kesimin iyi durumda olduğunu, zarın altında bir kas kütlesi bulunduğunu ve 7-8 saatlik sancıya daha katlanabilecek durumda olduğumu söyledi.

Bu sırada ameliyata girebilirim diye su içmem ve yemek yemem de yasaklanmıştı. Susuz kalan bebeğin kalp atışları düşmeye başladı. Bu nedenle serum bağladılar. Kolumda serumla iyice hareketlerim kısıtlandı. Bu sırada müthiş bir kasılmayla birlikte suyum patladı. Ben kendime uygun bir şekle girmeye çalışırken zorla geri yatırmaya çalıştılar beni. Artık sinirden mi neden bilmiyorum tansiyonum 14-9 oldu. Bebeğin kalp atışları düştü, NST ötmeye başladı. Bu sırada doktor hanım hala olumsuz mesajlarına devam ediyordu. Yanındaki hemşirelere "İlk doğumunda sezaryene girmeseymiş, bana ne!" dediğini duydum. Yine de kendisine cevap vermedim. 

O çıktıktan sonra normal doğum yapacağım için heyecanlı olan ve normal doğum konusunda çok uğraşan Hakan Çoker'in yanında bir dönem çalıştığını da söyleyen ebe hemşire girdi içeriye. Bana gayet sakin bir ses tonuyla bebeğin kalp atışlarının düşmesinin iyiye işaret olmadığını, kendi doktorumun da yanımda olsaydı bu durumda sezaryeni tercih edeceğini düşündüğünü söyledi. Ona çok güvendim, çünkü normal doğumda bana eşlik etmeye çok hevesliydi ilk geldiğimde. Onun sözleri üzerine ameliyata girmeyi kabul ettim.

Ameliyatta başıma gelecekleri biliyordum zaten. Ameliyathaneye eşim alınmadı, oysa ilk doğumuma girmişti ve kızımızı ilk o görmüştü. Bebeğimin kordon kanının akmasına izin verdiklerini hiç zannetmiyorum. Bebeğimin bakımları benim görmediğim bir noktada yapıldı, sadece sesini duyabiliyordum. Oysa ilk doğumumda kızımın bakımları görüş açım içinde yapılmıştı. O güvendiğim ebe hemşire oğlumu yanıma getirdi, birazcık öpüp koklayabildim. Başka türlü bir ten temasına izin verilmedi. 

Hiçbir şey hayal ettiğim, doktorumun da yönlendirmesiyle olacağını ümit ettiğim şekilde olmadı. Ameliyat olunca hiçbir şeye müdahale edemiyorsunuz haliyle. Tek tesellim oğlumu yıkamayıp sadece ıslak bezle silmiş olmaları oldu. Böylece verniks tabakası üzerinde kaldı. Neredeyse 1 ay boyunca, o tabaka tamamen yok olmadı. Bu nedenle doğar doğmaz yıkanan kızımda olduğu gibi egzama olmayacağını ümit ediyorum.

Ameliyattan sonra çok kolay toparlandım. Ayaklarımın uyuşukluğu açılır açılmaz, hemşirelerin önerdikleri jimnastik hareketlerini yapmaya başladım. Ayağa kalkar kalkmaz korsemi taktım, hemen yürümeye başladım. Rahmim korseye rağmen aşağı sarkıp uyumamı zorlaştırdığında karnımın altına bir yastık koyarak uyudum. Hastaneden çıkarken kızımı kucağıma alıp yürüyememiştim. Bu sefer oğlum kucağımda ve yürüyerek çıktım hastaneden. Bebeğin altını değiştirirken ya da yatırıp kaldırırken hiçbir sorun yaşamadım. 5. gün doktor kontrolüne de oğlumu "sling" içine yatırarak götürdüm.

Psikolojik olarak da iyiydim, çünkü kadere inancım vardır. Doktorumun bulunmadığı tek günde sancım tuttuğuna göre, oğlumun bu şekilde doğmak kaderinde varmış demek ki... En azından doğumun başlamasını bekleyebildim, sütüm geldi, bebeğim sağlıklı, bende sorun çıkmadı (ameliyattan sonra aşırı bir kanamam oldu, tansiyonum düştü, oksijen bağlayıp kanama kesici ilaç enjekte etmek zorunda kaldılar ama sorun çıkmadı çok şükür)... Dolayısıyla kaderime küsmek yerine yatıp kalkıp bebeğimle benim sağlığımız için şükrediyorum.

Bir çocuk doğurmak sadece bedensel bir olay değil, bu işin bir de duygusal yönü var. Annenin doğum esnasındaki psikolojisi önemli olduğu kadar, bebeğin de psikolojisinin önemli olduğunu düşünüyorum. Ameliyathanede ışıklar karartılsın, bebeğimle ten teması kurayım vs gibi talepleriniz olduğunda doktorlar size "Ah canımmmm, duygusal anne" bakışı atıyorlar. Onlar için doğum cerrahi veya mekanik bir işlem, hiçbir psikolojik yönü yok. Oysa annenin doğuma psikolojik olarak hazırlanması, doğum sırasında duygusal olarak desteklenmesi gerekiyor. Bebeğin psikolojisinin de etkilendiğini düşünüyorum. Bebeğin fiziken sağlıklı doğmuş olması doktorlar için yeterli, ama psikoloji bilimini yok sayıyorlar. Oysa doğan bebeğin de bir duygusal durumu var ve bence en az fiziki durumu kadar özen gösterilmeyi hak ediyor.

