Bu hafta sonu gezimiz: Belgrad Ormanı
Yukarıdaki resim geçtiğimiz Ekim ayında çekildi. Yerdeki minik mavi-mor çiçekler görünüyor mu?
Kızım o zaman 13 aylıktı ve yeni yeni yürüyordu. İlk orman gezintisini yapmıştı.
Gezimize sıkı bir kahvaltı ile başlamıştık. Orman girişinde, yürüyüş parkuruna girmeden hemen önce, sol tarafta kalan bir restoran vardır. Adını bilemiyorum :) Serpme kahvaltı istemiştik o zaman:
Sonra babası kızımı sırtına aldı ve yürüyüşümüze başladık:
Sonra kızımı yere indirdik, kendisi yürüdü. Kuru yaprakları hışırdattı, meşe palamudu topladık birlikte. Kızım palamutları yemeye kalktı ama yine de gördüklerinin çok hoşuna gittiği her halinden belliydi :
Yağmurlu bir ayda olduğumuz için mantarlar sarmıştı her yeri:
Yorulunca oturup dinlendik:
Sonra aldım kızımı sırtıma, bir 1 kilometre de öyle yürüdük:
Sonuç olarak 1,5 kilometre ileri ve geri, toplamda 3 kilometre yürüyerek yürüyüşümüzü tamamladık.
Kızımı orman içindeki parka da götürdük... O mevsimde parkta bizden başka sadece yabancı aileler ve çocukları vardı :)
Havayı güzel bulunca gezip tozmalara doyamadık ve bir de sahile inip, orman havasından sonra bir de deniz havası alalım dedik :)
Parkta doya doya oynadıktan sonra balıktan dönen balıkçıları seyrettik. Gerçekten seyirlik bir görüntüydü. Sadece kızım değil, biz de eğlendik...
Sonra eve dönüp sıcacık bir banyo yapıp uzunca bir uyku uyumuştu bizim Kontes Hanım.
Bu hafta sonu baktık ki hava güzel, bir kere daha Belgrad Ormanına gittik. Elbette önce aynı yerde kahvaltı ettik; ama bu sefer serpme değil de tabakta kahvaltı ısmarladık. Demek ki geçen seferki gibi aç değilmişiz :)
Masamızdan görünen manzara... |
Yazın da dışarıdaki bu masalarda otururuz umarım... |
Bu sefer aylardan Şubat ve Kontes Hanım 17 aylık... Artık kendi kendine gayet güzel yürüyor, elimizden tutmak istemiyor, oyuncak pusetini sürmeye bayılıyor. Bu nedenle yürüyüşümüze puset sürerek başladık:
İşte yürüyüş parkurunun başlangıcındayız. Parkur daire şeklinde ve toplam 6 kilometre. Yürü yürü başladığın yere geri dönüyor ve arabana binip evine gidiyorsun :) Parkurun bu hem başlangıç hem de bitiş olan noktasına bir de çeşme yapmışlar, elini yüzünü yıkayıp suyundan da içebiliyorsun.
Parkurun çeşitli kilometrelerine spor aletleri koymuşlar. Pek çok kişi bu aletlerde ısınıyordu:
Misss gibi orman kokusu içinde yürüyüşümüze başladık. Bu arada bende ciddi boyutta bel fıtığı olduğunu, beş farklı doktorun kesinlikle ameliyat önerdiğini ve yürüyüş ve yüzmeden başka bir spor yapmamın yasak olduğunu da eklemek istiyorum.
Kızım gene babasının sırtında başlıyor yürüyüşe... |
Kızım gördüğü her köpekte kendinden geçiyor :) |
Gelgelelim Kontes Hanım'ın uykusu geldi, bu miss gibi orman havası içinde. Eee, kim uyutuyor hanımefendiyi: Anne tabii ki... Bu durumda annenin sırtına geçiş yapıldı. Annenin sırtında biraz daha etraf kolaçan edildikten sonra biraz kestirildi. Bu arada 2 kilometre yürümüştük. "Geri dönelim, uykusu geldi, huysuzlanır şimdi" deyip de 1 kilometre geri döndük ve gördük ki Kontes Hanım çoktan uyuyakalmış. Hadi biraz cesaret dedik ve parkuru bitirmeye karar verdik.
Toplamda 7 kilometre yürüyerek, hiç dinlenme molası da vermeden, parkuru tamamladık. Parkurun 4'üncü kilometresinde uyanan Kontes Hanım son 1 kilometrede sıkılınca biraz yürüyerek, biraz babasının kucağında bisküvi yiyerek parkuru tamamladı. Sonra da ödül olarak orman içindeki parka gidildi; hatta ve hatta o deli olduğu köpeklerden birini sevmesine sahibi izin verdi ve deli gibi sevinildi :)
Bu köpeğin sahibi aile iki küçük kızları ve pusette bebekleri ve ellerinde köpekleri ile parkta eğleniyorlardı. Kızların pantolonları çamura bulanmıştı. Pusetteki bebeğin burnu soğuktan kızarmıştı. Aile elbette yabancıydı :)
Kızım eve döndükten sonra 2,5 saatlik uzun bir öğle uykusu uyudu.
