28 Mart 2012 Çarşamba

Kedi ve Köpek Tüyleri Nasıl Temizlenir? Furminator


Evinde hayvan besleyenlerin en büyük derdi tüylerdir. Hayvanların bize kattıkları yanında basit bir sorun aslında ama özellikle bizim ailede olduğu gibi evde her gün koyu renk takım elbise giymek zorunda olan yetişkinler varsa sorun olabiliyor. Ayrıca evi her gün süpürmek zorunda kalmak ve elbiselerin üzerinden tüyleri toplamaya uğraşmak da hem emek hem de zaman istiyor.

Şimdi tam tüy dökme mevsimi. Bu konuda bildiklerimi yazayım dedim. Benim tüylere karşı 3 büyük silahım var:

  1. Furminator tarak
  2. Roomba temizlik robotu
  3. Çamaşır kurutma makinesi

Kedimin tüylerini aklıma estikçe Furminator tarak ile tararım. Evcil hayvanların tüyünü taramak için çok çeşitli tarak kullandım. Ama bunun gibisini görmedim. Her tarayışımda abartısız bir kedi daha oluşturabilecek kadar tüy çıkıyor. O kadar tüy taranmasa dökülüp evin içinde uçuşacaklar... Hayal bile edemiyorum. Bir resimlere bakın isterseniz:




Her iki resme de kefilim. Bu kadar, hatta daha da fazla tüy çıkıyor. Tüylerin yolunduğunu ve hayvanınızın rahatsız olacağını düşünmeyin. Hayvanların çoğu taranmaktan zevk alıyor ve özellikle taranmak istiyorlarmış. Benim kedim bile bir süre için taranmaya razı geliyor ve kırrr kırrr sesleri eşliğinde taranıyor :) Ki aslında kendisi son derece yırtıcıdır. Öyle kucak kedisi filan değildir. Kafasından başka bir yerine dokunanı aynen ya tırmıklar ya da ısırır. Sahibinin filan da gözünün yaşına bakmaz. Asabidir :) Ama bu tarağı seviyor. Görünce kaçmıyor en azından :) Çünkü tarağın ona da faydası var. 

Bu tarakla tüylerini taramadığım süre içinde (hamilelik vb sebeplerle) tüy yumağı kustu. 8 yaşındaki kedimin sadece 3-4 kere tüy yumağı kusmuş olduğunu söylersem, kedi sahipleri beni anlayacaklardır. Kedimin tüylerini tarıyorum ve böylece yalanırken tüy yutmasını engelliyorum. Sonuç olarak tüy yumağı kusmak zorunda kalmıyor. Tüy yumakları hem evde pislik yaratır, temizlemesi hoş değil. Hem de hayvanı strese sokar, onlar için de hoş değil. Kim kusmaktan hoşlanır ki?

Bir diğer kurtarıcım Roomba temizlik robotu: Evim pırıl pırıl bile olsa sağda solda minik tüy topaklarını uçuşurken görmek mümkün olabiliyor. Her gün elektrik süpürgesi vurmak da eziyet. Bu nedenle her gün Roomba çalışıyor evimizde. Eve gelenler evde kedi olduğunu anlamıyorlar. Aynı zamanda elektrik süpürgemin de halı tarama özelliği var. Derin dövücü isimli aparatı takıp halımın üzerinde gezdirince, halıya yapışmış tüyleri söküp alıyor. Hakeza koltuk minderlerini de bu alet ile dövüyorum. Onların üzerindeki tüyler de böylece gidiyor. Başka türlü tüyleri toplamak son derece zor olurdu. Ah, bir de pratik paspasları unutmamam lazım. Eğer Roomba'yı çalıştıramıyorsam (eşimin alerjisi olduğundan onun yanında çalıştırmıyorum) yerdeki kılları, saçları toplamanın tek yolu bu paspaslar (mutfaktaki kırıntılar için de harika iş çıkarıyor):



Ve son olarak çamaşır kurutma makinesi: Diyelim kedim yatağıma çıkıp pikemi tüy kapladı. Ya da kapıdan girer girmez bacak aralarımda dolaşıp simsiyah pantolonumun her yerini bembeyaz tüy yaptı. Tek çaresi çamaşır kurutma makinesine atmak. Elimle temizlemeye kalksam saatler sürer, üstelik de temizlenmez. Hemen kirlenen çamaşırı makineye atıp 15 dakikalık programda yıkıyorum ve sonra da kurutma makinesine atıyorum. Üzerinde tek bir tüy bile kalmıyor. Oysa çamaşır makinesinde yıkandığında bile tüylerden kurtulmak mümkün olmuyor. Kedimin sıklıkla yattığı her yere örtü koyuyorum. Ve o örtüleri de kurutma makinesinde kurutuyorum. Örtü temizleme derdinden de böylece kurtuluyorum.

