3 Temmuz 2014 Perşembe

"Normal" Doğum Beklerken Nasıl Sezaryene Alındım? Doğumdaki Hatalarım- Doğum Hikayelerim I


"Son zamanlarda doğan bebekler, dünyamıza gelmek için pek acele etmiyorlar" diyor doktor sakin sakin, bundan 40 yıl öncesinde.
İlk hamileliğimdeki en büyük hatam doğuma hazırlanmamak oldu. Doğum sonrası ile ilgili pek çok hazırlık yaptım ama doğumun kendiliğinden gerçekleşeceğini düşünme hatasına düştüm. Ben normal doğumla dünyaya gelmiştim. Daha çok küçükken annem bana normal doğumu Elele Dergisi'ndeki fotoğraflarla gösterip anlatmıştı. "Canını acıttım mı?" diye sorduğumda "Hayır, canım. Ellerinle böyle böyle yüzme hareketi yapıp bana yardım etmiştin ve hemencecik doğdun. Hatta senin ağlama sesini duyup da, o benim bebeğim mi, diye sorduğumda doktor teyzen, senden başka kimse yok ki doğumhanede demişti bana" diyerek harika bir doğum hikayesi anlatmıştı. Ben de doğumumun böyle kolay ve sorunsuz olacağını düşünmüştüm hep. Aksini düşünmem için de bir neden yoktu zaten.

Çevremde benimle aynı dönemde hamile olan 10 küsur arkadaşım vardı. Sadece 2 tanesi normal doğum yapabildi. Bir tanesi çok ısrarlıydı, son ana kadar bekledi ve gerçekten de doğumu, hastane sistemine uygun gerçekleşti; yani 40. hafta dolmadan, hızlı açılma ile ilerleyen bir doğum oldu. Doktoru aslında normal doğum yapmaması ile tanınan bir doktordu ama arkadaşımın karşısında o bile direnemedi. Yine de normal doğum konusunda tecrübesiz bir profesör olduğundan, arkadaşımı bir hayli kesti, kızcağız bir hafta kadar yatmak zorunda kaldı, doğru düzgün oturamadı. O zamanlar birinin söylediği söz kulağıma küpe oldu: "Doğum yapmak için, işi doğum yaptırmak olan ebeler yerine, ameliyat yapmak olan profesör cerraha gidersen, doğumunun büyük olasılıkla ameliyatla sonuçlanacağını öngörmelisin.". Doğru söze ne denir?! Diğer arkadaşımın da çok hızlı ilerlemiş açılma süreci, hastaneye gittiğinde artık epidural bile takılamayacak kadar doğumun sonuna yaklaşılmış durumdaymış. İkisi de gayet sağlıklı çocuklar doğurdular ve ikinci bebeklerini de yine normal doğumla doğurmayı tercih ettiler. Eğer doğum esnasında ya da doğumdan sonra, normal doğumun dayanılmayacak sonuçları olduğunu görselerdi herhalde ikinci bebeklerini normal doğurmayı tercih etmezlerdi.

Geriye kalan arkadaşlarımın hepsi sezaryene girdi. Çoğunluğu doğum korkusu nedeniyle sezaryeni kendisi tercih etti. Bir kısmımız da,bende olduğu gibi çeşitli bahanelerle sezaryene ikna edildik.

En büyük hatam doğumun nasıl başlayacağını, nasıl ilerleyeceğini, hastane sistematiğine aykırı bir durum oluşursa nasıl davranmam gerektiği önceden çalışmamış olmamdı. Bunları aslında çalışmak zorunda değildim elbette ama modern dünyada, eğer doktorların panik haline kendimi kaptırmamak istiyorsam, belirli durumlarda nasıl tepki vermem gerektiğini önceden planlamalıydım. Misal ilk doğumumda 40. haftayı doldurdum, yani beklenen günü geçirdim. Oysa tahmini doğum tarihi, adı üstünde tahmini bir tarih. Ortalama 40. haftaya tekabül ediyor. Normal doğum ise 38 ila 42. haftalar arasında gerçekleşebiliyor. Benim 38. haftada nişanım geldi, 3 santim açılmam oldu, bebeğim kafasını uygun pozisyonda yerleştirdi ve ben 3 hafta bu şekilde dolaştım, yine de doğum başlamadı.

O dönem çalışıyordum, her ne kadar akşamları yürüyüş yapıyor da olsam, gün boyu oturarak çalıştığım hareketsiz bir yaşantım vardı. Ayrıca doğum hakkında doktorumla hiç konuşmamıştım, başıma ne geleceğini bilmiyordum ve dolayısıyla ciddi anlamda gergindim. Doktorum da 41. haftamı tetikte geçirmeme neden oldu. Her gün, koca karnımla bir saatlik yol tepip hastaneye giderek NST denen alete bağlanıyordum. Eşim beni götürebilmek için her sabah işinden izin almak zorunda kalıyordu. Elbette bu durum üzerimde ciddi stres yükü yarattı. Ayrıca konu-komşu ve akrabalar da sürekli arayarak "Hala doğuramadın mı?" diyorlardı.