Güncelleme: O Şubat ayından sonra biz Belgrad Ormanı'na her ay en az bir sefer gider olduk. Kızımın en mutlu olduğu yerlerden birisi orası. Orada pek çok şey öğrendi. Çevre bilinci edindi. Şimdi kızım 3 yaşında ve "nereye gitmek istersin?" diye sorduğumuzda ya denize ya da ormana diye cevap veriyor.
Kapalı alışveriş merkezlerinde ciddi bir statik elektirik yükü var. Ayrıca dikkat kesilince fark edilen, migren sahiplerini ise çıldırtan bir uğultu oluyor içeride sürekli. İnsan kalabalığının yaydığı mikrobik tehlike de cabası... Oysa orman, deniz gibi alanlarda temiz hava var. Ayrıca çocuk toprağa, suya, bitkilere temas ettikçe vücudundaki birikmiş elektiriği atıyor, rahatlıyor, gevşiyor. AVM'lerde kendilerini yerden yere atarak 2 yaş krizleri geçiren çocukları görmek mümkün. Ama hiç bir ormanda kriz geçiren çocuk gördünüz mü?
Kapalı alışveriş merkezlerinde ciddi bir statik elektirik yükü var. Ayrıca dikkat kesilince fark edilen, migren sahiplerini ise çıldırtan bir uğultu oluyor içeride sürekli. İnsan kalabalığının yaydığı mikrobik tehlike de cabası... Oysa orman, deniz gibi alanlarda temiz hava var. Ayrıca çocuk toprağa, suya, bitkilere temas ettikçe vücudundaki birikmiş elektiriği atıyor, rahatlıyor, gevşiyor. AVM'lerde kendilerini yerden yere atarak 2 yaş krizleri geçiren çocukları görmek mümkün. Ama hiç bir ormanda kriz geçiren çocuk gördünüz mü?
of içim gitti, bütün haftasonu evde ateş filan olunca... içinize sinsin harika bir gün olmuş
YanıtlaSilÇok güzel geçmiş gününüz fotoğraflardan belli ama aklım şu 3 kilometrede hala nasıl yürünür onca yol maşallah ne diyim:)))
YanıtlaSilne güzel bir gün geçirmişsiniz, bir doğurayım ben de uzun yürürüşlere vereceğim kendimi.. şimdi maalesef 3 dk ayakta kalamıyorum :)
YanıtlaSilThe role model! Budur.
YanıtlaSilHakikatten düşman çatlatan görüntüler. Ne yazıkki Ankara'da hafta sonu yapılacak tek şey alışveriş merkezi gezmek. Ne kadar şanssızıs( Bu arada bu kelimeyi yazmak ne kadar zormuş yahu :)
YanıtlaSilBelgrad Ormani'na gitmeliyim mutlaka :P
YanıtlaSiloy oy 7 km.!! Hem de sırtta bebeyle! Afferim size :) Bu arada sırtta taşıdığınız aparat nedir?
YanıtlaSilKırkabirkala: Eymir var yahu..göl çevresi nefis bir parkur ;)
@ yeliz: Sindi, sindi :) Size de çok çok geçmiş olsun...
YanıtlaSil@ Ballı Lokmam: 3 kilometreyi 4 ay önce yürümüştük. Bu sefer 7 kilometre yürüyerek rekorumuzu egale ettik :)
@ Bir Annenin Paylaşımları: Ben de 37. haftada 3 santimlik açıklığı bulmuş ve sonrasında 41. hafta bittiği halde hala doğuramamış bir hamile olarak, kızımın kafasını bacaklarımın arasında hissediyor ve doğru düzgün yürüyemiyordum. O da bir zamanmış işte, geldi geçti... Huzurlu bir doğum diliyorum sana.
@ PINAR: Dubai'de bol bol gezersiniz artık siz de bebeğinizle, hayırlısıyla bir kucağına al da :)
@ kırkabirkala: O kelimeyi okumak bile zormuş :)
@ Anne ve Bebişi: Tam size göre orman, gezerken aklıma siz geldiniz zaten :)
@ Itır: ErgoBaby. O olmasa zaten 7 kilometre yürüyemezdim, hele de bu bel ağrısıyla imkansız olurdu.
çok özendim yaa kızımın biraz daha büyümesi lazım ama olayın çin işkencesine dönmemesi için:) yaza nasip olursa ölmez kalırsak gitme planı yaptım bile;)
YanıtlaSilmerhaba,1 aylık kızım var ve daha şimdiden çok kucakcı oldu maalesef,ergo baby nin hangi modelini kullandınız acaba,çok işime yarayacağa benziyor.
YanıtlaSilKucakçı demeyelim ona, her bebek öyle çünkü, bu bir hayatta kalma refleksi. Anneye ne kadar yakın durursa, olası tehlikeleri bertaraf etme ihtimalinin o derece yüksek olacağını biliyor ve anneye yapışık olmak istiyor. En doğal hakkı zaten.
SilErgonomik slingleri 4. aydan sonra, yani bebek kafasını tam kontrollü dik tutmaya başladığı zaman öneriyorum. Öncesinde ise eğer yatmayı seven bir bebekse ring sling, dik durmayı seven bir bebekse wrap sling öneriyorum.
6 sene önce ergo babay tek modeldi, şu anda bir de 360 modeli çıkmış sanırım onda öne doğru da bakabiliyormuş. Benimki öne doğru bakamayan modellerden.