18 Ekim 2010 Pazartesi

Doğumdan sonra bir anne eski hayatını özler mi?



Bu sorunun cevabı sanırım annenin yaşına ve o yaşa kadar yaşadıklarına bağlı olarak değişmektedir.

Ben eşimle 22 yaşında tanıştım. Ondan önce de flörtlerim oldu. Eşimle tam 5 sene flört ettik. Bu süre zarfında sevgiliyle buluşmak için süslenmek, beraber sinemaya gitmek, el ele film seyretmek, mum ışığında yemek yemek gibi çeşitli aktiviteler sonucu sanırım flört etmeye doyarak evlenmeye karar verdim. 

Evlenmeden önce hiç ev işi yapmadan deli gibi çalıştığım bir dönem geçirdim. Sonrasında 2 sene yalnız yaşadım ve kendi evimin sorumluluğunu alıp yalnız başıma yaşamayı deneyimledim.

Derken evlendim ve eşimle 5 sene deli gibi gezdim. Birbirimize sözümüz vardı; gençtik, sağlıklıydık, bol bol gezmeliydik. Gezmeye ve eğlenmeye de böylece doydum.

Ve nihayet bebek istediğimize karar verdik.

Hal böyle olunca eski yaşantıma dair hiçbir şey özlemiyorum. Yanlış anlaşılmasın, özlemiyorum derken kastettiğim şu: Elbette deniz manzaralı ilkokulumun bahçesinde seksek oynamayı; lise arkadaşlarımla Baylan Pastanesi'nde oturmayı; üniversite arkadaşlarımla sınav öncesi sabahlamayı; sevgilimle yorulanı kadar dans etmeyi; iş ve fikir arkadaşlarımla sabaha kadar içki masalarında şarkı söyleyip muhabbet etmeyi yad ediyorum bol bol. Ama kızım olmasaydı da artık tüm bunlara doymuştum ve yapamazdım. Ne o kadar içki masasında oturacak mide, ne de o kadar pistlerde coşacak enerji kaldı bende. Artık 30'lu yaşlardayım. Yapabileceklerim sınırlı olduğu gibi yapmaktan zevk aldığım şeyler de daha rafine şeyler oldu. Eski günleri yad ediyorum, özlemle anıyorum ama kızım doğduğu için yapamıyor değilim ve dolayısıyla özlemiyorum.

