Üstte yazılanlar: Ev Okulu: İnanış (efsane) - Gerçek Altta yazılanlar: Halk Okulları: Talep edilen - Sonuç |
Annem ve babam, ben kendimi bildim bileli çalışıyorlar. 2,5 yaşında yuvaya gitmeye başlamışım ve doktoramı yeni bitirdim. Yani 33 senedir okulluyum. Okulların iddia edildiği gibi insanları sosyalleştirmediğini kendimden biliyorum. Gerçi ben kişilik olarak da fazla girişken bir insan değilimdir. Ama son derece girişken olan ve benim gibi okullarda büyüyen kuzenlerim ile ilkokula kadar sokaklarda oynayarak kalabalık bir evde büyümüş olan ve karakter olarak da içe dönük sayılabilecek eşimi karşılaştırdığımda farkı görebiliyorum. Sokakta, başında bir yetişkin olmadan, değişik yaş gruplarındaki çocuklarla, geniş alanda oynamak karakter yapısı içe dönük de olsa, dışa dönük de olsa her türlü insanı sosyalleştirir, empati kazandırır, insanlara karşı hangi hareketlerin yapılması, hangilerinin yapılmaması gerektiğini öğretir. Okullarda ise insan ancak itaat etmeyi öğrenir, insan ilişkilerine dair öğrenebileceği tek şey de budur...
Bu şekilde "eğitim"i geçtim, "öğretim"den bile memnun değiliz. İyi bir öğrenim alabilmek için özel okullara ya da özel öğretmenlere para dökmek, sınavlara hazırlanmak ve sosyal hayatımızdan fedakarlık etmek zorunda kaldık. Sonuçta ise en basitinden "resmi tarih" denen bir kavram ile karşılaştık ve en azından tarih dersini 30 yaşımızdan sonra, baştan çalışmak zorunda kaldık.
Kızım için ümit ettiğim eğitim bu değil. Bu nedenle kızımı okula göndermek, resmi müfredatla baş başa bırakmak, yaşamını dört duvar arasında ve olabildiğince hareketsiz, sürekli oturarak geçirmesini sağlamak istemiyorum.
Bu yazı da kızımın eğitimine dair verdiğim kararlara ilişkin bir giriş yazısıdır. Kısaca anlatmaya çalışacağım. Diğer yazılarla birlikte anlatmak istediklerimin netleşeceğini ümit ediyorum.
Kızıma vermek istediğim eğitimle ilgili ilk fikirler Jean-Jacques Rousseau'nun Emile isimli kitabını okurken şekillendi (1700'lü yıllarda basılmış). Peşinden Richard Louv'un yazarı olduğu Doğadaki Son Çocuk isimli kitapla kafamdaki düşünceler netleşti (2000'li yıllarda basılmış). Zaten içimden geçenleri düşünceler haline dönüştürebilmek için kitaplara ihtiyacım olması, kitaplar olmadan düşünemez ve yaşayamaz hale gelmiş olduğumu fark etmem de bu süreçte oldu. Kızımın benim gibi olmasını istemediğime karar verdim. O, kitaplara veya herhangi bir dışsal uyarana ihtiyaç duymadan etrafında var olan bilgiye ulaşabilmeli, düşüncelerini şekillendirebilmeli, içinden geçenleri bilgiye dönüştürebilmeli... Aslında her insan bunu yapabilmeli ama biz engellenmişiz, çocuklarım olabildiğince engellenmesin istediğime karar verdim.
Hala kendimi tam ifade edemiyorum farkındayım. O zaman minik bir hikaye anlatayım:
Bir gün ömrünü dağda, koyunlarla geçiren bir çoban varmış. Bir din adamı oradan geçerken çobanın Tanrısı ile muhabbet ettiğini duymuş. Yanındakilere "Yazıktır, bu çoban yol yordam bilmiyor. Dini kuralları öğretelim ki huzura ersin." demiş. Tam çobana doğru yürürlerken, çoban oturduğu yerden kalkmış ve sakin sakin koyunlarını güderek karşıki gölün üzerinden yürüye yürüye geçmiş. Çobanın suyun üzerinde yürüdüğünü gören din adamı olduğu yerde kalmış ve yanındakilere "Çobanı kendi haline bırakın. Onun bizden değil, bizim ondan öğreneceklerimiz var." demiş.
Ben ola ola belki din adamı kadar olabilmişimdir... İsterim ki çocuklarım, o çoban gibi olsunlar...