Bugün, doğumun ruhsal aşamaları, doğum sırasında ortaya çıkabilecek komplikasyonlar, eskiye oranla çok daha iyi tanınıyor. Tehlikeleri ortadan kaldırmak için her türlü önlem alınıyor. Tıptaki gelişmelere paralel olarak, yeni doğan bebeklerin ölüm oranı düşerken, nedense doğumdan duyulan korku da giderek artıyor.

Hemen herkesin ağzında korkunç bir doğum öyküsü var. Ama bu öyküleri biraz deşince altında hastanede, çabuklaştırılmaya çalışılmış bir doğum olduğu görülüyor. En azından benim çevremde, evde doğurmuş kadınlardan hiçbirinin ürkütücü bir doğum hikayesi yok.

İstatistiksel olarak doğumların yaklaşık %80'i, hiçbir komplikasyona sebep olmadan gerçekleşmekteymiş. Ama gebelerin hepsine, sanki %20'lik kesimde olacağı kesinmiş muamelesi yapılıyor. Gebeler de korkularından, o yüzde yirmilik kısma dahil olmamak adına yüzde seksenlik şanslarını tepip, bıçak altına yatmayı baştan kabul ediyorlar. Oysa çok büyük bir ihtimalle, çok rahat bir doğum yapıp, sağlıklı bir şekilde evlerine dönecekler.

Hastanelerde hastalar tedavi edilir ve doğuma giren kadın doğum uzmanları da cerrahtırlar. Doğum yapmaya hastahaneye giden gebeye "hasta" gözüyle bakılıyor ve hastaymış gibi muamele ediliyor. Sanki her an başına olumsuz bir şey gelecekmiş gibi, koluna katater bağlanıyor, üstüne ameliyat önlüğü giydiriliyor vs. Ayrıca doğum yaparken size yardımcı olması için bir cerrahı tercih ederseniz, sonunda cerrahi operasyona girmeniz büyük bir ihtimaldir, neticede işleri bu... Oysa örneğin doğumunuza yardımcı olması için, işi, "doğuma yardımcı olmak" olan bir ebe hemşireyi tercih etseniz, cerrahi operasyona uğrama ihtimaliniz azalacaktır.

Hiçbir doğum olayı, bir diğerine benzemez. Oysa, her hastane, belirli bir sisteme göre çalışır ve doğum olayı da adeta hastanenin sistemine uymak zorunda kalır. Ayrıca her hastanenin sistemi tehlikeli bir doğuma göre hazırlanmıştır ve dolayısıyla hastaneye doğuma gelen her kadına, zor bir doğum yapacakmış gözüyle bakılır.

Yapılan araştırmalar, evde doğum yapan kadınların, diğerlerine oranla daha az ağrı dindirici ilaca ihtiyaç duyduklarını ortaya koymuştur. Ayrıca evdeki doğumlarda yapay yöntemlere daha ender başvurulmaktadır. Kendi tecrübem de bu yönde oldu. Evde 8 saat sancı çektim ve çok rahattım, kızımı 2-3 defa uyuttum, sonra uyumak istemeyince oyaladım, kendimi rahat hissediyordum. Hastaneye gidip NST'ye bağlandığımda 7 dakikada bir gelen ve 110 sınırlarında dolaşan sancılarım vardı ve ben sancıları gayet rahat karşılıyordum, hiçbir sorunum yoktu. Ne zaman ki hastane odasına alındım, koluma isteğim hilafına katater takıldı, istemediğimi beyan ettiğim halde ameliyat önlüğü giydirildi ve yine isteğim hilafına "10 dakika sonra çıkartırız" diyerek NST'ye bağlandım bir anda sancılarım düzensizleşti ve şiddeti düştü, 50 dolaylarına indi. Ama evde 110 dolayında sancıyı gayet rahat karşılayan ben, hastanede 50 dolayındaki sancılarda kıvranmaya başladım. Sırtüstü yatmak çok zorluyordu ve sancılar sırasında kasılıp kalmaya başladım, bu durum da benim tansiyonumu yükselttiği gibi bebeğin kalp atışlarının da yavaşlamasına neden oldu.

Bir kere, her türlü gereçlerle donatılmış bir hastanede doktorlar, uzun süre bekleyemediklerinden, bu gereçlere hemen başvurma hatasına düşüyorlar sanırım çoğunlukla. Nitekim sürekli gelip gidip beni normal doğurmamaya ikna etmeye çalışan nöbetçi doktor hanım bana "Sancılarınız ilk geldiğinizde çok güzeldi. Eğer ilk doğumunuz sezaryen olmamış olsaydı, ben size hemen suni sancı verip doğumunuzu hızlandırır ve elimle de yardım ederek bir çırpıda doğurmanızı sağlardım" dedi. Sancılarıma konsantre olmaya çalışırken kendisine cevap vermemeyi tercih ettim ama içimden "Demek ki her şeyi normal ve yolunda giden bir doğum yaşıyor olsam bile, doğumumun kendi yolunu izlemesine müsaade etmeyecek, muhakkak müdahele edecektiniz öyle mi?" diyordum ve o noktada, hastaneye erken gitmenin ne kadar büyük bir hata olduğunu anlamış oldum. Nitekim daha sonra aynı doktor hanımda doğum yaptığını öğrendiğim bir arkadaşım, ilk doğumunu normal yapmış olmasına karşın, aynı doktor hanım tarafından kendisine verilen suni sancının acısını çektikten sonra sezaryene girmek zorunda kaldığını anlattı bana. Suni sancı, çoğunlukla sezaryeni sonuçluyor anladığım kadarıyla.