Kızım olmasaydı neler yapabilirdim: 
  1. Tatilimde bol bol yüzebilirdim. Oysa şimdi bir bebeğim var. Ancak ona babası bakarken yüzebiliyorum.  Bunun da keyfini en fazla 2 dakika sürebiliyorum. Sonrasında kızımla beraber yüzmek hevesi sarıyor gene beni ve yine başım suyun dışında kızımla sarmaş dolaş deniz sefaları başlıyor.
  2. Eskiden eşimle market reyonlarının arasında gezmek, yeni malzemeler alıp evde beraber yemek yapmak en büyük zevkimizdi. Kızım olduğu için artık market alışverişlerimiz uzun süremiyor. Kızımın sıkılma sınırında sonlandırmak zorunda kalıyoruz. Aman zaten canıma minnet, Migros sağ olsun. Özlenecek başka şey mi kalmadı!
  3. Hobilerime eskisi kadar vakit ayıramıyorum. Olsun varsın, hobi dediğin zaten az zamanını ayırdığında kıymetli olur. Eskiden sabahlara kadar deli gibi kitap okurdum. Şimdi kızımı birilerine emanet edip de kitap okumaya niyetlendiğim dakikalar öyle kıymetli oluyor ki hem okuyacağım kitabı özenle seçiyorum hem de okuyacağım yeri. Elimdeki bir fincan çay bile ayrı bir lezzetli geliyor o kısıtlı dakikalarda :) Ayrıca kızım sayesinde başka hobiler ediniyorum: İşbu blog gibi :)
  4. Çaydan bahsetmişken: Kızım doğduktan sonra ancak sınırlı dakikalarda sıcak içecek içebiliyorum. Zira kızım her an beni uzun süre oyalayabilir ve çayım soğuyabilir ya da kızım ters bir hareket yapar da çay üstüne dökülür diye korkarım. Eskiden çok az sıcak içecek içerdim, şimdi ise aksi gibi canım çekiyor. İçmek için zaman yaratmam lazım ya? Daha çekici oluyor şimdi çayların, kahvelerin tadı :)
  5. Yemek yapmak ve yeni tarifler denemek için çok zaman ayıramıyorum artık. Ama bu arada hızlı ve sağlıklı yemekler yapmayı öğrendim (kızım da artık bizimle yiyor ya?). Ayrıca egzantrik yemekler deneyemiyor olsam bile kızımın yemesini tercih edebileceğim pekmezli kurabiyeler gibi tarifler deniyorum. O tariflerimi kızım lüpletince de dünyalar benim oluyor. Ne yapayım bilmem ne yatağında bilmem ne yemeğini...
  6. Eşimle baş başa yaptığım her şey daha kıymetli artık. Çünkü kızım uyanıkken yapamıyoruz. Eğer kızım erken uyumuş ve ben bu arada eşimin sevdiği yemeklerden yapabilmişsem; eve gelen eşim hemen sofrayı kurup bir de kırmızı şarap açıyor :) Eskiden olsa eşim, vaka-yı adiye sayardı bu durumu ve hiç de önemsemezdi. Şimdi ise yaptığım her şey kıymete biniyor. Mutluyum ben bu durumdan.
  7. Bebeğimin ilk aylarında tuvalete gitmek, kremlerimi sürmek, duş almak, dişlerimi fırçalamak tamamen bir lükstü. Ama o da bir dönemmiş, geçti gitti. Şimdi kızım 13 aylık ve rahatım çok şükür. Sabah uyanıp birlikte yüzümüzü yıkıyoruz, kremlerimizi birlikte sürünüyoruz, dişlerimizi birlikte fırçalıyoruz. Hatta ben tuvalette dergi okurken bir tane de kızıma veriyorum, o da beni beklerken resimlerine bakıyor sayfaları tek tek çevirerek. Sayılı günler çabuk geçiyor. Bir daha anne oluşumda hatırlamalıyım bunları!
  8. Bebekli ev dağınıktır derler. Aslında bakan göze göre değişir. Ben her zaman dağınık bir insandım. Oysa şimdi bütün evi kızıma göre dizayn ettim ve her şeyin yerli yerinde durmasına özen gösteriyorum. Böylece kızım nereyi elleyip nereyi ellemeyeceğini biliyor. Aradığını hemen bulabiliyor. Umuyorum ileride oynadığı şeyi yerine koymayı da öğrenip, benim gibi pasaklı bir kız olmayacak :)
  9. Artık elimi kolumu sallaya sallaya avare dolaşamıyorum yollarda. Elimde bir puset veya kucağımda bir bebek oluyor. Ben de paraya kıydım, kızıma bir ergobaby aldım (http://sormabulmadunyasi.blogspot.com/2011/03/hangi-slingi-kullanmalym.html). Artık kızım kucağımdayken dans ede ede yürüyebiliyoruz. Eğer kızım yanımda değilse ve benim avarelik edebileceğim zamanım varsa, işte bu daha da değerli oluyor. Fakat her ne hikmetse böyle zamanlarda ne gezdiğim yerleri, ne çevremdeki insanları, ne de okuduğum gazetedeki haberleri hatırlıyorum. Aklım kızımda esir kalıyor sanırım ve bu duygu hoşuma gidiyor.
