30 Mayıs 2014 Cuma

Lohusalık Nasıl Keyifli Geçirilir? (postpartum period-babymoon- dördüncü 3 aylık dönem)



Doğumdan sonra eve geldiğinizde  yorgun olacaksınız, üstelik dinlenmeye de fırsat bulamayacaksınız. Bebek her iki saatte bir meme emmek isteyecek, en az 3 kiloluk bir bebeği sürekli kucağınızda taşımak zorunda kalacaksınız; günde en az 5-6 defa alt değiştirmek, 2-3 defa üst değiştirmek, bebeği ve çamaşırlarını yıkamak gibi fiziki kuvvet gerektiren işler yapacaksınız. Emzirmek zaten yeterince yorucu ve kalori kaybettirici bir iş. Ayrıca geceleri en fazla 4-5 saat blok uyku uyuyabileceksiniz. Uykusuzluğa, düzensiz beslenme eklenince lohusalık depresyonuna doğru yol alabilirsiniz. Buna müsaade etmemek adına doğumdan önce lohusalık döneminiz için plan yapmak, lohusalık dönemini keyifli geçirmenizi sağlayabilir.


Lohusalıkta planlanması gereken ana noktalar şunlar: EMZİRMEK, DİNLENMEK, YEMEK ve DIŞ DÜNYAYLA TEMASI EN AZA İNDİRMEK