Gerçek hayata dönecek olursak, biraz araştırma sonucunda okulsuz eğitim (unschooling) ve kendi kendine öğrenme (self directed learning) terimleri ile karşılaştım. Ev okulu (home schooling) gibi, bu terimler de esasen okullarda silahlı saldırıların sık yaşandığı Amerika'da çocuklarını, okulun yaşadıkları çiftliğe çok uzak olması veya evlerinde din ağırlık eğitim vermek istemeleri gibi nedenlerle devlet okullarına göndermek istemeyen aileler arasından çıkmış. Bir tür moda olarak da yayılıyor. Bu tür moda terimlerden hoşlanmasam bile içimden geçenleri tam olarak karşıladıkları için terimleri kullanmakta bir sakınca görmüyorum. Ama neticede her ailenin eğitim anlayışının farklı olacağı muhakkak.
Özetle ev okulunda, çocuk devlet okuluna gönderilmiyor, sınavlara sokulmuyor, karne almıyor. Ama devlet okulundaki eğitim sistemine benzer bir eğitim alıyor. Evde her gün, hangi derslerin işleneceği belli. Genellikle anne, öğretmen oluyor ve çocuklar devlet okuluna benzer bir şekilde, kendi evlerinde eğitiliyorlar. Bu durumda öğretmen olan kişi, çocukların her birinin bireysel ilgi alanlarını ve gelişim hızını takip edip, kendi müfredatını da buna göre düzenleyebiliyor.
Okulsuz eğitimde ise çocuklar okula gönderilmedikleri gibi belirli bir eğitim müfredatı da takip edilmiyor. Çocuklar kitaplardan okuyup öğrenmek yerine, kendi deneyimlerinden öğreniyorlar. Oyun oynarken, ev işi yaparken ve diğer bireylerle sosyal etkileşimleri yoluyla kendi kendilerini eğitiyorlar. Bu noktada neyi nasıl öğreneceğine çocuk karar veriyor, yetişkin ise ancak yol gösterici olabiliyor.
Kendi kendine öğrenme (Autodidacticism) ise özellikle yetişkin eğitiminde kullanılan bir metot. Ama ben çocukların da ciddi anlamda, bu şekilde öğrendiklerine inanıyorum. Bebeklere konuşmayı kim öğretiyor? Kendi kendilerine öğreniyorlar. Aynı şekilde çocuğun kendi kendine öğrenme becerisini yok etmezsek, yardımsız öğrenmeye açık olacaklarını düşünüyorum. Bizler gibi sürekli dışsal yöntemlerle öğrenmeye zorlanmış bir nesil için, çocuğu kendi kendine öğrenmeye bırakmak çok zor ama kişi kendisinin ve ne yaptığının farkında olursa, imkansız da değil. Mesela 1,5 yaşından itibaren çocuklar çoraplarını, ayakkabılarını kendileri giyme denemeleri yapmaya başlarlar. Ayakkabı çiftlerini bazen ters, bazen düz giyebilirler. Çocuğa hangi ayakkabıyı nasıl tanıyacağı ve ne şekilde giymesi gerektiği öğretilebilir. Ama eğer çocuğun ters giydiği ayakkabı düzeltilmez ve o şekilde yürümesine izin verilirse, öyle ya da böyle bir gün ayakkabıları düzgün giymeyi öğrenecektir. Sonuç olarak sizin öğrettiğiniz çocuğun, o ayakkabıyı giydiği her seferinde bilgiyi tekrar etmesi gerekir ama kendi kendine öğrenen çocuğun bilgiyi içselleştirip kendisi bile fark etmeden doğru seçimi yapması, diğer çocuktan daha kısa sürecektir. Bilgiyi içselleştirmeyi öğrenen çocuk, bu yöntemi de içselleştirebilir, kendi kendine öğrenmeye devam edebilir. Ama bunu da tamamen kafamdan sallıyorum, herhangi bir istatistiki bilgiye filan dayanmıyorum, o nedenle herhangi bir bilimsel link veremiyorum :)
Yeni bir etiket açıyorum: Okulsuz Eğitim. Bu da etiketin ilk yazısı olsun...
devam yazılarını merakla bekliyorum canım
YanıtlaSilSevgiler
Ben de senin yazılarını heyeanla bekliyorum :)
SilPeki bunu başarabilecek misiniz? Türkiye de böyle bir uygulamaya izin var mı? Bizde meb belirlediği kitabın dışında kaynak verilmesine bile izin yokken homescholling çok ütopik geliyor. Başarabilirseniz bravo ben ana sınıfına oldukça geç gönderdim sokaklarda beraber gezdik inceledik kendim lapbook yaptım ama ilkokul zamanı mecburen tek tip eğitime boyun eğmek zorunda kalıyorsunuz.