En sonunda 41. hafta bitiminde doktorum suni sancı ile doğumu başlatmaya karar verdi. Oysa bunu da kabul etmemem gerekirdi. NST ve ultrason kontrollerinde her şey yolunda görünüyordu, bebeğin suyu yeterliydi, kalp atışları düzenliydi, ben sağlıklıydım. Bebeğimin dünyaya gelmek istediği zamanı kendisinin seçmesine izin vermem gerekirdi. Ama o kadar çok "Geç kaldı" baskısı yaşadım ki suni sancıyı kabul ettim.

Bundan sonrası ise elbette benim dışımda gelişti. Zira tıp uzmanı değilim. Beni hastane odasına soktular, ameliyat önlüğü giydirdiler, kolumdaki damara katater taktılar, serum bağladılar, seruma da bir miktar ilaç şırınga ettiler. O ilacın adı neydi, beklenen etkisi neydi, hangi miktarda verdiler vs vs hiçbir şey bilmiyordum. Karnımdaki bebeğim de ilaçlarla böylece tanışmış oldu. Bilahare ameliyat esnasında verilen sakinleştirici ve anestezik ilaçlar ve ameliyat sonrası verilen narkotik ağrı kesiciler ve antibiyotikler ile bebeğim gözlerini bol bol ilaçlanarak dünyaya açtı (Sonra da sezaryen doğumlar alerjiyi vs arttırıyor derler, arttırmaması anormal olur zaten. Kızımda hafif bir klostrofobik durum seziyorum. Bunun bile henüz sancım gelmeden, kızımın kendi rızası dışında, güvenli barınağından zorla çıkarılmış olmasına bağlıyorum.).

Tüm günü kolumda serumla hastane odasında geçirdikten sonra, NST'de hiç sancım gözükmemesine, ben de hiç sancı hissetmememe, suyum ve nişanım gelmemesine yani doğumla ilgili hiçbir belirti olmamasına rağmen doktorum gün içinde birkaç defa alttan, son derece acı verici muayeneler yaptı. Ve her seferinde de "Hiçbir gelişme yok" dedi. Sonunda akşam oldu, doktorum eşimle beni karşısına aldı "Sabahtan akşama kadar ilaç aldınız. Hiçbir ilerleme olmadı. Bu şekilde evinize giderseniz, ben artık sorumluluk kabul etmiyorum. Bana sorarsanız, bence bu akşam doğum kendiliğinden başlamazsa, yarın sabah sezaryene girin." dedi.

O kadar yorgundum ki, dönüp eşime baktım. Eşim de en az benim kadar tecrübesiz ve bilgisizdi bu konuda. Doktora güvenmekten başka bir çare göremedik, ne diyorsa doğru diyordur diye düşündük ve hayatımın en büyük hatasını yaparak, her şey yolunda giderken, sırf aceleciliğimizden sezaryeni kabul ettim, kendi isteğimle kurbanlık koyun gibi kesilmeye gittim.

Oysa bilahare evde bulduğum 1979 tarihli Elele Dergisi'nden henüz çocuğun cinsiyetinin bile anlaşılamadığı 40 yıl öncesinde, rahimdeki su miktarını, bebeğin kalp atışlarını ve pozisyonu tespit eden aletlerin olmadığı dönemlerde, beklenen doğum tarihinden 20 gün sonra bile normal doğum yaptırdıklarını okudum. İlgili yazı, en baştaki fotoğraf büyütülerek okunabilir.


Ertesi sabah epidural anestezi ile kızımı kucağıma aldım (Epidural anestezi ile sezaryen hakkındaki yazım: http://sormabulmadunyasi.blogspot.com/2010/02/epidural-anstezi-ile-yaplan-sezeryanda.html).

Kızım sağlıklıydı ama benim toparlanmam bir hayli sürdü. İlk çocukta zaten psikolojik olarak bir yıkım yaşanıyor. Tüm hayatınız yıkılıyor, yerine yeni bir hayat kuruyorsunuz. Zor bir dönem. Bir de fiziksel olarak acı çekmek, iyice yorucu oluyor. Öyle "Sezaryenden sonra, ertesi gün evde elektrik süpürgesi vurdum" diyenlere kesinlikle inanmayın.