  • Lohusalık döneminde dış dünya ile temasınızı en aza indirmeniz ve günlük hayatınızı sadeleştirmeniz gerekmektedir. Haber programı izlemeyin, travmatik haberlere kulaklarınızı tıkayın,  tüm gün pijamalarla dolaşın, dışarıdan yemek ısmarlayın, bırakın ortalık dağınık kalsın. Sezaryen ameliyatı sonrasında, karın kasları işlemez durumdayken ve henüz dikişleri bile kaynamamışken, hastaneden evine gelip elektrik süpürgesi vuranların hikayelerine aldırmayın. Şu anda yapmanız gereken kendinizi başkalarına ispatlamak değil, bebeğinizle aile olarak sağlıklı bir bağ kurmak için kendinize zaman tanımaktır. Bu süreyi kendinize tanırsanız, aile olarak yolculuğunuzun bir sonraki ayağı daha keyifli ve faydalı hale gelecektir. Kendinizi zorlamayın, hayatın akışına bırakın.
  • Lohusalık dönemini yemek yapmadan ama sağlıklı yemekler yiyerek geçirebilmeniz için önceden plan yapın. Eğer 40 gün boyunca yanınızda kalacak ve yediklerinizi hazırlayacak birisi varsa şanslısınız. Yoksa, teknolojiden istifade edin. Derin dondurucunuza yaptığınız yemeklerden birer kap koyabilirsiniz ya da haşlanmış nohut, fasulye vs koyup bunlardan soğuk salata yaparak sağlıklı beslenmeye çalışabilirsiniz. Kahvaltı için yumurta haşlayıp soğuduktan sonra bütün bütün ağzınıza atıp yemek de bir çözüm mesela. Bir bardak da soğuk süt içtiniz mi, sizi bir süre idare edecek enerjiyi kazanırsınız. Eğer bu şekilde kısa sürede hazırlanan sağlıklı yiyecekler yemezseniz kısa sürede kan şekeriniz düşer ve tatlıya yüklenirsiniz. Tatlılar size kilo olarak geri döner, kilolar da moralinizi bozar. Siz iyisi mi baştan kontrolü elinizde tutun. Ve ne olursa olsun asla rejime girmeyin. Rejim yapmak ruh halinizi olumsuz etkiler. Sağlıklı yiyecekler tüketerek emzirmeye devam ettiğiniz sürece hamilelikte aldığınız kiloları muhakkak vereceksiniz. Vücudunuzdaki şişlik de regl olduktan sonra inecek. Kendinize biraz zaman tanıyın, vücudunuz böyle kalmayacak merak etmeyin (Lohusalığı süresince, hiç rejim yapmadan doğum öncesi kilosuna inmiş diyetisyen bir annenin yazısı: http://hayatimdiyet.blogspot.com.tr/2013/07/lohusalkta-40-gunumuz-nasl-gecti.html).
  • Lohusalık döneminizi evde geçirin. Doğumdan sonra oraya buraya gitmek gibi bir niyetiniz varsa, lohusalık döneminden sonraya erteleyin. Hem ailenizin yeni bebeğinize, hem de bebeğinizin ailenize alışması için zaman tanıyın. Sonra bol bol gezecek zamanınız olacak, hayat hep böyle yavaş akacak zannetmeyin.
  • Uzun yolculuklara çıkamasanız bile sık sık dışarı çıkın. Dışarı derken, kastım gerçekten dışarısı, yani açık hava. Bebeğinizi sırtınıza bağlayın, çıkıp biraz yürüyüş yapın. Ya da bebeğinizi güvendiğiniz birine emanet edip biraz temiz hava alın. Ekmek almaya gidin misal. Yabancı insanlarla iki çift laf etmek ve biraz da yürümek tüm haleti ruhiyenizi değiştirecektir.
  • Lohusalık döneminde misafir isteyip istemediğinize karar verin. Eskiden köylerde kırkı çıkmadan lohusa ziyaret edilmezmiş. Doğum yapan kadının kanaması vardır ve yorgundur. Dolayısıyla ilk 40 gün dinlenmesine, yalnız kalmasına izin vermek ince bir düşünce. Ama günümüzde bebeği doğar doğmaz görmek adet olmuş. Bırakın evde ziyareti, hemen hastaneye doluşuveriyoruz. Gitmesek de ayıp oluyor. Ama eve gelmek isteyen misafir umduğunu değil, bulduğunu yer. O nedenle misafir kabul etseniz bile mümkün mertebe gecelik-sabahlık ikilisi ile oturun. Bu şekilde misafire yorgun olduğunuz ve dinlenmek istediğiniz mesajını verebilirsiniz. Gecelikle duramıyorsanız bile kendinizi yorgun hissedince müsaade isteyip, odanıza çekilin. Lohusa olduğunuz için kimse kusurunuza bakmayacaktır, çekinmeyin. 
  • Anne-baba-bebek ve diğer aile bireylerinin birbirlerine alışma dönemine İngilizce'de "babymoon" diyorlarmış. Tıpkı balayı gibi tarafların birbirlerini tanıma dönemi olduğu için bu isim verilmiş. Dolayısıyla tıpkı balayında olduğu gibi, bu dönemin de mahremiyet sınırları içerisinde sayılması ve aile bireylerinin olabildiğince yalnız bırakılmaya çalışılması çok önemli bence. Böylece aile bireylerine birbirlerini keşfetme ve bibirleriyle tanışma anları için baş başa zaman tanınmış olur. Bebeğin gelmesinden önceki dönemde olduğu kadar sakinlik ve huzur ortamı yaratabilirseniz, bebeğin yeni hayatı da rahimdeki hayatına benzeyeceğinden, yeni hayatına alışması daha kolay olacaktır. Yenidoğan bebeği misafirin kucaklamaması da bence oldukça önemli. Zaten anne içgüdüsel olarak bebeğini kimsenin kucağına vermek istemez. Ama günümüz dünyasında "aşırı sahiplenici" damgası yiyor hemen. Oysa içgüdüler yanılmaz. Öncelikle yenidoğan mikrop kapmaya açıktır, oysa özellikle doğum esnasında annesinden aldığı bakterilere karşı bağışıklığı vardır, dolayısıyla annesinden ve aile bireylerinden başka birilerinin kucağına gitmek onu hastalığa açık hale getirir. Ayrıca yenidoğan bebeklerin ailesi ile geçirdiği bu uyum döneminde aile bireylerinin kokusuna ve dokunuşuna alışmaya ve yeni çevrelerine uyum sağlamaya ihtiyaçları varken, yabancıların kucaklamaması çok daha iyi olacaktır.