  10. Eskiden eşimle gezerdik, şimdi kızımızla geziyoruz. Ha, elbette yolculuklar biraz daha uzun sürüyor ama sırf bu nedenle daha dikkatli ve tehlikesiz oluyor. Ne uykusuz araba kullanmalar, ne de molasız yolculuklar var artık. Ne de olsa arabamızda VIP yolcumuz var..
  11. Sinema, tiyatro ve konserler ise özenle seçiliyor. Günler öncesinden ayarlanıyor her şey. Kızım uyurken biz evden çıkıyoruz. Deşarj olup eve dönüyoruz.
  12. Arkadaşlarımla eskisi kadar sık muhabbet edemiyorum. Ama zaten artık eskisi kadar da çok konuşmuyorum. Dinlemeyi daha çok sever oldum. Öncelikle kızımı, sonrasında da kendi iç sesimi dinler oldum. Özlemiyorum uzayıp giden muhabbetleri...
  13. Her sabah erken kalkıyorum. Her gün 10 saatten az uyudu mu ya da gece bir kere bile olsun uyandı mı kendisini uykusunu almamış sayan ben geceleri kendi kendime 3-4 defa uyanıp etrafı dinleyip tekrar uyuyorum; sabahları kızım uyuyor olsa bile 7'de gözlerimi açıyorum. Üstelik eskisinden de daha dinamiğim. Kızım sağ olsun. Ondan başka hiç kimse beni erken kalkmaya ikna edemezdi. Yatak sefalarını özlemiyorum; artık yatakta kızımla yuvarlanıyorum ve onun minik ayakları bacaklarımın arasındayken uykuya dalıyorum. Bundan daha derin bir uyku artık hayal bile edemiyorum.
  14. Eskiden yemek masasında oturmaya bayılırdım. Şimdi ise ne yediğimi bile anlamıyorum. Yediklerimi hızla tüketiyorum, bir yandan da kızıma yedirmeye çalışıyorum. Veeee hızla kilo veriyorum :) 30 sene yedim de yedim arkadaşım; şimdiyse yemek yemeyi unutmanın ya da bol kalorili yiyip de yine de kilo vermenin keyfini sürüyorum. Sağ olsun bol hareketli bıdık kızım.
  15. Kendimi şımartırdım eskiden bol bol. Cilt bakımına, masaja, kuaföre, maniküre giderdim; banyo sonrasında uzanır bir sıcak çay içerdim. Gene yapıyorum bunları ama kısıtlı zamanda koştura koştura. Hatta bazen yarım kesiliyor; mesela uykudan uyanan kızım daha fazla ağlamasın diye banyodan çıkıveriyorum apar topar ve ıslak bornozla uyumak zorunda kalıyorum. Olsun varsın, bu da bir dönem sanırım. İleride bu günleri bile özleyeceğim; ben ki lohusalığımdaki ağlak hallerimi dahi özlemişim :)
  16. Kızım daha küçükken bir ara arabada eşimin yanında oturmayı; yolda yürürken elini tutmayı özlemiştim. Şimdi her ikisini de yapabiliyorum. Bir kere daha bebek yapacağım ve bir 6 ay daha özleyeceğim eşimin ellerini.
  17. Eskiden takip ettiğim diziler vardı. Ne çok zamanım varmış ve bol zamandan ne yapacağımı şaşırmışım. Şimdi zamanım olsa da o dizilerden zevk almıyorum artık, çünkü elimdeki bu dar zamanda yapmak istediğim daha güzel şeyler oluyor çoğunlukla. Ayrıca Türk dizileri de 90 dakika kardeşim, bu ne zaman bolluğudur; kim bir gün içinde bir buçuk saatini dizi seyretmeye ayırır; ayıptır yahu!
  18. Eskiden spontane yaşardım; ayrı bir zevki vardı. Şimdi çok planlı programlıyım; kendime inanamıyorum ama kendimle gurur duyuyorum. Kızım beni dönüştürdü; annelik bana yaradı. 32 yaşımdan sonra, iş başa düşünce zaman yönetimini öğrendim. Annelik her gün yeni bir şeyler öğretiyor insana...
  19. Hamileyken bana bir korkaklık gelmişti; en ufak bir riske giremez olmuştum. Şimdiyse bir cesaret geldi. Kızıma gelebilecek en ufak bir zararı sezersem, ormanda 10 panter gücünde olabilirim sanırım. Anneyim ben, cesurum güçlüyüm artık :)
Acemi annelik günlerimde "Ben de sıkıştım diyerek tuvalete koşmak, ana haber bültenini izlemek, Türkiye politikasını takip etmek, ders kitaplarımın başına dönmek istiyorum" diye ağlamışlığım vardı. Oysa şimdi yemişim Türkiye politikasını diyorum. Şu anda yaptığım işten daha önemli bir iş de yok; her şey bekler, insan yetiştirmek işi bekleyemez.