Ayrıca kadınların çoğu, doğumhanede yabancılık çeker, kendilerini rahat hissetmezler. Hayvanlar üzerinde uygulanan geniş çaplı araştırmalarda, her türlü huzursuzluğun, doğumu olumsuz yönde etkilediği ve geciktirdiği saptanmıştır (Doğumda mahremiyet ile ilgili bir yazı için bkz: http://www.dogaldogum.com/yazlar/207-doumda-mahremiyet.html). Ayrıca kendisini tehlike ve tehdit altında hisseden hayvanların doğumu yarıda kesip (yani insanlar için kullandığımız deyimle "sancıları kaçıp") kendilerini güvende hissettikleri bir yere giderek, orada doğurdukları da bilinmektedir. Her kadın, içten içe evinin sıcak ortamında doğum yapmayı ister sanırım. Bu isteğimi dile getirdiğimde, modern tıbbı reddetmekle suçlandım. Oysa doğumun evde gerçekleşmesini istemek, eski basit koşullara bir dönüş sayılmamalıdır. Bugün hastane ortamında, kadının ve bebeğin ruhsal gereksinimleri karşılanamamaktadır. Oysa kadının ve doğumun mahremiyetine önem verilerek, tıbbi koşullar ve kadının ruhsal gereksinimleri arasında bir uyum pekala sağlanabilir (Örnek bir doğum için bkz: http://bebekyapimbakimonarim.blogspot.com.tr/2013/03/gunesin-dogal-dogum-hikayesi.html). 

Örneğin doğumhanelerin ve doğuma gelmiş gebeler için ayrılan odaların daha insancıl tarzda döşenmesi mümkün. Böylece kadınların çevresi, komplikasyonsuz doğumlarda gerek duyulmayan ürkütücü gereçlerden arındırılmış olur. Hastane sisteminin her doğuma birebir uygulanmasından da vazgeçilmelidir. Hiçbir yöntem, önceden planlanıp hazırlanarak, her kadına aynen uygulanmamalıdır. Özellikle, sancı veren ya da dindiren ilaçların kullanılmasında bu durum geçerlidir. Ayrıca ebe ve doktorlar, doğumun öncelikle anne adayını ilgilendiren bir konu olduğunu kabul etmelidirler. Yani kadının istek ve duyguları ciddiye alınmalıdır. Gereksiz yere anestezi yapılmamalı ve konuşma tarzına dikkat edilmelidir. Doktor ve ebelerin çoğu, sancı çekmekte olan kadınla yetişkin bir insan gibi değil de, yardıma muhtaç bir çocuk gibi konuşuyorlar. Örneğin ben sancı çekerken gelip gidip, öleceğim ve bebeğimi de öldüreceğim hususunda olumsuz telkinlerde bulunarak moralimi bozmaya çalışan doktor hanım, ben gözlerim kapalı sancılarıma konsantre olmaya çalışırken yanındaki hemşireye "Ohooo, baksana neler söylüyorum, hiç oralı bile olmuyor" dedi benim için. "Gözlerim kapalı ama sizi duyabiliyorum, ben burada yokmuşum gibi hakkımda konuşmayın lütfen" demek istedim ama diyemedim, çok sinir bozucuydu. Annenin mahremiyetine saygı gösterilmesi de çok önemli. Hastanede rahat rahat bağıramadım, yan odadan duyarlar diye. Odam zaten yol geçen hanı gibiydi, birisi tansiyonumu ölçmeye giriyor, diğeri NST'yi kontrole geliyor... Normal doğum yapan anneler de bacaklarını, doğumhanenin kapısına dönük olarak açmak zorunda kalmanın rahatsızlığından bahsediyorlardı. Bunların hiçbiri düzeltilemeyecek hususlar değil, sadece biraz anlayış yeterli.