  • Kimi insan gecelikle durmayı sever. Kendinize çok şık gecelik-sabahlık takımları alıp gününüzü böyle geçirebilirsiniz. Ama eğer gecelikle dolaşmaktan hoşlanmıyorsanız, üstünüzü değiştirmeye de zaman ayırın ki depresif bir ruh haline girmeyesiniz. İnsanın üstündeki kıyafet, ruh halini kesinlikle etkiliyor. 
  • Bebek uyudukça siz de uyuyun, uyuyamıyorsanız bile dinlenin, mümkünse uyuklamayı/şekerlemeyi öğrenin. Ben gecede kesintisiz 10 saat uyuyamazsam, uykumu almamış sayardım kendimi. Kızım sağ olsun alıştırdı, artık gece uykularımın bölünmesi beni hiç zorlamıyor. Gündüz kısa kestirmelerle telafi edebiliyorum fiziksel açığımı. Zamanla öğreniliyor, alışılıyor. Mümkün olduğu zamanlarda bebeğin yanında uyumayın. Bebeği güvendiğiniz birine emanet edip, ayrı bir odada yattığınızda daha derin uyuduğunuzu fark edeceksiniz. Hormonal bir durum bu. Annenin bütün alıcıları bebeğin kıpırtılarına karşı duyarlı oluyor. Kızımın 10 defa uyandığı gecenin sabahında eşimin "Kızımız bu gece ne de güzel uyudu, hiç de uyanmadı" demişliği vardır. Zira anne bebeğin uyandığını en derin uykusunda bile fark edip, olaya müdahale edebiliyor. İnsanlığın varlığı açısından hoş bir durum elbette ama uykunuzu almak istediğinizde bebeğinizden uzakta olmanızda ve bebeğinizin güvenli ellerde olduğunu bilmenizde fayda var.
  • Eğer büyük çocuklarınız varsa, lohusalık döneminiz boyunca onlara bakacak birilerini ayarlayın. Sizin dinlenmeye ihtiyacınız var. Çocuklarınıza yemek pişirecek, onları oyalayacak ve dışarı çıkartacak birileri varsa dinlenmek için daha çok vakit bulabilirsiniz.
  • Ev işleri için de yardım istemekten çekinmeyin. "Senin için yapabileceğim bir şey var mı?" diye soran kişileri geri çevirmeyin. Mercimek çorbası pişirmek, mutfağın yerlerini paspaslamak, temiz çamaşırları asmak, bir iki parça ütü yapmak gibi şeyler isteyebilirsiniz. Ayıp olmaz, hatta karşınızdaki kişi ile aranızda özel bir bağ oluşmasına bile neden olur. Herkes yardım etmeye istekli ama kimse yardım almak istemiyor günümüz dünyasında. Lohusalıkta çekinmeyin, yardım alın, sosyal ağlarınızı bu şekilde güçlendirin. Sosyal ağlarınız güçlendikçe bir kadın ve anne olarak kendinizi daha güçlü hissedeceksiniz. Yemek getiren, çamaşır yıkayan, sizin için alışveriş yapan, evinizi temizleyen ve sadece bunları yapmak için uğrayıp, sonra da sizi bebeğinizle baş başa bırakan eş, dost, akraba candır; unutulmaz, hakkı ödenmez. Böylesini bulursanız, kaçırmayın.
  • Sağlık hizmeti bakımı alın. Bulunduğunuz bölgede kayropıraktır (chiropracter) varsa onlara başvurup lohusalıkta yardımcı olup olmadıklarını sorabilirsiniz. Masaj yaptırabilirsiniz. Kanamanız kesildikten sonra hamama gidebilirsiniz. Lohusalık sendromu ya da depresyon gibi duygu durum bozuklukları yaşıyorsanız kesinlikle gecikmeden yardım alın, geçecek diye beklemeyin ya da yaşadıklarınızı "normal" kabul etmeyin. Günlük bakımlarınızı da ihmal etmeyin. Saçınızı tarayıp toplamak, hafif bir makyaj yapmak, duş almak kendinizi iyi hissetmenizi sağlar. Anne olduktan sonra günlük bakımıma daha az zaman ayırabildiğim için bakım süremi nasıl kısalttığımı ve cilt bakımımı artık nasıl yaptığımı da bir yazımda yazmıştım: http://sormabulmadunyasi.blogspot.com/2012/10/bir-anne-cilt-bakmna-zaman-ayrabilir-mi.html. Duş almak için de zaman bulamıyorsanız, bebeğinizi sling yardımı ile kendinize bağlayıp ya da duşun içine bir tabure koyup bebeğinizi kucağınıza alarak birlikte duş almayı deneyebilirsiniz.