Etrafta uçuşan tüylerden bu surette kurtuluyorum. Başka bir yöntem biliyorsanız, önerilere açığım :)

22 Mart 2012 Perşembe

Mart'ın 3. Haftası Pazarda Neler Var? Pırasa Kavurma


Sebze ve meyve alışverişimi yıllardır pazardan yaparım. Perşembeleri semt pazarımız var. Cumartesi günü de organik pazara giderim vakit buldukça. Havalar soğuduğunda ise eve sipariş veririm. Pazardan aldığım/Eve sipariş ettiğim sebze ve meyveler de o hafta evimizde neler pişeceğini gösterir :)


Bakalım bu hafta pazarda neler vardı:

  1. Pırasa
  2. Portakal: Artık portakalın son demleri, mandalina zaten bitti.
  3. Muz
  4. Deveci Armudu
  5. Dil Peyniri
  6. Yumurta
  7. Tereyağı
  8. Kaymak
  9. Organik Sarı Somun Ekmeği
  10. Organik Pastörize Süt: Elta Ada marka
  11. Organik Kıyma
  12. Organik Tavuk Baget
  13. Organik İncik


Demek ki evimizde bu hafta ne pişecekmiş?! :)

  1. Görüldüğü gibi yoğun tempolu geçecek olan bu haftada da kahvaltılıklara ve et ürünlerine yükleniyoruz. Çabuk pişsin, vaktimizi fazla almasın... Hem sağlıklı ve hem de lezzetli olsun :)
  2. Pırasa: Pırasanın zeytinyağlısı olur, havuçlu ve pirinçli, üzerine de limon sıkılır, mmhh... Uğraşmak istemeyenler için en pratiği: Pırasa Kavurma. Hani "Denizden çıksa babamı bile yerim." diye bir laf vardır? Ben de kavurmak suretiyle her nesneyi yiyebilirim :) Pırasanın soğanlı kavurması da kaymak gibi olur, boğazdan aşağı kayıverir. "Yumuşamaz, sert kalır" diye düşünmeyin. Üzerine yumurta da kırabilirsiniz. Ayrıca salçalı pırasa kavurmasını börek içi olarak da değerlendirebilirsiniz, o da ayrı bir lezzet, tavsiye ederim.Pırasa Kavurma aynı zamanda Dukan Diyeti yapanalr için de uygun bir öğünmüş: http://dukandiyetim.blogspot.com/2010/12/yumurtali-pirasa-kavurmasi.html
  3. Fırında tavuk baget
  4. Sinbo'da patates, havuçlu incik haşlama
  5. Tatlı olarak helvalara dadandık ailecek. Yanında da süt içmeye bayılırım ben...

14 Mart 2012 Çarşamba

Ali Yeşilırmak beni neden ağlattı?




Yetenek Sizsiniz Türkiye yarışması birincisi Ali Yeşilırmak'ı izlerken göz yaşlarımı tutamadım :) Ciddiyim. 

Ali Bey belli ki çok iyi bir köpek terbiyecisi ve köpeği ile kurguladığı şovlar da çok yaratıcı. Ama Ali Bey asla kendisinden bahsetmiyor, her zaman köpeğinin çok yetenekli ve aerodinamik açıdan da iyi olduğuna vurgu yapıyor. "Yarışmayı kazanacak mısınız?" diye sorduklarında bile "Max'e güveniyorum." diye cevap veriyor.

Köpeğine komut verirken ses tonunu değiştirmiyor. Köpeğine bağırmıyor ya da kaşlarını çatmıyor. Yani cezalandırmıyor. Ayrıca ödüllendirmiyor da... "Yaptığı hareketler karşısında ne ile ödüllendiriyorsunuz?" sorusuna "Tam olarak ödüllendiriyorum diyemem. Aferin diyorum, başını okşuyorum, sevdiği oyuncağı ile beraber oyunlar oynuyoruz" filan diyor. "Peki, yaptığı hareket karşısında ödül mama vermiyor musunuz?" sorusuna ise "Hayır, vermiyorum. Eğer verirsem bir dış uyarıcı almış olur ve sadece o ödüle ulaşmak için hareketlerini yapar. Oysa hareketleri kendisi istediği için yapmak istemesi benim açımdan önemli" diyor. Pes!

"Yemeğini bitirirsen sana çikolata vereceğim" diyen anne babalar bir kere daha düşünmeli bence... Adam bir köpekten bahsediyor yahu!

"Kazandığınız ödülle Max için ne yapacaksınız?" sorusuna "Onun için ne yapabilirim ki? Zaten en iyi mamaları, vitaminleri yiyor.Yaşadığı hayattan memnun." diyor. "Peki, yarışmadan sonra biraz dinlendirecek misiniz?" sorusuna "Max yorulmuyor ki? Benimle birlikte evde normal bir hayat sürüyor. Bu hareketleri oyun maksatlı yapıyor ve yaparken de eğleniyor." diyor. "Peki, evde de yapıyor mu bu hareketleri?" sorusuna ise "Evde canı ne isterse onu yapar. Evde asla komut vermem. Bu bir oyun sadece." diyor. Hala bir köpekten bahsediyor! Çocuğun sadece oyun oynarken bir şeyler öğrenebileceğini bazen ebeveynler olarak biz bile unutuyoruz. Diş fırçalaması, ortalığı toplaması vs için çocuğa komut verirken Ali Bey'in bu sözlerini hatırlamakta fayda var...