Ben sezaryene istemeden girdiğim için acaba abartıyor muyum diyerek hep kendimi benimle aynı dönemde, isteyerek sezaryene giren arkadaşlarımla kıyasladım. "Ben çok iyiyim, hiçbir şeyim yok" diyen arkadaşım, ayağa kalkıp tuvalete gitti ve klozette bayıldı. Ben ameliyattan 5 saat kadar sonra ayağa kalkıp yürüdüm, tuvalete çıkmakta herhangi bir sorun yaşamadım, sütüm hemen geldi vs vs. Ama neticede bir rahim ameliyatı geçiriyorsunuz. Rahim ameliyatı geçirip de ertesi gün ev işi yapmaya başlayan birini şimdiye kadar hiç tanımadım. Ama bu rahim ameliyatının adı sezaryen olunca, "nekahet" evresini hiç yaşamamanız gerekiyormuş, sanki iyileşme süreci yokmuş, sanki normal doğumdaki gibi ayağa kalkıp günlük yaşamınıza sorunsuz devam etmeniz gerekiyormuş gibi davranıyorlar. Ama gerçekler hiç de öyle değil.

İkinci doğumumda yanımda, korkusu nedeniyle sezaryen olmuş ve sürekli sezaryenin çok rahat bir doğum şekli olduğunu söyleyen bir akrabam vardı. Ameliyattan sonra oram buram acıdıkça kendisine "Şimdi bu acı anormal mi? Bende mi bir gariplik var?" diye sordum. Aldığım cevap "E, ameliyat, kolay değil, elbette acıyacak" şeklinde oldu.

Sezaryenin adı sevimli geliyor kulağa herhalde ama canlı canlı yaşayan birini görünce, ancak o zaman bunun bir rahim ameliyatı olduğu anlaşılabiliyor.

Kızımın altını temizlerken, yatağına koyup alırken çok zorlanıyordum. Kollarım titriyordu. Pusetini bile itemiyordum, hele ki yokuşları pusetle ancak geri geri giderek inebiliyordum. Diğer sezaryen olan arkadaşlarıma sorduğumda 3 ay içinde yavaş yavaş gücümü geri kazanacağımı söylediler. Karın kasları ameliyat esnasında kesildiğinden ya da sağa sola doğru açıldığından, karın kaslarım olmadan hareket etmekte zorlanıyordum. Kızımın ilk bakımlarını, ilk yıkamasını vs hep başkaları yaptı, ben seyretmek zorunda kaldım. Video çekimleri yapmışım hep. Oysa kendim yapabilecek kuvvette olmak isterdim. Eşim beni güldürdüğünde kızıyordum, dikişlerim acıyordu. Tuvalete gittiğimde dikişlerin başlangıç ve son noktalarına bastırmazsam canım acıyordu, zorlanıyordum. Oturup kalkarken, yatakta sağdan sola dönerken rahmimi iki elimle tutarak hareket ettirmek zorunda kalıyordum. Kızımın kırk mevlüdünde bile doğum sonrası korse ile dolaşıyordum ve hareketlerimde çok da rahat değildim, örneğin giyinip soyunurken, kollarımı havaya kaldırdığımda bile zorlanma hissediyordum. Doğumdan bir süre sonra doktorumun tavsiyesi ile doğum sonrası korsesi kullanmaya başladım ve ancak öyle rahat hareket edebildim.

Üstelik diğer hamileliklerimde rüptür yani rahim yırtılması riskini arttırmış oluyordum bu sezaryen kesisi ile. Bu nedenle ikinci hamileliğimde doktorların çoğunluğu, rüptür riskini yok etmek adına, bebeğimi 40. haftayı beklemeden, 38. haftada almayı teklif edeceklerdi. Doktorlara göre 38. haftasında bir bebek artık doğmaya hazır bir bebektir ama 38. haftasında sezaryenle alınıp da küvöze konulmak zorunda kalan bebekleri de biliyorum; doktorların tahminleri ile doğanın "hazırsın" dediği zaman denk düşmeyebiliyor. Sezaryen doğum sonrasında artık bir sonraki hamileliğimin son ayında risk altında bir gebe olacaktım. Ayrıca rahmimle birlikte karın zarım da kesilmişti. Geçirilmiş karın ameliyatlarına ait kesi bölgelerinde fıtık görülme ihtimali de vardı. Doku iyileşmesinin yetersiz olması durumunda ameliyattan hemen sonra veya dokuların zayıflayıp destek gücünü yitirmesi nedeniyle yıllar sonra fıtık gelişebilirdi. Zorunlu olmadığım bir ameliyatı kabul ederek, eğer ömrüm olursa, gelecek yaşantımdaki sağlığımı ve yaşam kalitemi riske atmış bulunuyordum.