  • Emzirme konusunda yeterince bilgi edinin. Yeni doğmuş bir bebek her istediği sürece emzirilmelidir. Sütünüz ancak böyle artar. "Sütün az", "Bebek kilo almıyor" gibi psikolojik baskılara maruz kalacaksınız. Süt arttırma yöntemlerini ve vücudun nasıl süt ürettiğini öğrenin (Benim tavsiyem Bebek Yapım, Bakım, Onarım blog'unda yazan Tomris Hanım'ın seri halindeki Emzirme Notları olacak: http://bebekyapimbakimonarim.blogspot.com.tr/2013/10/tomrisin-emzirme-notlar-18-gece.html. Kendisi ayrıca aynı isimli Facebook grubunda da sorulan soruları cevaplıyor. Bu konuda bulunmaz bir bilgi ve tecrübe kaynağı kendisi). Benim de bu konuda kısacık bir yazım var: http://sormabulmadunyasi.blogspot.com/2010/03/anne-sutu-nasl-arttrlr.html
  • Medya ile iletişiminizi sınırlayın. Lohusalık sürecinde anne hormonlarının etkisinde ve çok hassas oluyor. Hamilelik hormonları hızla azalırken, bu sefer de süt salgılamasını destekleyen hormonlar çalışmaya başlıyor. Bu değişiklikler de anneyi hassaslaştırıyor, her an ağlamaya hazır hale getiriyor. O nedenle haberleri seyrederken, gazete okurken, twitter takip ederken dikkatli olun. Bana sorarsanız en azından ilk 40 gün dünyadan kopun. Hatta bu durum o kadar hoşunuza gidebilir ki haber diyetine girmeyi tercih edebilirsiniz. Ben ilk doğumumdan bu yana yani 5 senedir gazete okumuyorum, televizyon seyretmiyorum ve hayret verici şekilde çevremdeki pek çok kişiden daha haberdarım pek çok konuda. Gerekli haber, zaten gelip sizi buluyor inanın. Haber/medya diyetine bir girin, sonucuna kendiniz de şaşırabilirsiniz. En azından travmatik haberlerden uzak durun, sınırlarınızı ve sizi neyin daha huzurlu hissettirdiğini bilin. (Doğumdan sonra medyadan uzak bir yaşam tercih eden bir diğer anne için bkz: http://basitbiryasam.blogspot.com.tr/2012/06/haberler.html)
  • Hele ki özellikle çalışan bir kadınsanız 7/24 bebekle ilgilenmek kendinizi izole hissetmenize neden olabilir. Lohusalık dönemimde "Ben de ana haber bülteni izlemek istiyorum, ben de uluslararası siyaset tartışmak istiyorum" diye bağıra bağıra ağlamışlığım vardır :) Bu bir dönem ve hayat hep böyle sürüp gitmeyecek ve hatta inandırıcı gelmese bile lohusalık döneminizi, hayatın o yavaş akışını ve yenidoğan bebek kokusunu çok özleyeceğiniz günler olacak. Bu dönem geçene kadar çevrenizden destek isteyin. Ailenizden, arkadaşlarınızdan, komşularınızdan, ruh sağlığı uzmanlarından vs vs. Fiziksel desteğe ihtiyacınız olduğu kadar psikolojik desteğe de ihtiyacınız olduğunu söylemekten çekinmeyin. Bazen bir dostla içilen sıcak bir çay tüm dertlerinize derman olabilir.
  • Günlük ev işlerini parça parça yapın. Tüm ütüyü birden bitirmeseniz de olur. Sofrayı toplamasanız da olur. Ev dağınık kalsa da olur. Bu geçici bir dönem. Bebeğinizle bu dönemde kuracağınız bağ her şeyden değerli. O nedenle eşinizle de konuşup, anlaşın. Ev işlerini olabildiğince askıya alın. Misal yemek yapmak için vaktiniz azalıyor diye bebeğinizi uyumaya zorladıkça bebek sizdeki gerginliği hissedip, uyumaya direnecektir. Bu durumda, siz, daha da gerileceksiniz ve olay kısır döngüye girecek. Oysa "Aman bu akşam da lahmacun söyleriz" deyip, bebeğinize sakin ve güler yüzle yaklaşırsanız, onunla birlikte olduğunuz anın tadını çıkarırsanız, bebeğiniz daha kısa zamanda uyuyacaktır. Eğer şanslı biriyseniz en azından ilk 3 ay için ev hayatınızın düzgün şekilde işlemesini devam ettirmek adına tüm işleri üstlenecek birini bulmak en kolayıdır. Baba ya da anneanne uygunsa tüm işi üstlenebilir. Ya da ücret karşılığı biriyle sadece ev işi yapması konusunda anlaşabilirsiniz. En azından doğumdan sonraki iki hafta için, hiç ev işi yapmayacak şekilde kendinizi ayarlayabilirsiniz hem yorgunluğun önüne geçersiniz hem de doğum sonrası fiziksel ve psikolojik nekahet (iyileşme) dönemini hızlandırmış olursunuz.
Bebeğinizin bakıma, rehberliğe ve sevgiye ihtiyacı var. Tüm bu ihtiyaçları karşılayabilmek adına sizin de dinlenmiş, sakin, huzurlu, stressiz bir dönem geçirmeye ihtiyacınız var. Bunları mümkün kılacak ortamı hazırlamak adına planlarınızı önceden yaparsanız, nispeten daha rahat ve oldukça keyifli ve ileride mutlulukla hatırlayacağınız bir lohusalık dönemi geçirebilirsiniz.