"Şimdi yüzündeki ifadeye bakın" diyor ve köpeğinin yanından uzaklaşıyor. "Ben gideceğim ama sen burada kalacaksın" diyor ve gerçekten de Max'in ifadesini görmeniz lazım. Sahibine kilitleniyor ve gözlerini ayırmıyor. Sahibi ile gitmek istediği öyle belli ki! "Bir yere gideceğiniz zaman Max'i ne yapıyorsunuz?" sorusuna "Her yere beraber gidiyoruz." cevabını veriyor. "Peki, kız arkadaşınızla yemeğe giderken?" "Evde yalnız bırakıyorum o zaman" diye cevap veriyor. İnanamıyorum ya, köpek bu bahis konusu olan bir köpek! Doğumdan önceki hayatımıza geri dönmek için çocuğu kişisel hayatımızdan dışlarken bir kere daha düşünmemiz lazım: Bırakın çocuk sahibi olmayı, köpek sahibi olmak bile artık hayatınızı yalnız geçiremeyeceğiniz ve sürekli bir başka canlının hissettiklerinden sorumlu olacağınız anlamına geliyor.

Max'a bakarken Ali Bey'in gözlerimde gurur yok, sevgi var. Öyle bariz görülüyor ki bu...

Ali Bey gibi bir ebeveyn olmak istiyorum. Umarım olabiliyorumdur. Ali Bey'in çok yakışıklı, çok akıllı bir köpek-oğlu var ve bence Ali Yeşilırmak harika bir BABA!

Not: Ali Yeşilırmak'ın bu konuşmalarını 13 Mart 2010 tarihli Saba Tümer'le Bugün programında izledim: http://tvarsivi.com/saba-tumer-ile-bugun-14-03-2012-izle-e_42215.html

6 Mart 2012 Salı

Mart'ın 1. Haftası Pazarda Neler Var? Pastörize Süt mü, Çiğ Süt mü? Elta Ada Organik Pastörize Şişe Sütü


Sebze ve meyve alışverişimi yıllardır pazardan yaparım. Perşembeleri semt pazarımız var. Cumartesi günü de organik pazara giderim vakit buldukça. Havalar soğuduğunda ise eve sipariş veririm. Pazardan aldığım/Eve sipariş ettiğim sebze ve meyveler de o hafta evimizde neler pişeceğini gösterir :)


Bakalım bu hafta pazarda neler vardı:

  1. Brokoli
  2. Karnabahar
  3. Pazı
  4. Havuç
  5. Kırmızı elma (tatlı)
  6. Deveci Armudu
  7. Mandalina
  8. Muz
  9. Lor Peyniri
  10. Hellim Peyniri
  11. Organik Kaymak
  12. Organik Pastörize Süt
  13. Organik Yumurta
  14. Organik Sarı Somun Ekmeği
  15. Kepekli Makarna


Demek ki evimizde bu hafta ne pişecekmiş?! :)

  1. Kıymalı Karnabahar Yemeği
  2. Pazı Kavurma
  3. Kepekli Makarna
  4. Sütlaç: Elta Ada'nın organik pastörize sütü çıkmış. Sokak sütünden hiçbir farkı yok. Ben süt içmeyi çok severim. Sokak sütünün tadını da hiçbir şeye değişmem. Yağlı sütten yapılan sütlacın da yeri ayrıdır benim nazarımda :) Ama diğer yandan İstanbul'da yaşıyoruz. 15 milyon nüfusa süt yetiştirmek zor. Muhakkak fazla süt üretimini tetikleyici şeyler yapılıyordur. Mesela İstanbul'daki en güvenilir sütçüler bile ineklerini mısır ile beslediklerini söylüyorlar. O mısırlar büyük ihtimal GDO'ludur. En güvenilir sütülerde bile durum buyken, hangi sütçüye güvenip de çiğ süt alacaksın? Ayrıca süt kapına gelene kadar hijyenik koşullarda mı tutuluyor acaba? Yine de ben damak tadımdan fedakarlık etmemek için kelle koltukta çiğ süt alıyordum. Çiğ sütten yoğurt, kefir vs yapıp kızıma da pastörize şişe süt içiriyordum çoğunlukla. Kutu sütlerin oda sıcaklığında aylarca dayanması hoşuma gitmiyor. Belli ki içindeki zararlı bakterilerle birlikte, yararlı bakteriler de ölüyor ki oda sıcaklığında içinde hiçbir şey üremeden o kadar süre dayanabiliyor. Pastörize sütün tadı da çiğ süt gibi değil ama en azından kutu sütten daha lezzetli ve belli ki içinde yaşayan bir şeyler var hala :) Neyse ki Elta Ada'nın organik pastörize sütü çıkmış. Rahat bir nefes alabilirim artık. Hem organik, hem pastörize hem de çiğ süt kadar lezzetli (şişe yağdan vıcık vıcık) :) Elta Ada'nın organik kaymağı da en az sütü kadar lezzetli, yerken insanın ağzına süt tadı ve kokusu geliyor.