Yaş almış annelerden biri bir gün: "Çocuklar küçükken 'Ah, ne zaman büyüyecekler de ben de deliksiz bir uyku çekeceğim' derdim, şimdi evde eşimle baş başayım ama benim canım uyumak istemiyor ki" demişti bana, kulağıma küpedir :)

Güncelleme: Kızım şu anda 29 aylık ve ben yukarıda "yapamıyorum" diye saydığım her şeyi artık yapabiliyorum. Bu kadar özveri sadece ilk 2 sene için gerekliymiş.

15 yorum:

  1. Merhaba. Ben de sitenizi google'dan buldum. Ama ben yatır-kaldır hakkında yazılmış bloglar arıyordum. Blogunuz çok güzel gerçekten zevkle okudum, okuyorum.
    Yukarıdaki maddelerin büyük çoğunluğuna katılıyorum. Özellikle 7. maddeye. Tuvalete gidememek benim en büyük derdimdi. Kızım emerken uyuyordu ve bir dönem kucağımdan indirdiğim anda uyanıyordu. Şimdi düşününce 'ne günlerdi...' diyorum sadece. Hepsi geçti gitti, güzel anılar olarak yer etti hafızamda...

    YanıtlaSil
  2. Hoşgeldin Özlem.
    Kızım kucak sevmediği için ben yatır-kaldır yöntemini hep o kalksın-sen yatır şeklinde uyguladım :) İşe yarıyor esasen ama hem doğru zamanlamayı bulman lazım (mesela diş çıkartmıyor olası ya da yürümeye başlamak üzere olmaması lazım) hem de biraz ağlamasına katlanabiliyor olman gerekiyor. Ben, kızım ağlarken, en fazla 2 dk bekleyebiliyorum müdahale etmeden.
    Lohusalık zamanında insan "Bundan sonra hayatım hep böyle sürüp gidecek" zannedip korkuyor. Oysa biri bana çıkıp da "Sık dişini 6 ay-1 sene" sonrasında her şey kolaylaşacak" deseydi, bu kadar da kafama takmazdım.
    2. çocuğumda o günlerin de keyfini süreceğim umarım :)

    YanıtlaSil
  3. hayatı yaşamış olduktan sonra planlı bir bebek negüzel, zaten 2 3 sene içinde büyüyor ve eski hayatınızı doyasıya yaşarsınız nasılsa :) ister gece çıkar ister yemeğe gidersiniz, erken yaşta çocuk bu açıdan avantaj kanımca...30 lu yaşlarda okula giden bir çocuğa sahip olmak, hayatınızı yeniden şekillendirmek için süper zamanlar bence :)

    YanıtlaSil
  4. Çocuğa hiçbir zaman hazır olunmaz diyorlardı. Kesinlikle katılmıyorum. Biz de aynen dediğin gibi herşeye doyduğumuz bir anda, 5 yıllık evliliğin ardından anne&baba olduk. Geri kaldığımız hiçbirşeyde aklımız kalmadı. O bize uydu biz ona yuvarlanıp gittik işte. Hem onlar uyuduktan sonra geceler bizim değil mi :)

    YanıtlaSil
  5. Amanın! Çok sevdim ben bebeğini ve seni.

    YanıtlaSil
  6. Blogunuzu ve yazılarınızı çok beğendim, iyi ki keşfetmişim. Tecrübeleriniz bebeğimi büyütürken epey yardımcı olacak, şimdiden teşekkür ederim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de sizinle tanıştığıma memnun oldum. Bebeğinize de uzun ve sağlıklı bir ömür dilerim. Tekrar görüşmek üzere :)

      Sil
  7. ne kadar çok benziyoruz, umarım bi çocuğum olduğunda ben de böyle olurum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benziyor muyuz gerçekten? Mutu oldum :) Umarım istediğin zamanda bebek sahibi olursun.

      Sil
  8. çok keyifli yazmışsın! ben 30 yaşındayım, 2.yi yaptım, hiç pişman değilim. ama biraz yakın oldular, biri 2 yaşında biri 3 aylık iki oğlancık, ikisinden de biraz özveri istemek durumunda kalıyorum malesef, birbirilerini bekliyorlar, büyüğü yatağına yatırıp küçüğü sallayarak ninni söylüyorum mesela... aslında canım çıkıyor ve uyumayı çok özledim, daha geçen hafta annelik hüzünlerinde, ölsem uyuyabilir miyim diye düşüncelerdeydim ama çocuklar hep çok tatlı... aldırdığına pişman olan çoktur da doğurduğuna pişman olanı görmedim doğrusu

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Lohusayken benim de kafamdan öyle garip düşünceler geçiyordu :) Demek ikincide de durum değişmiyor. Bebek 3 yaşını geçtikten sonra ancak rahatlıyor aslında anne. Ama kızım şu anda 3,5 ve ben keşke daha erken bir kardeş yapsaymışım diye düşünüyorum. Doğum, ölüm, evlilik gibi kardeş için de doğru zaman diye bir şey yok sanırım :)
      Sağlıkla büyütün bebeklerinizi...

      Sil
  9. önce evlilikten sonra sırasıyla hamile kalmaktan, doğum yapmaktan, lohusalıktan ve bunların kapsadığı herşeyden korkuyordum. Şimdi sekiz aylık hamileyim herşeye yaklaştıkça korkularımı da yener oldum. Bu yazınızda bana cesaret verdi. Teşekkürler

    YanıtlaSil
  10. Doğumdan hiç korkmayın. Epidural sezaryen oldum ben. İkinciyi kısmetse normal doğurmak istiyorum. Ama normal doğursam da doğurmasam da iki çocuk daha istiyorum ben :)

    İlk çocuğu ne kadar çok isterseniz isteyin, özellikle ilk 3 ay olmak üzere neredeyse ilk 2 yıl şok geçiriyor insan. Ama bebek olduktan sonra, çocuksuz nasıl yaşamış olduğuna da hayret ediyor. Şimdi bana geriye dönmek ister miyim diye sorsanız, asla, daha çok çocuğum olsun istiyorum. Öyle güzel bir duygu...

    YanıtlaSil
  11. Merhaba blogunuz aktif degil sanirim ama cok keyifli. Paylasimlariniz icin teşekkürlerimi iletmek isterim.. özlem

    YanıtlaSil