26 Mayıs 2014 Pazartesi

Evdeki Malzemelerle Gülsuyu Nasıl Yapılır (Distilizasyon-Damıtma)?

Ev yapımı damıtma :)

Ben ilk defa geçen sene evde gülsuyu yapmaya karar verdim. En hızlı cilt bakımında maden suyu ile birlikte gülsuyu kullanıyorum ve çok işe yarıyor: http://sormabulmadunyasi.blogspot.com/2012/10/bir-anne-cilt-bakmna-zaman-ayrabilir-mi.html


Bizim pazarlarda gül goncaları satılmaya başlıyor Mayıs ortasında. Mayıs-Haziran aylarında Isparta'da gül hasadı ile birlikte gül turları da yapılıyor.
Ama piyasada satılan gülsularının çoğunun içinde sadece su ve gülsuyu esansı var, gerçek gülsuyu hele hele gülyağı barındıran gülsuyu bulmak çok zor ve özellikle gül yağı son derece pahalı (1 kilo gülyağı için 2.000 adet güle ihtiyaç varmış). Kendi yaptığım gülsuyu bana bir sene yetti, etkisinden de memnun kaldım.


Gülsuyu elde edebilemem için gül goncalarını damıtma işleminden geçirmem gerekiyordu. Ev yapımı damıtma (distilizasyon) makineleri var aslında. Diğer çiçeklerin kokusunu başarılı bir şekilde damıtabilen varsa, ben de alacağım o makinelerden. Ama henüz ev yapımı alkol  damıtanlar haricinde çiçek kokusu damıtan görmedim. Eğer bu konuda tecrübesi olan varsa, paylaşırsa çok sevinirim.


Ben de tencerede kaynatmak suretiyle damıtmaya karar verdim. Google'da biraz inceleme yaptıktan sonra işe koyuldum:


Öncelikle geniş ve derin bir tencere buldum. Tencerenin içine kiremit koyun deniyordu ben bir güveç kabı kafa aşağı koydum.


Kafa aşağı duran güveç kabın üzerine bir kase koydum. Kaseye gelmeyecek kadar su doldurdum ve goncaları suyun içine koydum.




Eğer kaplar hafif gelir de kaynarken hareket ederlerse, üstteki kabın içine ağırlık yapması için temiz taş konulabilir.



Sonra tencerenin ağzını boşluk kalmayacak şekilde kapatacak bir kapağı, kafa aşağı olacak şekilde kapattım. Öyle ki tencere kapağının tutacak yeri üstteki kasenin içine girdi. Böylece tencere içindeki su kaynayıp tencere kapağına vurduğunda, sıvı hale dönüşen buhar, kapağın dış bükey olmasının etkisiyle önce tencere kapağının kulpuna, oradan da üstteki kasenin içine doluyor.


