11 Eylül 2017 Pazartesi

Üniversitede Ders Veriyorum ve Çocuklarımı Okula Göndermiyorum (Çeviri)

http://pocketfulofpebbles.com/teach-university-unschool-kids/

(1 Ağustos 2016)

Neredeyse tüm hayatım boyunca okullarda okudum. 3 yaşımı bitirmeden hemen önce anaokuluna, ilkokula ise 6 yaşında başladım. Klasik yollarla ortaokul ve liseyi okuyup doğrudan üniversiteye girdim. Üniversitenin akabinde 2 yüksek lisans ve ardından doktora yaptım. Doktoradan sonra bile okuldan ayrılmak istemedim. Şimdi bir üniversitede öğretim üyesiyim.

Tahmin edebileceğiniz gibi okulu seviyorum. Okulda iyi bir öğrenciydim. Okuldan çok şey öğrendim. Bu nedenle, çocuklarımı okula göndermemeyi tercih etmiş olmam bazı insanları şaşırtıyor. Çocuklarımı okula göndermek yerine "okulsuz eğitim" felsefesini benimsedim. "Okulsuz eğitim", evde eğitimin bir çeşididir, ancak klasik evokulundan farklı olarak, okul ortamının evde taklit edilmesini de reddeder. Bunun yerine yaşayarak öğrenme ve tamamen dünya ile meşgul olarak, kendi kendini yönlendirerek öğrenmeyi savunmaktadır. Aşağıda, çocuklarımıza okulsuz eğitim vermemizin en önemli 8 nedenini sıraladım:

1. Çocuklarımın öğrenmeyi öğrenmelerini istiyorum.

Geleneksel okul eğitiminde talimatları takip etme yönünde ağır bir vurgu vardır. Anaokulundan başlar ve lise bitene kadar devam eder. Hatta üniversite derslerinin çoğunda bile öğrencilerin nasıl başarılı sayılacakları bellidir. Talimatlara uygun şekilde ödevlerini yap ve en iyi puan olan "A"yı al. Bravo! Başardın! Bana bir ödev verilirse, ödevle birlikte verilen yönergeleri harika takip edebilirim. Ne yazık ki bu beceri gerçek hayatta yararsızdır (vergi iadesi fişlerini dosyalamak dışında). Bu beceri ayrıca okulda ne kadar ilerlersen, o kadar faydasız hale gelmeye başlar. Aslında okullarda ilerledikçe, okul eğitimi, okulsuz eğitime benemeye başlar. Tezim üzerinde çalışmaya başladığımda, artık yönergeleri takip ederek yerine getireceğim ödevler yoktu. Birden bire, sorular sormak ve sorduğum sorulara cevap vermek bana kalmıştı. Bu benim için büyük bir değişimdi ve kendi kendine öğrenme (self-directed learning) işini nasıl halledeceğimi anlamadan önce, ne yapacağımı bilemediğim birkaç yıl geçirdim. Okulsuz eğitim alan bir kişinin bu konuda büyük bir avantajı olacaktır.

2. Ben liderler, düşünürler, yaratıcılar ve girişimciler yetiştirmek istiyorum.

Herhangi biri, zamanında gelen ve denileni yapan, geleceğin işçisini ve çalışanını yetiştirebilir. Ama dünyadaki olaylara yön veren ve vizyon sahibi, geleceğin işverenini yetiştirmek daha zor bir iştir.
Elbette çocuklarım işletme sahibi olarak yetişmeyebilir. Amaç bu değil. Amaç, başkalarının planlarına göre adımlar atan değil, tutkularını işlerine dökebilen, motivasyonu yüksek düşünürler yetiştirmektir.

3. Çalıştığın iş konusunda tutkulu olmanın gücünü biliyorum.

Akademik hayat, işleri ve meslekleri konusunda tutkulu insanlarla doludur. Bu insanlar işlerini gerçekten tutkuyla yaparlar. Öyle "Ben işimi seviyorum, ama haftasonu gelsin diye de sabırsızlanıyorum" tarzı bir tutkudan bahsetmiyorum. İşi sadece mesleği değil, aynı zamanda hobisi ve hatta tüm hayatı olan insanlar tanıyorum. Bu insanlar çok başarılılar. Sadece para ve prestije sahip olmak yönündeki geleneksel standartlarda değil, ayrıca yaptığın işe aşık olmak ve o işi her gün yapmak istemek yönündeki daha önemli standartlarda başarılılar.

4. Çocuklarımın matematikten korkmalarını istemiyorum.