YanıtlaSilDidem
Eskiden para cezasını vermeye göze alıp göndermeyebilirdik. Ama ben bu işi düşünürken 4+4+4 sistemi çıktı ve beni kurtardı :) Yeni sisteme göre ilk 4 sene zorunlu, sonrasında ise dışarıdan okuma denen bir yöntemle okula gitmeden diploma almak mümkün kılındı. Açık lise gibi bir uygulama olacak sanırım. Henüz başvuran olmamıştır ama bizim zamanımız gelen kadar uygulama az çok belli olur sanırım.
SilMerak ettim şimdiden devam yazıları
YanıtlaSilKeşke dediğim ama Türkiye de olmayan hatta olamayacak bir sistem ev okulu
Birde amerika' da nasıl işliyor bu sistem bi fikrim yok yani nereye kadar ev okulu kaç yaşına kadar sürüyor.
Diplomasız çocuk üniversiteye kabul ediliyor mu mesela
Ya da akademik kariyer nasıl planlanıyor?
Diplomayı dışarıdan sınava girerek almak mümkün. Türkiye'de Açık Lise ve Açık Öğretim var. Yeni sistem ile 4. Sınıftan sonra yani 5 yaşında okula başlayan bir çocuk için 9 yaşından sonra okula devam etmeden diploma almak da mümkün denildi. Henüz incelemedim gerçi, bize kadar gene değişir sistem ama gazetelerde filan bu yönde açıklamalar yapılmıştı.
SilAmerika'da genellikle üniversiteye kadar dışardan okuyorlsr. Zaten 16 yaş civarında da üniversiteye hazırlanmaya başlıyorlar.
Ben şahsım adına diploma heveslisi de değilim. Kızım diplomanın zorunlu olduğu bir iş yapmak isterse diye diplomalarını almasını sağlamak isterim elbette.
umarım bizim de ufkumuzu açacaksın çokbilmiş. merakla bekliyorum devamını :)
YanıtlaSilBen kendi ufkumu açmaya çalışıyorum esasında. Umarım size de faydası olur :)
SilBirkaç gündür aklıma düşmüştün, neden yazmıyorsun uzun zamandır diye (bence uzun zamandır elbette) Ve bugün bu yazıyı gördüm.
YanıtlaSilYazıda dikkatimi çeken bir yer oldu; çocuklarım :) dilerim istediğinde 2. bebeğini kucağına alırsın.
Tam olarak yazıdan anlayamadığım, home schooling'e okul öncesi mi karar verdin yoksa temelli mi? Kızını okula hiç mi göndermeyeceksin? Cevaba göre soracaklarım şayet sormamım sakıncası yoksa :)
Çok teşekkür ederim. Bn tek çocuğum, kızımın yalnız büyümesini hiç istemiyorum.
SilKızımı yuvaya gönderiyorum maalesef. Çünkü 7.000 nüfuslu bir ye taşınmama rağmen, burada bile sokakta çocuklar değil arabalar var. Kızımın yaşıtları ile oynayabilmesinşn tek yolu yuvaya gitmek. Bir köye taşınma hayalleri kuruyorum am bakalım, kısmet...
Şimdilik günde en fazla 3-4 saatini yuvada geçiriyor. Yuvada da eğitime yönelik pek bir şey ermiyorlar zaten. Daha çok onların zaman geçirmesine eşlik ediyor öğretmenleri. Bu da benim işime geliyor zaten. Geri kalan zamanımızı ise birlikte geçiriyoruz. Neer yaptığımızı yazacağım tek tek.
Okul zamanı için de benzer bir planım var. En kısa süreli eğitim veren okula göndermek stiyorum. Ev ödevi vs asla yaptımayacağım ve bunu da öğretmeni ile baştan konuşacağım. Zaten sadece ilk 4 sene gitmek zorunda okula. Yeni sisteme göre ilk 1 sene, sırf okuma azma öğrenmeye çalışıyorlar. Ondan sonrski üç seneyi de bir şekilde idare edebiliriz sanırım. Çok da uzun vadeli plan yapmayı sevmiyorum aslında.