Özetle ikinci doğumumdaki hatalarımdan aldığım dersler şöyle oldu, eğer sezaryen sonrası normal doğum yapmak istiyorsanız:
  1. Kendinize uygun bir doktor bulun.
  2. Kendinize destek verecek bir ebe ya da doğum koçu ile anlaşın.
  3. Yedek doktorunuzu da ayarlayın.
  4. Olası br terslikte gidebileceğiniz yedek bir hastane ayarlayın.
  5. Nefes tekniklerini çalışın.
  6. Yanınızda size normal doğum konusunda destek vermeyecek hiç kimseyi bulundurmayın.
  7. Mümkün olduğunca uzun süre evde kalın.
  8. Açıklığınız 4 santimi geçmeden hastaneye gitmeyin.
  9. NST'ye bağlı kalmayın.
  10. Katater taktırmayın.
  11. Susuz kalmayın. Mümkünse enerji verecek bir şeyler için. Bebek aç ve susuz kalınca kalp atışları yavaşlıyor ve sonuç ameliyat oluyor.
  12. Kendinizi psikolojik olarak rahat hissedeceğiniz bir ortam talep edin. Eğer ameliyat önlüğü giymek istemiyorsanız uygun kıyafetlerle hastaneye gidin.
  13. Size söylenen olumsuz ifadeler hakkında başka bir uzman görüşü daha alın. Çünkü edindiğim tecrübeye göre, doktor sizi ameliyata razı edebilmek için göz göre göre YALAN söyleyebiliyor.
Umarım benim olumsuz tecrübelerim, başka birilerinin, en azından kendi kızımın olumlu tecrübeler yaşamasını sağlar...

42 yorum:

  1. Çok geçmiş olsun, kötü bir deneyim olmuş ama sen yine de dersler çıkarmayı bilmişsin.
    Önemli olan bebek ve senin iyi olmanız.
    Tekrar tebrikler :)
    Merak ettiğim bir nokta, bebeği 1 ay hiç yıkamadınız mı, üzerindeki tabaka gitmedi demişsin?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bebeği 1 ay değil, hemen hemen 1 yıl, su dışında hiçbir şeyle yıkamadım desem yeri var.sadece hastaneye götürdüğüm 1-2 seferinde, hastane mikroplarından korkuma sabunladım, birkaç sefer de babası dayanamadı "ver çocuğu çitiliycem" dedi :))

      Sil
  2. Ilk dogumum mecburi sezeryan oldu, slovakyada idik ve kizim suyunu patlatti, hastaneyhastaneye gittik malesef son zamanlarda da belli idi donmedigi ve o anda da ters pozisyondaydi sezeryana alindim sorunsuz bir emzirme ve iyilesme donemi gecirdim. Simdi 30 haftalik hamileyim ve hollandadayiz. Hollanda dogum konusunda asmis bir ulke, yukaridaki dr beyanatinin hepsi saglaniyor ve dunyada en cok evde dogum oranina sahip yuzde 25 ile. Ilki sezeryanmis degilmis farketmez oncelikle normal doguma yonlendiriyorlar. Ancak ilki sezeryan olanlarin evde dogum sansi yok acil bir durum olusursa diye hastaneye gitmek zorundayiz. Fakat ozel odalar suda dogum vs her bisey var. Gebeligin takibini de ebeler yapiyor, son ay hastane kontrolu basliyor, dogumu cogunlukla ebeler yaptiriyor (ssvd durumunda ebe ve dr beraber bukunuyor). Fakat bunu kime soylesem cagdisi buluyorlar oysa oyle degil, ebeler bizim ulkemizdekinden daha donanimli. Burdaki sistemi bilen trdeki doktorum keske hollandadaki ebeler gibi olsa burda onlar usg kullanmayi bilirler, burdakiler bilmez mesela demisti. Neyse ben ise bu kadar uygun sartlar altinda olmama ragmen karar veremiyorum ve bunun oncelikli nedeni kizim. 2,5 yasinda bakacak birakacak kimse yok, sancilar uzun surerse kime birakirim. Hastaneye gotursem odada bekler mi (pek sabirsizdir) bekledi diyelim okumsuz etkilenir mi, sezeryan daha kisa surer daha mi iyi olur kafamda deli sorukar. Tabi bu yaramaz oglan da ablasi gibi donmezse o da var, hala donmedi mesela of of. Bana bir akil ver cok bilmiscim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eren 6 aylık olmuş bile. Bir kızımız, bir oğlumuz ve sağlıklı çocuklarımız var, ne kadar şükretsek az :)

      Sil
  3. Kadın resmen yıpratma politikası uygulamış, inanamıyorum. Ne kadar soğuk ve mekanik bir yaklaşım. Karşında doğumu yaklaşan bir gebe var, rakibin mi var neyin peşindesin? Çok sinirlendim.
    Tüm aksaklıklara rağmen sizi tebrik ediyorum, çok çabalamışsınız. Şimdi mutlu olma zamanı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doktorlar normal doğum yaptırmaktan korkar hale gelmişler, bu durumu değiştirmek lazım öncelikle. Ama dediğiniz gibi, şimdi mutlu olma zamanı. Çok teşekkür ederim.

      Sil
  4. Bacim ne doktormus o oyle? Doktor degil diktator sanki ! Ama siz yine de cok dirayetli, sabirli davranmissiniz. Allah bebeginize uzun omurler versin kalin saglicakla

    Munevver

    YanıtlaSil
  5. Çok bilmiş, senin yerine ben patlatmak istedim bir tane doktorun ağzına!!!!. Lütfen doğumdan sonra hastaneye doktoru şikayet ettiğini söyle ?.. Bazen insanın basireti bağlanıyor işte... Belki sizin için en hayırlısı buydu ama yinede bir doktorun hastasına bu şekilde yaklaşması hiç doğru değil. Özel hastahanelerde bile durum bu ise vay devlet hastahanelerindeki anaların haline :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayır, şikayet etmedim. Tek bir doktorun suçu değil çünkü bu. Onun yerinde başkası olsaydı, belki o da böyle davranacaktı. Normal doğuma tamam deyip de son anda karnı burnunda anneyi kandırmak için olmadık olumsuzluklar uydurup söyleyen öyle çok doktor duyuyoruz ki... Öncelikle doktorları bu tavra sürükleyen ortamı yok etmeliyiz. Devlet hastanelerinde doktorlar daha kontrollü ama sanki...