Ayrıca normal doğumda yaşandığı söylenen dezavantajları da yaşamıştım. Normal doğumda ıkınmadan mütevellit hemoroid olur denmişti. Bende hamilelikte, rahmin yaptığı baskı sonucu hemoroid çıktı. Normal doğumda rahim sarkar ve idrar kaçırma olur, demişlerdi. Oysa benim idrarını tutmakta en zorlandığını bildiğim yakınım, iki çocuğunu da sezaryenle doğurmuştu. Nitekim ben de sezaryenden sonra hastalık dönemlerimde aşırı öksürdüğüm durumlarda tuvalete gitmek zorunda kaldım. İkinci ameliyatımı yapan doktor, anestezi etkisi altında tam anlayamadım ama "ilk ameliyatınızda idrar torbanız kaymış, onu da düzelttik" gibi bir şeyler söyledi. Neticede ameliyat esnasında diğer iç organlarının bazılarını da oynatıyorlar, e beşer şaşar, insanoğlu hata yapıyor, ameliyatın kolayı zoru yok, bademcik ameliyatında hayatını kaybeden bile oluyor. Ama sezaryene alırken doktorlar bu durumu hatırlatma gereği duymuyorlar. Ameliyat öncesi "Ameliyat esnasında başıma gelebilecek her türlü riski kabul ederek ameliyata kendi isteğimle giriyorum" yazılı bir kağıt imzalatıyorlar size ama ne imzaladığınızı bile anlamıyorsunuz. Zaten risklerin hiçbiri size anlatılmamış oluyor.

Özetle, ameliyat olmayı kabul ettiğime çok çok pişman olmuştum. İkinci doğumumda sezaryen sonrası vajinal doğumu (ssvd) denemeye kesin karar verdim.



İlk doğumumdan çıkardığım dersler şunlar oldu:
  • İlk doğumum bile olsa, sezaryen sonrası normal doğumu destekleyen bir doktor  bulmalıydım. Çünkü ancak böyle bir doktor normal doğum konusunda benim kadar isteklidir.
  • Doktorumla doğum aşamasını ayrıntılı konuşmalıydım. Doktorum da beni bilgilendirmeye istekli biri olmalıydı, zira ne yaşayacağımı bilemediğimden, ne sormam gerektiğini de bilemiyordum.
  • Hamileliğimin son dönemlerini stres altında geçirmeme neden olmayacak, rahat bir doktor bulmalıydım.
  • Doğum süreci ile ilgili bilgilenmeli ve doğuma yönelik fiziksel hazırlık yapmalıydım.
  • Çevremdekilere tahmini doğum süremi söylememeliydim ki beklenen tarih yaklaştıkça "Hala doğurmadın mı?" sorularıyla taciz edilmeyeyim.
  • Hamilelik süresince yoğun yürüyüşler ya da ev işi yaparken hamilelik korsesi ve doğum sonrası da lohusalık korsesi takmayı ihmal etmemeliydim.

37 yorum:

  1. Geçmiş olsun çokbilmiş, ikinci doğumunla ilgili bir yazı yazdığını sanmıştım. Şimdi ne yaptın, aradığın doğum doktorunu bulabildin mi? Doğrusu şaşırdım, ilk doğumunda araştırma yapmadan mı seçmiştin doktorunu? Zira ben de ilk doğumumda normal doğum yapmakta kararlıydım ve neyse ki çok zorlanmadan 40. haftada normal doğum yaptım. Belki 40 haftayı doldursaydım benim de şartlarım değişirdi ama yine de kararlıydım 42 haftayı beklemeye... inşallah ikinci doğumun istediğin gibi gercekleşir. Bu arada benim annem ilk doğumunu sezaryen yaptıktan sonra tam dört tane normal doğum yapmış, inanılır gibi değil ama gerçek...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlk doğumumda her doktorun "normal" doğurtacağını düşünmüştüm. Beklentime göre, zamanında sancım gelince hastaneye gidip doğuracaktım, bu kadar basitti, neticede her insan bir başkası tarafından doğurulmuştu milyonlarca yıldır, özel hazırlık gerekeceğini düşünememiştim.

      Nitekim 42. haftaya kadar doktorum sorun çıkarmadan bekledi. O vakte kadar sancım gelseydi belki sorun çıkmayacaktı. Ama bugünkü tecrübemle sancım doktorların istediği zamanda tutsaydı bile yok bebeğin kalp atışı yavaşladı, yok boynuna kordon dolandı, yok suyun geldi bebek kuru kaldı, yok sancıların çok uzun sürdü vs gibi nedenlerle gene sezaryene alınabileceğimi biliyorum. Önemli olan sudan bahanelerle sezaryene almak yerine, sakin kalıp doğumun doğal ilerleyişine saygı gösterebilecek bir doktor bulmakmış. Bilememişim...

      Ben de ikinci doğumumda sezaryen sonrası normal doğum denedim ama o da bir takım aksilikler sonucu sezaryenle sonuçlandı, maalesef istediği gibi olmadı. İlk doğumumda edindiğim dersler yetmemiş, ikinci doğumumda da bir sürü hata yaptım. Onları da yazacağım.