Özetle kızımın temel eğitim ve öğretiminin benim gözetimimde olmasını temenni ediyorm, ömrüm ve enerjim olursa elbette.
İlk kızım doğduğunda ben de acaba bir sahil kasabasına yerleşsek mi diye düşünmüştüm. Sabah okula gider öğleden sonra da okul arkadaşlarıyla yüzgeçleri çıkana kadar yüzer diye düşünüyordum. Biz tatile çok erken gidiyoruz. Kızım bebekken gittiğimizde okullar daha kapanmamıştı. Dört küçük kız görmüştüm Bodrumun ortasında Atatürk heykelinin orada kahkahalar atarak oynuyorlardı. O kadar mutlu görünüyorlardı ki. Kızımın da aynı mutluluğu yaşamasını çok isterdim ama yapamadık işte :( çok büyük cesaret istiyor çook. Böyle bir düşünceniz varsa tebrik ederim. Çok bilinçli bir insan ve annesiniz emin en güzel şekliyle bu işin de altından kalkarsınız.
SilBiz İstanbul'da yeşillik bir bölgede oturuyorduk. Kızım yaz kış 4-5 saatini her gün sokakta ve azları yalın ayak geçiriyordu. Bu sahil kasabasına taşınalı 9 ay oldu ve kızım asla İstanbul'a dönmek istemediğini söylüyor. Sadece İstanbul'daki arkadaşını ve tiyatroya gitmeyi özlüyor. Bu nedenle 2 ayda bir büyük şehre gidiyoruz. Ama özlemlerimizi giderince arkamıza bakmadan geri kaçıyoruz :)
SilBen devlet memuruyum ve çok özel de bir ariyerşm var. Ama yaşadığımız huzurun karşılığı yok, bu nedenle şstifa edeceğim işimden sanırım. Şimdilik ücretsiz izindeyim.
Kızımla neler yaptığımıxı ve nasıl bir gelişme gösterdiğini yazacağım. Hem bilişdel hem de sosyal açıdan gelişip gelişmediğini sizler de görürsünüz...
herkesin okurken evet aslında bu olmalı dediğiama kimsenin cesaret edemeyeceği bir şey bu. ve zorunlu eğitim projesi altında bu özgürlükte uçup gidecek....
YanıtlaSilZorunlu eğitim projesi dediğiniz nedir?
Silsiz zaten yazmışsınız ilk 4 sene göndermeyi düşünüyorum diye bende o 4 seneden bahetmiştim zorunlu diye
Sil8+4 sisteminde ilk 8 yıl zorunluydu son dört yıl için açık lise vardı. Yeni sistemde ise ilk 4 sene dwvam zorunluluğu var, sonraki 8 sene açıl öğretimden okunabiliyor. Zorunludan kasıt da çocuğunu göndermeyen aileler tespit edildiğinde para cezası var. Zamanında esaplamıştım şimdi tam meblağı hayırlamıyorum ama para cezası da özel okul ücretinden ucuzdu. İstanbul'da olsaydık hiç okula göndermezdim ama şimdi bulunduğum bölgede bir tane devlet okulu var. Yarım gün eğitim veriyorlar, eğlensin diye gönderirim herhalde.
Sileğlensin diye?:) çok güzel bir insansınız:))) fikri bu kadar uyan birini bloğunu bulmak biyik şans:)
Siluzunca bir yorum yazmıştım ama gitti çb:( o zaman kısaca şöyle diyeyim.sen hukukçusun bilirsin, çocuğu okula göndermemenin para cezası yok mu?
YanıtlaSilYeni sisteme göre sadece ilk 4 sene göndememenin para cezası var. Snasında uzaktan eğitim mümkün. Para cezasını da zamanında hesaplamıştım, özel okul parasından ucuzdu :) ama ben gönderirim sanırım. İlk 4 sene, yuvadan çok da farklı olmaz erhalde. 5-9 yaş grubunda bir sene okuma yazma öğrenecekler. 6-7 yaşlarında da ancak şarkı türkü söylerler. Eğlensin diye gönderirim sanırım :(
SilFacebook kullanıcısıysan Unschooling in Turkey diye bir grup var,katılmak istersin belki.
YanıtlaSilİstemez miyim hiç? Facebook'tayım ama hiç aktif bir kullanıcı değilim. Haber ermene çok sevindim. Çok teşekkür ederim....