Okulsuz eğitim veren ebeveynlere en sık sorulan sorulardan biri de "Çocuklarına matematiği nasıl öğreteceksin?"dir. Bu sorunun bu kadar sık sorulması bile, bir çok insanın matematiğin okuma, yazma, müzik ya da biyolojinin öğrenildiği gibi öğrenilemeyecek kadar gizli bir bilgi biçimi olduğuna inandığını göstermektedir. Bunun doğru olduğunu düşünmüyorum. Matematiği diğer bilgi biçimlerinden farklı yere koyan, aslında insanların ona karşı olan korkusudur. Üniversitede matematik branşında okurken, okuduğum bölümü söylediğimde insanların yüzlerinde beliren acılı bakışa alışmıştım. Bir keresinde uçakta ödevimi yaparken uçuş görevlisi ödevime bir göz attı ve "Matematik mi bu? Matematikten nefret ediyorum." deyiverdi. Okul sistemi belli ki öğrencilere matematiği sevdirmekte pek de başarılı değil. Bir konuyu sevmek ve öğrenmek arasındaki güçlü ilişki göz önüne alındığında, matematik sevgisini evimizde korumak ve canlı tutmak isterim.

5. Okulsuz eğitim çocuklarımı, üniversite hayatına daha iyi hazırlayacaktır.

Bazı okulsuz eğitim veren aileler, üniversite diplomasını çocukları için bir hedef olarak görmüyorlar. Okulsuz eğitim alan bazı çocuklar karlı işlere başlarlar, çıraklık yaparlar, kariyerlerine adım atarlar veya okul çağındaki akranlarının çoğunun üniversiteye bağımlı olduğu 18-22 yaş arasında kendilerini kurumların dışında eğitmeye devam ederler.
Tüm bunların zamanınızı harcamanın faydalı yolları olduğuna inanıyorum, ama aynı zamanda üniversitelerin sunduğu zengin fırsatlardan dolayı çok değerli bir deneyim olduğuna da inanıyorum. İşin kilit noktası, bu fırsatlardan en iyi şekilde faydalanmaya hazır olmaktır. Tecrübeme göre, ev okulu eğitimi almış öğrencilerin, kendi eğitimlerinden sorumlu olduklarını ve profesörlerin orada sadece kolaylaştırıcılar olarak görev yaptıklarını açıkça daha iyi anladıkları yönündedir. Üniversitede başarılı olmak için gereken şey de işte budur.

6. Okulsuz eğitim çocuklarımı, iş hayatına daha iyi hazırlayacaktır.

Siz henüz bir çocukken, büyüyünce ne olacağınız mutlaka sorulmuştur. Ne cevap verdiğinizi hatırlıyor musunuz? Sosyal medya koordinatörü demiş olabilir misiniz? Köpek veya atlar için masaj terapisti? Belki de doğum fotoğrafçısı? Ya da mobil uygulama (aplikasyon) geliştiricisi? Sanırım cevabınız bunlardan hiçbiri değildi. Çünkü biz çocukken bu mesleklerden bazıları mevcut değildi, diğerleri de belki vardı ama bizler bilmiyorduk. 20 hatta 10 yıl içinde dünyanın nasıl bir görünüm kazanacağına dair hiçbir fikrimiz yok. Geleneksel okul eğitimi, çocukları bugünkü işler için hazırlar. Okulsuz eğitim ise onları, gelecekteki meslekler için hazırlar.

7. Çocuklarım okulsuz eğitim alarak, iş hayatına veya üniversiteye hazırlanmayı bir varış noktası olarak görmeyecekler.

Bilgili ve üretken bir yetişkin vatandaş olmak çok önemlidir, ama bunun ötesinde de bir hayat var. "İyi bir öğrenci" olarak büyümüş biri olarak, kuşkusuz bazen eğlence ve macera aramayı ve hatta anlamlı insan ilişkileri kurmayı unutmuşum. Bir ebeveyn olduktan sonra yavaş yavaş bu durumun farkında varıyorum. Okulsuz eğitimin en güzel yönü, birlikte olduğumuz zamanlarda birlikteliğimizin tadını çıkaran bir aile olmaktır. Ödev yaptırmak için verilen savaşlar bizim hayatımızda yok. Bizim hayatımızda birlikte yaşadığımız maceralar var. Sabahları saat kurmuyoruz, kendi kendimize uyanıyoruz. Ertesi gün okul olduğu için erken yatmak zorunda da değiliz. Arkadaşlarımızla geç saatlere kadar eğlenebiliyoruz. Biz sadece hayata hazırlanmıyoruz, hayatı şu anda yaşıyoruz.

8. Hiç kimse tüm cevapları bilemez, bunun farkındayım.

Bazı çok zeki insanlarla düzenli olarak birarada olmak insana, aslında ne kadar az şey bildiğini gösterir. Ancak bir süre sonra bu durumun herkes için geçerli olduğunu fark edersiniz. Hiçkimse her şeyi bilemez. Çocuklarım bana her gün cevabını bilmediğim sorular soruyorlar. Bu durumda utanılacak bir şey yok. Aslında, bir şeyi bilmediğinizi fark etmek ve daha sonra bunu öğrenmeye çalışmak çok değerlidir. Tıpkı başkaları gibi, okulsuz eğitim veren ebeveynler de tüm cevapları bilemezler. Ama birçok soru sorarız ve ortak varsayımlar ile sosyal normların ötesine geçerek derin araştırmalar yaparız. Bundan daha iyi bir gerçek eğitim örneği olabileceğini düşünemiyorum.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Instagram

Instagram

Twitt'le

Translate

İstatistiklerim


View My Stats