      Kim bilir belki 2 sezaryen sonrası bir normal doğum yapabilirim. Çıkmamış candan ümit kesilmez :)

      Sil
    2. Çok uzun zaman geçmiş yazının üzerinden ama yazayım yine de. ümidinizi kaybetmeyin zira iki sezaryenden sonra normal doğum yaptı bir arkadaşım. Oluyormuş demek;) inşallah gönlünüze göre bir doktor bulursunuz da.. Bir de bol dua.. Allah yardımcınız olsun..

      Sil
    3. Yurtdışından da alıyoruz 2 sezaryen sonrası normal doğum yapabilenlerin hikayelerini. Kısmet artık ne diyeyim...

      Sil
  2. güle güle büyütün bebeğinizi. allah kızınıza da oğlunuza da sağlıklı, uzun ömür versin. blogunuz gerçekten çok faydalı, çok anlamlı. bu kadar uzun uzun yazmak baya bir sabır işi. bakalım iki çocukla nasıl gidecek :) bu arada işten ayrıldınız mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Amin, çok teşekkür ederim.

      Sizin de blogunuz var sanırım? Ben kendim yazmaya başlamadan önce, bir yazının bu kadar çok zaman alabileceğini tahmin etmiyordum, herkes çalakalem yazıyor sanıyordum.

      Uzun yazmak gerçekten sabır işiymiş. Özellikle eşim açısından çok sabır gerektiriyor, çocukları başına salıp bilgisayarın başına oturduğumda, yazı bitene kadar epey ya sabır çekiyor kendisi :))

      Hayır, işimden ayrılmadım, doğum iznindeyim. Ayrıca evden çalışmaya da devam ediyorum.

      Sil
  3. Ben ağustosta doğması beklenirken eylülün sonunda normal doğumla doğmuş bir bebektim. Doğduğumda tırnaklarım uzamış etime doğru dönmüşmüş ve saçımın önü minik bir kurdele bağlanıcak kadar uzamış. Ama annemin ve doktorun aklına hadi sezeryana alalım fikri geçmemiş. Bende 42. Haftada 4400gr bebeğemi sezeryanla doğurmak zorunda kaldım ne sancı çektim ne suyum geldi ama doktorum bu saatten sonra bebek çıkamaz çok iri sıkışır dedi sezeryan oldum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eskiden 42. haftadan sonra yapılan doğumların "riskli" olabileceği kimsenin aklına gelmiyormuş da hangi tarihten sonra, hangi nedenle birden bire "riskli" gruba alınmış, kimse bilmiyor bunu. Doktorlara sorduğunuzda da hem cevap vermiyorlar, hem de ukala hasta yaftası yiyorsunuz. Benim Türkiye'deki doktorların teknik bilgisine güvenim var ama psikolojik bilgisine hiç güvenim kalmadı.

      Sil
  4. Bebek hayırlı olsun, güle güle büyütün, ben iki çocuklu maceraların olduğu yazıları bekliyorum asıl :)
    Normal doğum, sezaryen olayının bizim ülkemizde bir annelik muskası -normal doğuran daha çok annedir- havası estirilmesi benim sinirime dokunuyor biraz, nihayetinde kim nasıl isterse doğurur, kaldı ki annelik denilen şey keşke doğum yapma kısmı kadar basit olsaydı, asıl hikaye ondan sonra başlamıyor mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bebeginizi gule gule büyütün..Sağlıkli güzel bir hayat gecirir insallah..sibel

      Sil
    2. Çok teşekkür ederim. İki çocuklu yazılar da yazabilirim inşallah :)

      Ben bir kadın ve hukukçu olarak kesinlikle elektif sezaryenden yanayım. Mesela ABD'de bildiğim kadarıyla elektif sezaryene izin verilmiyor. Yani zorunluluk olmadıkça anne sezaryene alınmıyor. Bence bu kadının kararı olmalı, kimse zorla normal doğuma alınmamalı. Zira bu annenin kararıdır. Anne kendini normal doğum için hazır hissetmiyorsa, aynen sezaryene zorlananlar gibi tramvatik bir doğum deneyimi geçirebilir ve bu da bebeğiyle ilişkisini olumsuz etkiler. Kadının vücudu ile ilgili kararlar kadına bırakılmalı.

      Ama aynı şekilde normal doğum yapmak isteyen kadınların da isteğine saygı gösterilmeli. Ben ssvd yapmak istediğimi söylediğimde bir doktor bana "Neden? Derdin ne?" dedi mesela. Daha hamilelikten itibaren sezaryene zorlanıyoruz. Buna da kimsenin hakkı olmamalı.