SilBenim merak ettigim konu su oldu, mesela benim en guzel anilarim ortaokula,liseye ait anilar, arkadasliklar. Ben anadolu liseside okudum 7 sene. 11 yasindan 18 yasina kadar cok guzel arkadaslillar kurdum, birlikte buyuduk , hala da gorusiyoruz.. Evde egitinle bu nasil olacak? Bunun yerine ne konacak? Ergenlik zamani cocugun ailesinden koptugu, hatta nefret ettigi bir donem oluyor.. Sonra karsi cinsle flort donemleri.. Arkadaslik teklfleri, tatli heyecanlar.. Bunlar okul olmadan, cocugun yasitlari okula giderken nasil gerceklesecek? Sevgiler , Evrim A. Baku
YanıtlaSilBen de anadolu lisi mezunuyum. Gittiğim kreşten bile görüştüğüm arkadaşlarım var. İlkokul öğretmenim ve ilkokul arkadaşlarımla da hala görüşüyorum. Ama benim göxlemim şöyle oldu: arkadaşlarımla paylaştığım okul anılarından ziyade ailecek görüştüğümüz ya da ailemin görüşmemi onaylayıp da benim sürekli okul dışında da buluştuğum arkadaşlarım ile ilişkim devam ediyor. Sadece okul anılarımızın olduğu arkadaşlarmla ancak pilav günlerinde görüşüyorum, onun da hiçbir anlamı yok aslında, görüşmesem de olur.
SilAyrıca mezun olduğum lisenin mesunlar derneği başkanlığını da yaptım bir süre. O dönemde 8+4 sistemi gelmişti. Liseye azladan bir sene hazırlık koyup 5 seneye de çıkartmıştık. Ona rağmen öğrenci profili birden değişti ve akademik başarısı daüşmüştü. Yeni sisteme göre çocuklarımızın 7 sene arkadaşlık paylaşması mümkün değil. Her 4 senede bir okul binasını bile değiştirmek zorundalar, geçtim sınıfını arkadaş grubunu değiştirmeyi...
Ben kendşme yakın bulduğum için Waldorf eğitim sistemini de inceliyorum. Orada da çocuklar birinci sınıftan mezun olana kadar hep aynı sınıfta, arkadaş gruplarını hiç değiştirmeden okuyorlar. Bence de olması gerekn bu aslında ama şu andaki eğitim sistemi ile mümkün görünmüyor.
Kızımın uzun soluklu arkadaşlıklar kurması görevimdir. Bunun için elimden geleni yapıyorum. İstanbul'da kıxımın 6. Aydan beri arkadaşlık kurduğu bir arkadaşı var. Sırf onu görmek için 2 ayda bir İstanbul'a gidiyoruz. Ailesi ile de ietişimdeyiz. Kızımın ve arkadaşının fotoğraflarını çekip albümler oluşturup ikisine de hediye dediyorum, birbirlerini unutmasınlar diye. Hakeza şu anda yaşadığımıx kasabadan da taşınmak zorunda kalacağız bir süre sonra, eşimin işi nedeniyle. Burada da kızım tek bir öxel srkadaş seçti. Ona a rlimden gelen ihtimamı gösteriyorum. Eğer taşınırsak onu ve ailesini de asla kaybetmek istemem. Hatta onun annesi de okuyor blogumu arada sırada, okursa ona da selam olsun :) Onu, oğlunu ve tüm ailesini, ailecek çok seviyorux ve asla kaybetmek istemeyiz. Bunu da sağlamak benim görevimse elimden geleni yapacağım eğer ömrüm vefa ederse elbet :)
Yazımda ev okulu değil, okulduz eğitim verdiğimi yazmıştım. Okulsuz eğitimde okul müfredatında bağımsız bir eğitim veriliyor ama eğitimin evde verilmesi şart değil. Türkçe için yeni kavramlardan olduğundan anlaşılması zor, biliyorum ki öyle bir iki yazıyla ankatamayacağım derdimi. Ben 4 senedir araştırıyorum, ancak yeni yeni taşlar yerine oturmaya başadı bende :) yani diyeceğim o ki, evde eğitim verip evden dışarı çıkarmamak gibi bir şey söz konusu değil.
SilBen de her zaman evde eğitim meraklısı ve heveslisi oldum kızım için.
YanıtlaSilDiploma almasa da olur dedim. Ama eşim tam zıttım.
Nasıl sosyalleşecek?
Kiminle arkadaş olacak?
Hayatını nasıl kazanacak? gibi beni de düşündüren sorularla çıkıyor karşıma.