      Sil
  6. Sevgili çok bilmiş, yazdıklarına aynen katılıyorum. Bende yaklaşık 1 yıldır kadındoğum hastanesinde çalışan bir sağlık personeliyim. Hemen hemen bütün hastalara suni sancı verilip normal süreç baltalanılıyor. Üstüne saatlerce NST ye bırakılan gebeler , yol geçen hanına dönen NST odası, ebesi, doktoru, asistanına kadar her gelenin vajinal tuşe yapması ve bu sırada mahremiyete önem verilmemesi, açık bırakılan kapılar ve durumdan oldukça rahatsız olduklarını, utandıklarını gözlerinden çok net anlayabildiğim hastalar.. Böyle bir ortamda elbette sağlıklı bir normal doğum beklenemez. 4 çoçuk sahibi annem, ben dahil 3 çoçuğunu problemsiz evde doğurup en küçük kardeşimi hastanede doğurmaya kalktığında yine normal doğup yapmış fakat epizyotomi uygulanmış. 3 çoçuğu normal bir şekilde doğurmuş bir kadına 4. doğumunda epizyotomi yapılmasının yüksek ihtimalle tek sebebi süreci hızlandırmaktır. Oysa ki doğum sürecinin sadece çoçuğun dünyaya gelmesi olarak değil, aynı zamanda karekteristik özelliğini de etkileyen bir süreç olduğuna inanıyorum. Sonuç olarak anne ile birlikte bebekte doğarken bir mücadele içinde. Onu bu Mücadeleden -zorunlu durum olmadıkça-alıkoymak ne derece doğru olabilir. Ayrıca gereksiz verilen suni sancının fetal distrese sebep olduğuna inanıyorum ve bu en büyük sezeryan sebeplerinden biri. Ayrıca gebelere normal doğumun doğal bir süreç olduğu, vücudumuzun buna programlandığını anlatmak, bilinçlendirmek gerekir. Her gün korkan gözlerle, ağlayan, titreyen gebelerle karşılaşıyorum. Ölüm kaderdir. Bunu asla değiştiremeyiz. Sezeryan ya da normal farketmez. Öncelikle buna inanmalı ve sadece doğuma odanlanmalıyız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yani aslında Türkiye'de yaşayan bir kadının trafik kazasında ölme ihtimali ile normal doğum sırasında ölme ihtimali istatistiki olarak karşılaştırılsa ve hamilelere bildirilse, belki çok rahatlarız. İstatistikler yaşamımıza yön vereceksek, Türkiye sınırları içinde sokağa çıkmamamız lazım o vakit :) Sizin gibi sağlık personellerinin çoğalması en büyük dileğim.

      Sil
  7. Seni tebrik ederim çokbilmiş. Öncelikle uzun aradan sonra hoş geldin de yazdıklarını okudukça o doktorun karşısında nasıl o kadar sakin kalabildiğini anlayamadım. Bebeğinin gereksiz yere stres yüklenmesini önlemek için mi öyle yaptın? Ben aktif agresif olabiliyorum çok kolay bir şekilde. Sadece doktorun baltalaması yetmiş zaten. Ben de SSVD istiyorum. O yüzden sonuna kadar dikkatle okudum yazdıklarını. Ama kader diye bir şey var... Hamile kalınca yazılarının hepsini linkleriyle tekrar okuyacağım. Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kadere inanıyorum. Kendi doktorumun hastanede bulunmadığı tek günde sancımın gelmiş olmasının muhakkak bir nedeni vardır diye düşündüm. O doktor hanımı da oraya bir gönderen vardı muhakkak. Nasip dedim sustum. Çok mu oryantalim acaba? :)

      Sil
  8. Off çokbilmiş yazdıklarını okurken gözlerim doldu, sinir oldum o dr.a , Rabbim sağlıkla büyütmeyi nasip etsin yavrularını... Çoğu kadın senin kadar direnmeden alınıyor sezaryene, gercekten türlü bahanelerle...
    Daha önce söylemiştim belki hatırlarsın, benim annem de ssvd yapmış hem de evde! Allaha şükür ki hiçbir olumsuz durum yaşamamış doğum nedeniyle... Annem de saf bir Anadolu kadınıdır, ne imkanları vardı, ne tahsili... Cahillik mutluluk oluyor bazen işte böyle... Yeniden yazını görmek de mutlu etti beni, umarım arayı çok açmazsın artık....

    YanıtlaSil
  9. 47 gün olmuş yazmayalı, nerelerdesiniz? Özledik inanın....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir oğlan doğurdum ki evlere şenlik, uyumadığı sürece devamlı hareket halinde, uyurken de bana yapışık olmak istiyor. Bir süre daha yazmaya zaman bulamayacağım sanırım...