      Sil
  5. Okurken tüylerim diken diken oldu. Çünkü tam olarak aynısını yaşadım kızımın doğumunda. Hala kızıyorum kendime. Neden kendimi doktorun ellerine bıraktım bu kadar diye. 40+4 te yatıracağını söylemişti doktorum, ve zaten o sabah suyum ve nişanım gelmişti. Sancıya gerek kalmaz diye sevine sevine gittiğim hastanede 12 saatlik suni sancı sonrasında açılmamış bir rahim ağzı yüzünden sezeryana alındım. Sorunsuzdu ameliyat ancak çok moralim bozulmuştu ve bahsettiğiniz sıkıntıların hepsini aynen yaşadım, fark olarak o tüm acılarıma rağmen kızımın tüm bakımını kendim yapmak istedim ve yaptım.
    Çünkü yanımda benimle aynı durumda olan kadının bebeği yolda kakasını yapmıştı ve acil sezeryana almışlardı, doktor akşam olduğu için beni sıkıştırıyor ve ısrar ediyordu, "senin de aynı durum başına gelebilir" diyordu. Gücüm de tükenmişti, razı oldum. Ama çok pişmanım.
    Artık sonuç olarak çocuklarımızın sağlıklı olması tesellimiz tabi, iki çocuğunuza da Allah uzun ömür versin, birlikte sağlıkla mutlulukla büyütün inşallah.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. aynısını yaşadım. hepimiz aynı şeyleri aşıyoruz modern tıp yüzünden. doktorlar, tıp fakültelerinde verilen eğitim, bakanlığın tutumu... her şey etken normal doğum oranının azalmasında. doğuma medikal bir tavır takınan koca bir sistemden bahsediyoruz... çok şükür, 2 yıl aradan sonra ikinci oğlumu ssvd ile kucakladım. birinci oğlumun doktoruna dava açmayı düşündüm ama avukat arkadaşım türkiyede böyle bir davada hiçbir zaman olumlu sonuç alınamayacağını söyledi. ben de Allah'a havale edip sosyal medyada, tanıdıklarım arasında hep normal doğumu destekleyen bir tavır takınıyorum. yavrumun normal yolla dünyaya gelme hakkı elinden alındı, Allah görüyor. inşallah bu onun hayatında olumsuz sonuçlar doğurmaz...

      Sil
    2. Tecrübelerinizi paylaştığınız için çok teşekkür ederim. Belki okuyup da faydalanan olur.

      Sil
  6. Hoşgelmiş ufaklık! :)
    Bunlar hep kulağıma küpe. Bana da çok doğal bir şey gibi geliyor ama demek ki bu yanılgıya düşmemeliyim.
    Bu arada çok alakasız olucak ama pazar yazılarını çok özledim.
    -Bir dost- :)

    YanıtlaSil
  7. Türkiyede doktorların eline kaldıysak ben pek güvenmiyorum doğrusu, bu da iyi bir şey değil aslında, şüpheci biri olup çıktım sonunda... Ben de Kadir Tuğcuyu takip ediyorum onun da etkisi oldu sanırım bu işte :)
    Ama doktorlar gerçekten 42 haftayı doldurmaya bile pek musade etmiyorlar, ondan sonrasını düşünemiyorum bile...
    Geçmiş olsun çokbilmiş, önemli olan çocuğunun sağlıklı bir şekilde doğmuş olması, inşallah öyle de büyütürsün... Gözün aydın ayrıca...

    YanıtlaSil
  8. Canım ne zamandır haberleşemedik gözün aydın Allah ana babalı büyütsün
    Yazıya gelince normal doğum yapan arkadaşlarım o kadar çok acı çektiler ve iyileşme süreleri o kadar uzun oldu ki çok üzücü bir durum maalesef keşke ebeler yaptırsa eskisi gibi

    YanıtlaSil
  9. Allah analı babalı büyütsün bebeğinizi. Ben konuyla biraz alakasız bir soru soracağım, ben de hamileyim ve evden çalışıyorum. <Ama sürekli konsantrasyon problemi yaşıyorum. Merak ettim, siz bunu aşabildiniz mi ve nasıl?

    YanıtlaSil
  10. ilk sezaryende aynılarını yaşadım. 2.de SSVD denedim ama 42.haftaya 1 gun kala hala en ufak bir sancı ve acılma olmayınca sezaryene karar kıldım. sunalrı soylemek istiyorum:
    -2.sezaryen de 2.lohusalık da cok kolay geçiyor, hiiç korkma. 2.dogumdan 5 gun sonra kuafore gittim. bebeğimin tum işlerini tek başıma yapabildim. sadece ilk gun biraz acım oldu o kadar.
    - 38.haftada sezaryen zorunda değilsin. 42ye dek yolun var ama doktorunun SSVDye inanmış olması şart. benimki inanmış ve destekleyen bir adamdı. 38de artık dayanamıyorum dediğimde sabret, sen bu yola baş koydun diye beni ikna etmişti
    - sağlıkla gelsin :)