Bir türlü taşlar oturmuyor.
Başka Bir Okul Mümkün gibi oluşumlar çoğalır belki diye ümid ediyorum şimdilik.
Benim de eşim sizin eşiniz gibi düşünüyordu. Ama çocuk yuvaya gitmeye başlayınca fikri yavaş yavaş değişti sanırım :) hala mırın kırın ediyor ama bana da güveniyor gibi hissediyorum.
SilSosyalleşmenşn binbir türlü yolu var. Eğer İngilizce biliyorsanız şu makaleyi çok severek okumuştum, bir ara Türkçe'ye çevirip blogumda da yaınlamak istiyorum. Çünkü bu konudaki meramımı öyle vir iki yazıda anlatamayacağımın farkındayım:
Sosyalleştiği yerlerde arkadaş da edinecektir ve arkadaşları ile uzun soluklu ilişki kurmasını sağlamak da benim görevimdir. Arkadaşları şle ne kadar çok paylaştığı an ve ortak anısı olursa, o kadar derin bağları olur. Bunun için de tek şart okul anısı edinmek değildir sanırım?
Ben kızmın öncelikle şarkıcılık, aşçılık veya çiftçilik gibi mesleklerden para kazanmasını istiyorum. Başkasına bağımlı, maaşlı bir iş yapması gönlümde yatan aslan değil doğrusunu söylemek gerekirse. Ben devlet memuruyun, eşim özel sektörde maaşlı çalışoyor. Prestijimiz de var, maddi durumumuz da fena değil. Ama bana göre sadece zincirimizin ipi uzun, yoksa bizim de görünmeyen prangalarımız var.
Ama kızımın sadece diploma ile hapılacak bir iş seçmesi de mümkün elbette. Doktorluk, avukatlık vs gibi. Bu durumu da göze alıp şöyle hesap yaptım. Eğer maddi durumumuz böyle giderse, kızmı özel okula gönderip de vereceğim parayı biriktirirm ki bali azırda bir bireysel emeklilik hesabı açtırdım annem üzerinden kızım adına, 10 sene sonra kızım adına parayı çekebileceğiz. Bu şekilde kızımı yurtdışında bir üniversitede okutabilirim. Yurtdışına gitmek şstemezse de Türkiye'de açık liseden diploma alıp istediği üniveristeye girmek için çalışabilir. Lise çağında liseye gitmek isterse de zaten 4+4+4 sisteminde her dört sene ayrı ayrı okunduğu için son dört senelik kısmını istediği lisede okuyailir.
Düşününce çok seçenek var yani aslında.
Bir de ben eşime hep şunu soruyorum: Bak diyorum yarışma programlarına. İnsanlar mühendis olmuş ama şarkıcı olabilmek için yarışma programlarına katılıyorlar. Ya sen kızını diploma için zorlarsan da aslında onun gönlünde konservatuar yatıyorsa? Mesela Refika'nın Mutfağı var. Blog sayfası var, bir gazetede yemek sayfası yazıyr, televizyona yemek programı yapıyor ve yemek kitapları va. Hayranıyım kendisinin. Arka e yaratıcı bir aşçı ama psikoloji diplomalı. Hakeza şu anda bulunduğum sahil kasabasında esnaf olarak çalışmakta olan mühendis ve işletme vs fakültelerden mezun birçok arkadaşım var. Diploma peşinde koşmak boşuna zaman kaybı, ülke ekonomisine de zarar. Mezun olduğu mesleği yapmaya yapmaya edindiği bilgileri unutmuş insanlar tanıyorum....
Linki eklemeyi unutmuşum :) http://www.jennifermcgrail.com/2011/01/why-my-kids-will-never-be-socialized/
SilEğitim sisteminden ve ülkenin genel gidişatından memnun olmayan biri olarak diyebilirim ki bir çocuğa evde eğitim vermek çok büyük bir risk.Öğretmeni siz olsanız ne kadar yeterlisiniz bundan nasıl emin olabilirsiniz ? Gerçekten buna mı ihtiyacı var ve sonuç ne olur çok iyi düşünmek ve çocuklarımızın hayatını keskin çizgilerle çizmemek gerek diye düşünüyorum.Evde eğitim bana hitap etmiyor.Bir çocuğun diğer yaşıtları gibi okuma ve yaşama hakkı olmalı diye düşünüyorum.Sürüye uyun demiyorum ama bir çocuk yalnızlaştırılmamalı evde eğitim ve okulda eğitimi eksi ve artılarıyla düşünürseniz okul ağır basar.Aile eğitimi zaten temeldir.Okul araçtır amaç değil.Ve hiçbir çocuk proje çocuk olmayı haketmez sözüm meclisten dışarı.Sevgiler.