      Sil
  10. Çok üzülerek okudum anlattıklarını...bunları yaşamına neden olan doktorun doktorluğundan iğrendim..kimki bu doktor? yanlışlıkla yolu düşen tanıdık olursa uyaralım mutlaka..doğal doğumla çok geç tanışıp bu kadar önemli bir olayı nasıl bu zamana kadar atladığımı hiç anlamıyorum...henüz ilk çocuğuma hamileyim..ve inşallah doğal bir doğumla, tentene temasla yeni dünya ile buluşturmak istiyorum güzel kızımı..bundan sonrası güzel olsun inşallah sizin için de... sevgiler,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok güzel bir doğum hikayeniz var bence. İdil'e mutlu ve uzun bir ömür diliyorum.

      Sil
  11. Allahımm!!! Ben sana kıyamam.. bu nasıl bi doktor? Bu olay Antalya'da mı oldu canım? Doktor ismini paylaşır mısın rica etsem? Senin de onu bir şekilde cezalandırman gerekiyor bence. Ben de Antalya'da yaşıyorum. Ayyynı senin gibi kimsenin süreci etkilemeden doğum yapılmasını savunuyorum. Hadi anne adayını kendi haline bırakamıyosun, psikojisini niye baltalıyosun? Tam sopalıkmış. Sana yazacağım çok şey var daha, yazılarını da okumak istiyorum.
    Esra

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doktor ismi paylaşmak istemiyorum. Zaten Antalya'da fazla özel hastahane yok, anlayan anlamıştır hangi doktor olduğunu.

      Sil
  12. Oğlunuzu sağlıkla büyütün inşallah. Sanırım doktorun dışarıda olduğu tek günde sancılarınızın tutmuş olması herşeyi tetiklemiş. Nasip. Mutluluklar diliyorum.

    Esra

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen öyle, nasip kısmet... Her işte bir hayır vardır diyorum. Çok teşekkür ederim.

      Sil
  13. merhaba , bloğunuzu yeni keşfettim. Takipteyim. Sevgilerimle ..
    Benim bloğuma da davetlisiniz :)

    YanıtlaSil
  14. Aaahhh ahhhh o doktorlar. .1.dogumumda kandirildim , hadi dedim sevdiğim yapayım. Sevdiği grubu ndan bende bi Dr. Buldum.gittim geldim zahmet masraf...neyse dedim herşey normal doğum için. Ama işin rengi haftalar sonra değişti. Çok akıllı insanlardan çok üstün doktorum eşimle bana"bebek nerde oluşuyor biliyorsunuz dimi' demeye kadar gitti. Gelde güven bunlara

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nasıl bir ukalalık, nasıl bir kibir, nasıl bir üstten bakma... Girdiği tek bir sınavda yüksek puan aldı diye tıbba giren adamdan ancak bu kadar doktor olabiliyor demek ki...

      Sil
  15. Çok akıllı telefon ssvd yi sevdiğim yapmış. Pardon.

    YanıtlaSil
  16. türkiyedeki tüm hastaneler ve doktorlar malesef hep aynı

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Arada tek tük çıkıyor işini seven, işine saygı duyan doktorlar...

      Sil
  17. Para para para..Doktoru da para, hastası da para. Dev bir çark bu. Para kazandıracaksan değerlisin, im uğraşır gebenin psikolojisi, mahremiyeti, sancıyı atlatması ile. ''Yaparken bilmiyor muydun başına ne geleceğini'' cümlesine bakar sonunda.

    Ah insanlık, ah sistem ve asla doymayacak gözler.

    Güle güle büyütün oğlunuzu. Geçmişler olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşte zaten baştan o çarkın içine girmekle hata ettim. Şimdiki aklım olsa son ana kadar hastahaneye gitmez, gerekirse evde ebe ile doğururdum. Neyse ki çocuklarım sağlıklılar. Çok teşekkür ederim.

      Sil
  18. Aslında bir ödev olduğunu farkettim bunun.. bu gibi hikayelerin anlatılması gerektiğinin.. normal doğum yapacağım diye yeri göğü inletirken belki de ufak tefek hatalarla sezeryana alındım.. belki de kaderdi bilmiyorum. ama bu hikayelerin anlatılması doğum yapacaklara büyük hediye.. kaleminize sağlık..

    mutlu1hayal.blogspot.com.tr

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de görev bilinci ile yazdım aslında daha çok. Bir de kızıma anlatacak vaktim olmazsa, inşallah okur da ders alır diye. Yoksa yaşadıklarımı yazmak, o anı canlandırıp geriyor beni ama dediğiniz gibi, okuyup da değerlendiren olur belki kim bilir... Çok teşekkür ederim.

      Sil
  19. Merhaba çok bilmiş
    Kaç çocuk düşünüyorsun:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayatın plan programla yaşanmayacağını bilecek kadar yaşlandım çok şükür :) Kısmet diyelim...