Kaynamanın etkisiyle oluşan su buharının suya dönüşmesini hızlandırmak ve fazlalaştırmak için tencere kapağının üstüne de buz koydum.


Bu şekilde goncaları haşlarken üstteki kapta biriken su, gülyağı içeren su oluyor.


Altta kalan haşlama suyunu da ayrı bir kaba döktüm. Hem gülyağı içeren buhardan elde edilmiş suyu, hem de haşlama suyunu kullandım. Gülyağı içeren damıtılmış su elbette daha yoğun kokuyor ve asıl etkili olan da o zaten. 

Damıtma işlemi biraz uzun sürüyor. Uzun süre kısık ateşte durması gerekiyor tencerenin. Yılda bir sefer zararı olmaz diye düşündüm, ama keşke bir kuzinem olsaydı, o zaman çok daha eğlenceli olurdu sanırım.

"Gül ile meşgul olan, gül kokar." Mevlâna

Sağdaki uzun şişede gülsuyunun haşlama suyu, soldaki kısa şişede ise damıtma yoluyla elde edilen gülsuyu var.


Artık kendi lavanta yağımızı da üretiyoruz..









10 Mayıs 2014 Cumartesi

Çocukla Birlikte Yapılabilecek Kurabiye Tarifi - Tarçınlı Kurabiye


Kurabiyenin içinde şeker olduğundan 1 yaşından sonra ve hatta olabildiğince geç bir yaşta şeker yemeye başladıktan sonra hem el göz koordinasyonu, hem matematik dersi için ölçü becerileri, hem çocukla birlikte eğlenceli zaman geçirmek, hem de çocuğun "Ben yaptım" diye sunabileceği bir şey ortaya çıkarıp özgüvenini geliştirmesi ve sevdiklerine hediye götürerek paylaşmayı öğrenmesi açısından bu pratik ve un kurabiyesi tatındaki lezzetli kurabiyeyi öneriyorum.

İçindekiler: (Her zamanki gibi göz kararı yapıtım ben ama havalı olsun diye ölçülü yazıyorum)
  • Tereyağı ................... 100 gr (50 gr tereyağı, 50 gr zeytinyağı da olabilir)
  • Şeker ........................ 1/2 su bardağı
  • Yumurta .................... 1 adet
  • Tarçın ........................ 1 tatlı kaşığı
  • Vanilya ...................... 1/2 tatlı kaşığı (Ben evde yaptığımız sıvı vanilyadan kullandım ama 1/2 paket toz vanilya özütü de olabilir)
  • Karbonat ................... 1 çay kaşığı (Paket kullanıyorsanız 1/2 paket kabartma tozu adı altında karbonat da olabilir)
  • Un ........................... 2 su bardağı (Ben sarı un kullanıyorum. Hamur oyun hamuru kıvamına gelip, elinize yapışmayacak hal alıncaya kadar un ekleyebilirsiniz)

Üstüne serpmek için:
  • Pudra şekeri ............... 1 tatlı kaşığı
  • Tarçın ......................... 1 çay kaşığı

Tarif:
  • Şeker ve yumurtayı iyice karıştırın. Tereyağını ekleyip eriyinceye kadar karıştırın.
  • Tarçını ve vanilyayı ekleyin.
  • Unu eleyip içine kabartma tozu ekleyerek karıştırın.
  • Sıvı karışımın içine unu yavaş yavaş, yedire yedire ekleyin.
  • Hamuru açıp istediğiniz şekilde kurabiyeler yapın. Biz, kızımın hamur kalıplarını kullandık.
Kontes'in eli değince daha "leziz" oluyormuş kurabiyeler :)

  • Önceden ısıtılmış 180 derece fırında 20-25 dk pişirin.
Kurabiyelerimiz çiğken

  • Kurabiyeler sıcakken tarçın ve pudra şekeri karışımına bulayın.
Piştikten sonra, dumanı üstünde


Afiyet olsun!