YanıtlaSilEvde eğitim vermenin riskleri nelerdir? Yorumunuzda belirttiğiniz tek risk öğretmen olarak yetersiz kalınabşleceği ihtimali sanırım?
SilBn ev okulu vermiyorum. Bu nedenle öğretmeni de ben değilim. Anlaması zor biliyorum ama inanın mümkün. Çocuğu tek bir öğretmenin eğitim ve öğretim anlayışına terk etmekten çok daha risksiz böylesi.,. İlkokul öğretmenini sevmediği için çocukluk travmalarını hala atlatamamış ve okuldan soğumuş çok insan tanıyorum ben.
Somucun ne olavağını düşünmeden denize balıklama atlayan biri değilim aslında ama çocuklarını okula gönderen ailelerin de sonucun ne olacağını öngörerek davrandıklarını hiç sanmıyorum. Herkes gönderiyor, onlar da gönderiyorlar. Gelir gider hesabı yapılmadığına eminim. En azından benim yaptığım kadar yapılmıyordur. Anne baba çalışıyor, çocuğun evin dışında olması ve mümkünse bir şeyler öğrenmesi azım. E, herkes ne yapıyor? Okula gönderiyor. Tabii ki biz de göndereceğiz o zaman, zaten başka alternatif yok. Varsa bile radikal çözümler onlar. Gebelin yaptığı doğrudur, ben radikal bir insam değilim. Deyip de gönderen de vardır muhakkak. En azından onlar bu konuda biraz kafa yormuş demektir.
Elbette evde eğitim herkese hitap etmez. Zaten benim söylemek istediğim de bu: her eğitim modeli herkese hitap edemez. Ama yaygın eğitim modelide öngörü budur: şu andaki eğitim sistemi her çocuğa ve her aileye hitap ediyor, diye düşünülüyor.
Tekrar ediyorum ben homeschooling yani ev okulu yapıyorum demedim, unschooling yapıyorum yani okulsuz, okul müfredatı dışında eğitim yoluna gideceğim diyoruö. Dolayısıyla çocuğun tüm gününü evde geçirmesi ve yalnızlaşması mümkün değil. Terimleri ilk okuyuşta anlamak zor biliyırum ben 4 senede ancak anladım :)
Okulun araç olduğuna ve amaç olmadığına kesinlikle katılıyorum. O nedenle puanı yüksek ya da afı tanınıyor diye belli bir okula kızımı göndermek isteediğim gibi, okul denen kavramın sadece devlet okulu olarak anlaşılmaması gerektiğini de düşünüyorum. Hayatın kendisi okul değil mş zaten?
Ayrıca proje çocuk olmaması gerektiğini de düşünüyorum tüm çocukların. Benim okuduğum yıllarda kredili sistem vs ilk benim üzerimde denendi. Kızımın da şimdi 4+4+4 sisteminde denenen ilk proje çocuklardan olmasını istemiyorum. Zaten bu arada hükümet filan değişirse, sistemi gene değiştirirler kesin. Milli eğitim bakanlığının tüm projelerinin deneğinin çocuğum olabilecek olması ihtimali canımı sıkıyor doğrusu.