      Sil
  20. Hiç rüptüre bir uterus gördünüz mü?Görseniz eminim siz de ssvd ye şüpheyle yaklaşırsınız.Ssvd ye soğuk bakmıyorum ama doktorun anksşyetesini çok net anladım ve hissettim.Öncelikle büyük ihtmalle kan bankası olmayan ve gerektiğindebir komplikasyon olduğunda yardıma çağıracak kendinden daha üst bir cerraha ulaşma şansı olmadığından dönüp dönüp kafasında size birşey olma durumunu düşünüyor ve birşey olma durumunda ülkemizde siz milyon tane onam formu da imzalasanız bilirkişilerin çıkıp yine de sezaryana alsaydın dediği,savcının adam öldürmekle suçladığı bir ortamda sizin kadar ve belki daha çok kendisinin hatta ailesinin geleceğinden endişe ediyor.Sağlık bakanlığının verdiği doğumda kanama kursunda sağlık bakanlığının anlaştığı eğitmen hocalar bile sezaryan sornası normal doğum yaptırırsanız siz suçlu olursunuz derken ülkemizde buna cesaret etmek bir doktor için bütün mesleğini ,kariyerini,ailesini bir tartının bir ucuna,diğer ucuna da hastasının isteiğini koymaya benziyor ve cesaret gerektiriyor.Doktorun sizi birey yerine koymadığını bir nevi hissetmişsiniz,hastaneden,doktor ne isterse o olacak durumunu hissetmişsiniz,aslında hukuk sistemi sizi birey yerine koymuyor ve verdiğiniz onam formuna rağmen doktoru suçlayarak rahat bir zeminde karar almasına engel oluyor.Kısacası ssvd ye sıcak bakan bir doktorum ama bu ülkede ve bu şartlarda yaptırmaya cesaret edemeyeceğim açık.Çünkü bütün geleceğim bir kefeye diğer kefeye hasta isteği konacak şekilde tehditkar bir çalışma ortamında ben geleceğimi tercih etmek durumundayım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yırtılmış rahimi canlı olarak görmedim ama başıma neler gelebileceği konusunda bilinçli olarak yapmıştım tercihimi, bu durumu da bildirdim. Onam formu haricinde bu durumu kendi el yazımla açıkça yazıp, bilinçli tercih yaptığımı da ekleyerek ayrıca imzalı belge verdim. Doktor hanımın mahkeme korkusunu yenmek için daha fazla ne yapabilirdim bilemiyorum.

      Bir de eğer doktor hanım bana açıkça "hastanemizde kan bankası yok ve sorun halinde ulaşabileceğim üst cerrah da yok ve daha önce yırtık rahimle ilgili tecrübem de yok, bu nedenle ya başka bir hastaneye gidin ya da benle kalacaksınız ameliyatı kabul edin" diyerek açık sözlü davransaydı, en azından psikolojik olarak daha rahat olurdum o süre zarfında. Pasif agresif tavırı haketmediğimi düşünüyorum.

      Bir de merak ediyorum, Türkiye'de ssvd yaparak ün kazanan doktorlar var. Onlar tüm meslek yaşantılarını risk altında mı geçiriyorlar yani? O zaman onları ayrıca tebrik etmek gerekiyor.

      Sil
  21. Aynen dediğiniz gibi ssvd yapan doktorlar her defasında kumar oynuyorlar.Ben de kadın doğumcuyum ve asla bizim hukuki sistemimizde böyle bir şeye cesaret edemem.Sezeryan sonrası rüptür nedeniyle histerektomi yapmak, ölü bebeği aileye vermek falan yüzde 3 ihtimal bile olsa insanı meslekten soğutur.Ancak merak ettiğim bir husus var ssvd yapan bu doktor arkadaşlar bu doğumlarda normal vajinal doğumla aynı ücreti mi talep ediyorlar.Cidden merak ettim.