    YanıtlaSil
  11. Bebegini saglikla kucagina almana çok sevindim CB. Aklima geldin bloguna ugradim ssvd oldu mu acaba diye. Tabi ne diyoruz her zaman. Onemli olan saglikla bebegimize kavusmak. Oglusunla bol sütlü günler:)
    Yaziya gelince sanki ben yazmışım gibi okudum. Bu kadar mi aynı olur her şey hem yaşantı hm de hissettiklerin ve cikardigin dersler. Ahh ahh hic geçmişi hatirlamak istemiyorum ama 4, 5 yildir icimden atamadigim travmam benim:( ve bizim hikayemizin aynisini yasayan o kadar çok kadin var ki şuan. Ben anlatırken ay falan da böyle oldu filan da diye örnekler veriyorlar. Yüzdeye vursak kac kadından biri bunu yasadi acaba o kadar cok ki:( tek farki benim hikaymin bn doktorum butun gün sancin gelmedi istersen sezeryana alalim demesini ertesi gun kabul etmedim. Sanci bir gunluk serumdan sonraki gun ogle saatlerinde basladi. Ama bebegin kalp atışları ciddi yavasladi ben bile nstde anlıyordum artik. Ee o kadar ilaca dayanir mi minicik kalp? Nasıl kiyiyorlar yaa nasil bi vicdan:(((

    YanıtlaSil
  12. Sizin yaşadıklarınızı yaşayan o kadar çok insan var ki artık Türkiye'de sezaryen bir sektör gibi işliyor. Henüz çocuk sahibi değilim ama yaşadıklarınızı paylaşmanız gözümü açtı ve fikir sahibi olmamı sağladı. Yazıyı okurken üzüldüğünüzü hissediyorum, üzülmeyin önemli olan şu anda sağlıklı olmanız. İnşallah çok sağlıklı günleriniz ve bol huzurunuz olur da bir daha hatırlamazsınız o günleri. Sevgiler...

    YanıtlaSil
  13. Bebeğin hayırlı olsun.. Yasemin

    YanıtlaSil
  14. uzuninceyolum.blogspot.com13 Temmuz 2014 23:01

    Hayırlı olsun çokbilmiş, çok sevindim. Ve ayrıca bir kere daha takdir ettim seni ve eşini :-) Hem taze iki çocuk annesi olup böyle uzun bir yazıya vakit ayıracak kadar sistemli olmanı hem de eşinin senin bu vakti ayırman için verdiği desteği... Hem de çalışıyorsun ha; sen gerçek olamazsın :-) Maşallah..
    Benim bir düşük, bir oğlum, bir düşük ve bir kızım var. Oğlum 36 hafta artı 1 günlükken gittiğim kontrol sonucu açılmam görülünce normal olarak doğdu çok şükür. Benim de açılmam vardı, sancım vardı fakat suyum gelmedi, kesemi doğumhanede kestiler, suni sancı verdiler ve iki buçuk saatte doğum yaptım çok şükür. Ama o iki buçuk saatte suni sancıyla 'Ben buradan kesin akıl hastanesine giderim' diye düşündüğümü hatırlıyorum. Suni sancıyla kontrolünü kaybediyor insan. Ben de düşündükçe ona üzülüyorum. İkinci düşüğümden sonraki kızım ise 36 haftalıkken yine sancılarla kontrole gittiğimde açıldığım ama bebek dönmediği için sezeryanla doğmak zorunda kaldı. Sezeryanı asla kabul etmediğim için nekahat dönemim çok uzun sürdü. Ama şimdi ikisi de sağlıklılar çok şükür. Üçüncü için suni sancısız tamamen normal bir doğum hayal ediyorum bakalım... Doktorum aynı olmasına rağmen doğumlarım farklıydı, bu beni rahatlattı çünkü benim doktorum normal doğuma inancıyla tanınmış biriydi. Sonuç olarak hiçbir şeyi tam yapamıyoruz, anladım.
    Oğluma hamileyken sırtımda laptop fakülteye giderdim, beslenmem hiç itinalı olamadı. Ama normal doğarak avantaja geçti. Sonra oğlumda kas problemleri yaşadık, bütün hayatımızı sağlıklı yaşama yönünde düzenledik. Dolayısıyla kızımın hamileliği de çok sağlıklı beslenerek, deterjanlardan uzak durarak geçti, sezeryanla doğdu :-(( Velhasıl, şimdi ikisi de sağlıklı ve sade bir ev düzenini merkeze alarak hayata karışmaya çalışıyorlar ve benim için rahat... Elimizden gelenin fazlasını yapamıyoruz, her şeye müdahale edemiyoruz. Kul kuruyor, kader gülüyor... İyisi mi çok kurmayalım :-)))
    Allah evlatlarımızı dört gözden eksik etmesin..

    YanıtlaSil
  15. Hepsini okuyamadım, gerildim birazcık :/ Sanırım artık her şey yolundadır.
    Sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Korku filmi gibi değil mi? :) Oysa aşk filmi gibi olmalıydı.
      Her şey yolunda, çok teşekkür ederim.