7 Mayıs 2014 Çarşamba

Ev Yapımı Müsli (Granola) (Kahvaltılık-Atıştırmalık)




Kızım bir ara müsli sevdalısı olmuştu. Ben de evde yulaf ve kurumeyve/kuruyemiş karışımı hazırlıyordum. Çiğ yemeyi sevdiğinden pişirmem de gerekmiyordu, halimizden memnunduk. Hanımefendi ondan da sıkıldı tabii, büyüdükçe damak tadı değişti. Mısır gevreğini fark etti kreşte, evde de tatlı talep etmeye başladı. E, onu da yaparım o zaman dedim, kolları sıvadım. İşte değişime uygun tarifi ve yapılışı:



Malzemeler (her Türkiyeli gibi "göz kararı" kullandım ama yazarken havalı olsun diye bardak, kaşık ölçü vereceğim):


  • 2 su bardağı yulaf
  • 1/2 su bardağı kuru üzüm
  • 1/2 su bardağı kuru dut
  • 1 su bardağı havanda dövülmüş fındık
  • 1/2 su bardağı susam
  • 2 çorba kaşığı bal
  • 2 çorba kaşığı tereyağı
  • 1 çorba kaşığı zeytinyağı
  • 1 tutam tuz
Malzemeleri keyfinize göre şekillendirebilirsiniz. İçine şunları katabilirsiniz:
  1. Kurumeyve: Küçük parçalara bölünmüş kuru kayısı, kuru incir vs
  2. Kuruyemiş: Badem, ceviz, pekan fıstığı, ayçekirdeği, antep fıstığı, keten tohumu  vs. Hepsini birden soğan doğradığınız rondoya atıp küçük parçalar elde edebilirsiniz. Ya da benim gibi iri parçalar seviyorsanız ve kuruyemişin yağı da dışarı çıksın istiyorsanız havanda dövebilirsiniz. Ben hepsini çiğden seviyorum ama siz çiğ sevmiyorsanız, önceden bir tavada kavurabilirsiniz.
  3. Taze meyve:Rendelenmiş veya küçük parçalara bölünmüş mevsim meyveleri, ezilmiş muz vs. Ya da taze meyveyi sütle birlikte ekleyip de fırınlamadan da tüketebilirsiniz.
  4. Tatlandırıcılar: Bal, pekmez, tarçın, vanilya, damla çikolata, muskat (hindistancevizi) vs (zencefil de değişik bir aroma katabilir seviyorsanız), 1 tatlı kaşığı kakao, 1/4 bardak elma suyu
  5. Yağ: Tereyağı yerine 1/2 bardak zeytinyağı kullanabilirsiniz. Ya da 1 bardak hindistancevizi yağı kullanabilirsiniz.
Yapılışı:
  • Fırını 180 dereceye ısıtın.
  • Tüm malzemeleri iyice karıştırın. Katı yağ kullanmışsanız, elinizle yoğura yoğura yağın eriyip tüm malzemelere nüfuz etmesini sağlayın. Aynı şekilde bal da her yere eşit dağılıp yapışmalı.
Pişirmeden önce

  • Yağlanmış veya yağlı kağıt serilmiş tepsiye tüm malzemeyi olabildiğince eşit kalınlıkta yayın.
  • 10 dakika, üzeri pembeleşinceye kadar fırınlayın. Eğer taze meyve eklediyseniz, biraz sulanabilir, bu nedenle biraz daha uzun süre, belki 1 saate yakın fırınlamanız gerekebilir. Fırından çıkardıktan sonra soğuduğunda tereyağının tekrar katılaşacağını, yani soğuduktan sonra, fırından çıktığından daha sert olacağını da hesaba katın.
Pişirdikten sonra

  • Soğuttuktan sonra sütle veya yoğurtla karıştırarak yiyebilirsiniz. Aslında tek başına da gayet güzel yeniyor, herhangi bir tatlı yerine atıştırmalık olarak da yanınızda bulundurabilirsiniz.
Kontes elleriyle kahvaltı kasesine ufalarken

  • Cam bir kapta, buzdolabında saklayın.

Afiyet olsun!

https://www.sadeaile.com
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Instagram

Instagram

Twitt'le

Translate

İstatistiklerim


View My Stats