    YanıtlaSil
  22. Ah sevgili çokbilmiş, yazıyı ellerim ve içim titreyerek okudum. Seninle o anları yaşadım adeta.
    Ben hamileliğim boyunca normal doğum hayali kurdum hatta hayal değil kesinlikle öyle olacaktı, aklıma öbür türlüsünü getirmedim bile. (Nasıl düşünürsen öyle olur, onu cagirirsin diye düşünerek) Sonra eğitim aldım, doğal doğum konularına da merak saldim. Doğuma bir sürü para vermek anlamsız geldiği için "bebek dostu" olduğunu iddia eden (aynı zamanda eğitimi de aldığım, hamile pilatesi filan yaptığım) bir devlet hastanesinde yapmayı planladım. Fakat gel gör ki bebeğim bir türlü dönmedi. Yapmadığım şey kalmadı nerdeyse ama makat pozisyonda kaldı. Doktorum bu dönmez ben tatile gitmeden sezeryana alayım seni dedi, yok son anda sanciyla bile dönen bebekler varmış ben beklerim dedim. 40i geçtik. Doktorum gitti. Başka doktor suyunda sıkıntı var diyerek ayrıntılı ultrason istedi ve orda suyu azalmış ve donmemis bebek ile "sezeryana girmek zorundasın yoksa bebeğin olebilir bile!" diyerek korkutmaya çalıştılar. Ben hazirdim, kağıt imzaladım çıktım. Fakat ters bebeği dogurmamda yardımcı olabilecek bir doktoru nereden bulacağıma dair hiç bir fikrim yoktu. Sonra doğal doğum diye bir sayfası olan ve bir arkadaşımın da önerdiği bir doktoru aradım. Son dakika kabul etti sağolsun. Çok tatlı dilli yumuşak bir kadın. Baktı, su biraz azalmış, beslenmede anlayamadığım bir sıkıntı var (3 haftadır kilo almamış olduğu ortaya çıktı) ve bebek hiç donmemis, bu süreden sonra dönme ümidimiz yok gibi dedi. Asla olmam dediğim planlı sezeryani tavsiye etti. Eşim de risk almayalim dedi. Hiç ama hiç hazır olmadığım bir şekilde ertesi gün sezeryana gittim. Son dakikaya kadar belki sancı gelir diye dua ediyordum. Ama bebek dostu sezeryan konusunda anlaştık. İğneyi batirdiklari ani hissetmedim yazmışsın, ne kadar psikoloji ile alakali demek ki, ben kendimi o kadar kasmis ve o kadar uzgundum ki, titriyordum. Igneyi sokamadilar bile. Doktorum biraz sakinlestirdi ama iğneler feci halde acitti. :( Allaha Şükür sonrası çok güzeldi. Ben daha kesiyorlar derken haydi ikin bebeği çıkarmama yardım et dedi :) Onun sesini duymak, o yumuşak verniksli beyaz halini görmek,Bebeğimi verin diyor başka bişey demiyorum. Gogsume koydular. Sonra babası ile oldu ben tekrar kavuşana kadar. Gece hayal gibiydi. Hemen sütüm geldi çok şükür ve hızlı iyileştim. Tabi bir süre ne hapsuruk ne öksürük, güldürme güldürmeee diye geziyordum :) Ama Hamdolsun. Ben de diyorum ki,kader bu başka şey değil. Belki de imtihan. O kadar doğal doğum diye esirmistim ki, planları yapanın ben olmadığını belki de unuttum. Belki ssvd denemek var kaderimde.. Allah ikinci çocuk nasip ederse bu yazın aklımda olacak, önlemleri alacağım inşallah. Evde ssvd yapan duydum, evde doğuma çok ozeniyorum ama bu gereksiz bir risk diyorum şimdilik. Bakalım zaman ne gösterecek.

    YanıtlaSil
  23. Bu arada geçen ruptur yaşayan biri vardı grupta. Çocuğu ölmedi acil sezeryana girdi. Hatta sanırım hissetmemis bile anladigim kadariyla. Velhasıl her örnek birmis gibi konuşmak o doktorun yaptığından farklı olmayabiliyor. Ama doktorları anlıyorum. Hayatları pataloji görmekle geçiyor, hep herseyin en kötüsüne şahit oluyor ya da öğretiliyorlar. Ve sistem risk almaya asla izin vermiyor. Devlet sezeryana kısıtlama getirmiş en son. Ne komik. Hani eğitim sistemi de değişmiş ya onun gibi.. Toplumu bilinçlendirme, herkes travmatik doğum anıları ile dolu olmaya devam etsin, doktor ebe gebe herkes doğumun doğal bir işleyiş değil de bir pataloji olduğunu düşünsün, gebeler kendin dogurabilirsin deyince şaşırsın (Semra Özer'in güzel bir yazısı var bu konuda), hastaneye gittiğin anda sana her türlü müdahale yapılsın, mahremiyet sağlanmasın, sonra efendim sezeryan yasak.. Akıl akıl gel peşime takıl.. Diyorum ki devlet ASMlerde deli gibi folik asitini, vitaminini aldın mı, aman tetanos aşısını oldun mu diye gebelerin peşinde kosacagina, bak bu doğum kursuna katılın, doğumun yemek içmek gibi dünyanın en doğal işleyişinden biri olduğunu, sizin kodlarinizda bunun var olduğunu öğrenin, ne kadar keyifli bir deneyim olabileceğini düşünün diye koşsa, belki hersey daha farklı olur.. Neyse artık senin gibi benim gibilere çok iş düşüyor. Ben etrafimdaki herkese anlatıyorum hem de heyecanla. Bu kitapları tavsiye ediyorum. Ama direnç büyük :( Bence normal dogurmus ama o müdahalelerden geçmiş olanların bile bu kitabı okuması bu yaklaşımları öğrenmesi çok faydalı olur. Doğumun zevk katmayi kim istemez ki! Ama olmuyor işte.. Evet okumam lazım diyor biri ama 3 ay kaldı hala bişey yok, ben napicam modunda. Diğeri okursam kafam daha çok karışır benim diyor. Çok üzülüyorum ama ne yapayım elimden geleni yapıyorum gerisine bir etki yok..

    Velhasıl kader..
    (yorumu ancak iki parçada yollayabildim :D bu yorumlarla yani gevezeligimle nam saldim resmen :/ )

    YanıtlaSil
  24. Merhabalar. Yazınızı çok heyecanlı bir şekilde okudum. Bende ssvd adayıyım. Ama Antalya'da doğum yaptıracak ve doğal doğum ile ssvd yapan hiç bir doktor bulamadım. Bu konuda bana yardımcı olabilir misiniz acaba? Antalya konusunda destek bekliyorum. Blogunuzu çok beğendim kendi sayfama da beklerim www.yabanadoğru. çöm
    Sevgiler

    YanıtlaSil