      Sil
  16. Şakasın sen.. aynı süreç aynı karar aynı hazırlıksızlık. SSVD İSTİYORUM. NET. (annemin Kitaplığı)

    YanıtlaSil
  17. Ben de sezaryen doğum yaptım o kadar acılar çektimki anlatamam normal doğumla başladı 8 cm açılma ve sonuç sezaryen ya ciddi misiniz 2.doğum normal olabilir mi? Ben tekrar aynı acıları yaşamak istemiyorum. Sezaryen olduğum için bir hafta sütüm gelmedi ve kızımı hiç emziremedim. Gerçekten bu mümkün mü?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Facebook'taki sezaryen sonrası vajinal doğum (SSVD yazarak aratın) grubuna katılın lütfen. Her ay onlarca kadın bu şekilde doğum yapıyor. Umarım size de kısmet olur.

      Sil
  18. Merhaba, yazınızı okudum. doğum tecrübeniz aynı annemin ilk doğum tecrübesine benziyor, yani ağabeyimin. normal süreyi bitirdiği halde, açılması olduğu halde, doğum sancısı gelmediği için beklemişler. çünkü herşey normalmiş. normal sancı gelsin diye beklemişler, geciken zamana ek olarak 10 gün daha geçmiş hala gelmediği için annemi sezeryana almışlar. malesef zamanı geldiği halde annemin sancısı gelmediği için doğurtulmayan o bebek yani ağabeyim, doğuştan engelli. sağ sinirleri kısmen hasarlı, sağ elini zor kullanıyor, sağ ayağı zayıf ve topallayarak yürüyor. ve sebebi anne karnında çok kalması. aynısı benim doğumumda da yaşanmış. doğum sancısı gelmemiş, yine bir parça beklemişler doğum sancısı gelsin diye, ama sancı gelmemiş ve ben de çok az hasarla gelmişim dünyaya. boynumdaki sinirler biraz hasarlı, 1 aylıkken ameliyat etmişler, biraz kafamı düz tutabiliyorum şükür ama farkında olmazsam ben de "boynu bükük" tabirindeki gibi duruyorum. inanınki bunlar hata vs değil, kafanızı takmayın. ben şahsen çok fazla beklemeden sezeryana alınmanıza sevindim. ister sezeryan ister normal, çok acı çekmenizi kimse istemez veya gönlünüz normal ister içinizde uhde kalır ama inanınki hiçbirşey sağlıklı çoğuğa değişilmez. biraz daha evde bekleseydiniz ve doğum sancınız hala gelmeseydi ve sinirleri zarar görmüş bir çocuk doğursaydınız inanın bunlar hiç umrunuzda olmayacaktı. çok şükür ki hersey iyi gitmiş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Abiniz için çok üzüldüm. İnanın her zaman şükrediyorum sağlıklı çocuklarım olduğu için. Ama işte insan düşünmeden de edemiyor, aradan geçen 20-30 yıl içinde teknoloji, anne karnındaki bebeğin sağlık durumunu tespit edebilecek kadar ilerlemedi mi acaba?
      Ama elbette dediğiniz gibi, en ufak risk bile almak istemiyor insan, konu bebeğinin sağlığı olunca...

      Sil
  19. Bana da bebeğin kalp atışları iyi değil dediler.sanciyi verdikten sonra bebek iyi şimdi ama sen dayanacak gibi görünmüyorsun dedi -her hatirladigimda icimden sovdugum da- ve ameliyata girmek zorunda bıraktı beni

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşte insan neye inanıp, neye inanmayacağını bilemiyor; kötü hissettiren de bu.

      Sil
  20. Merhabalar bende 14 ay önce sezeryanla doğum yaptım. Doktorum 40 hafta dolduğunu artık risk almayacağını sorumluluğun artık bende olduğunu söyledi. O ana kadar herşeyin normal olduğuna normal doğum yapacağıma öyle inandimki dehşete düştüm.sağlık personeli olan eşim ve görümcem sayesinde korkularım arttı ve ertesi gün sezeryan oldum.sonrası malum fiziksel olarak berbat durumdaydim tuvalete bile biriyle gitmek zorundaydım. Benim esas sorunum psikolojik olarak çökmemdi.bebegimi 3 ay kabullenemedim bile ve hala aklıma geldikçe ağlıyorum.yani diyeceğim sezaryen ameliyatı psikolojik olarakta çöküntüye neden oluyor...keşkeler bir türlü bitmiyor...

    YanıtlaSil
  21. Ben de ssvd istiyorum ilk kızımda kalp atışları yavasladi diyerekten sezeryana mecbur kaldim aradan 3 yil gecti 39+6 oldum ama sancim hala gelmedi acilma da yok bu gidisle sonum yine sezeryan gibi gorunuyor..

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Instagram

Instagram

Twitt'le

Translate

İstatistiklerim


View My Stats