Ayrıca ev okulu yapan çocukların yalnızlaştırılmadığına ilişkin İngilizce bir makale linki vermek istiyorum, bir ara Türkçe'ye evirip yayınlayacağım umarım:
http://www.jennifermcgrail.com/2011/01/why-my-kids-will-never-be-socialized/
benım tanıdıım amerıkalı bır aıle var martın aılesı ..sırf kızları addıe yı yetıstırmek ıcın turkıyede kalan bır cıft.burada mandy homeschool uyguladı ama cok hos ve dısıplınlı bır bayandı kıtaplar vardı yıne amerıkadan getırtıyordu.ayrıca ınternet uzerınden de takıp ettıgı bır sıstem vardı ve bellı aralılarla ınternet uzerınden sınavda oldu addıe.bunu addının ahlak gelısımı ıcın uyguladıgını soyluyordu.su an amerkaya donduler ama hala bu sekılde.bencede olabılır ama anneye babaya cok gorev duser burada.ve bırde cocugun sosyallesmesı ve kendını baska alanlarda gelıstırmesı ıcınde bol aktıvıte msal adıe yuzmeye karateye ve pıyano derslerı vardı.ve bırde oyun ve turkce ıcın bırabla:)
YanıtlaSilama neden olmasın bencede mantıklı bır uygulama
Oyun ablası ihtiyacını ben de düşünmüştüm. Yuvaya göndermekle oyun ablası tercihi arasında kalınca yuvayı tercih ettim. Çünkü yaşadığımız yere yei taşınmıştık, kimseyi tanımıyorduk. Sokakta hiç çocuk yoktu ve çocukların en kolay bulunabileceği yer kreşti. Şimdi hemen herkesi tanıdık. O nedenle kızımı çoğu zaman kreşe de göndermiyorum, öğleden sonra olunca kreşten çıkan arkafaşları ile telefonlaşıp buluşuyoruz. Yazın zaten sabahtan akşama kadar denizdeydi, bu sene arkadaş da edindiğimiz içindeniz daha da eyifli olacak. Zaten ekim sonuna kadar denize giriliyor bulunduğum bölgede. Ondan sonra gene yuvaya gitmek ister mi, bekleyip göreceğim.
SilAma sizin de canlı bir örnek görmüş olmanız çok mutlu etti beni. Demek çocuk yalnız veya asosyal değildi. Hiç örnek görmeyince insanlar farklı hayaller kuruyorlar. Yazının başındaki karikatür de buna işaret ediyor zaten :)
Onaltı yaşındaki kızım geçen sene rahatsızlandı ve okula gönderemedik.Bu sene açık liseye kayıt yaptırdık.Sınavlarını gayet güzel veriyor.Evde çalışıyor.Sosyal bir hayatı var ama sonuç çok mutsuz.Okulununa gitmek,arkadaşlarıyla olmak istiyor.Türkiyede bu tip eğitimler teoride mümkün ama pratikte hiçde kolay değil.Her çocuk okula gitmeli o havayı solumalı diye düşünüyorum.Kırk yaşını geçmiş bir kadın olarak özlediğim en güzel yıllarım okulda geçirdiğim zamanlardı.Yetişkinler için mantıklı bir uygulama gibi düşünülebilir ama çocuklar için hiçde öyle olmuyor.Arkadaşları okulda geçirdikleri zamanlarını anlatırken evden okuyan kızım son derece mutsuz oluyor
YanıtlaSilOkula gitmiş çocuğun okulsuz eğitim almaya alılması gerekiyor. Buna deschooling deniyor. Eğer özellikle İngilizce biliyorsanız pekçok kaynak bulabilirsiniz. İnsanın alışkanlıklarından vazgeçmesi çok zor. Bizim ülkemizde ancak hastalık durumlarında çocuk farklı bir yolu ercih etmek durumunda kalıyor ama örneğin nüfus bizim ülkenin 10 katı olan Amerika'da benzer sornları yaşamış yüzlerce sile bulmak mümkün. Eğitimle ilgili konularda biz giderken onar dönüyorlarmış. Milli eğitimimizin henüz 80 yıllık bir geçmişi olduğu düşünülecek olursa... Ki ülkemizde de hala yaygın eğitime girmeden dini eğitim alan rahminimizden çok çok çok fazla sayıda insna var. Fethullah Gülen mesela herkesin bildiği bir örnektir.
SilMerhaba Çokbilmiş, yazın gerçekten merak uyandırıcı, devamını bekliyorum hevesle :) Türkiye'de bu kavramların yerleşmesini bırak kabul görmesinin bile çok uzun zaman alacağını düşünüyorum, ama kesinlikle artık konuşulabiliyor, tartışılabiliyor olması çok önemli. Gönüllüsü olduğum Başka Bir Okul Mümkün Derneği de aslında tam da böyle bir ihtiyaçtan, 3-5 ailenin, eğitimcinin bu tek tipleştirici, çocuğun tüm bireysel özelliklerini ve yeteneklerini törpüleyici, sınav odaklı sisteme karşı "ne yapabiliriz" diye düşünüp, bir araya gelip, elini taşın altına sokmaya karar vermesiyle ortaya çıktı...
YanıtlaSilEvet, sonuçta kurduğumuz şey yine bir "okul" ama, mutlu çocukların; çocukluklarını doyasıya yaşayan mutlu çocukların okulunu kurmak tek hedefimiz :))
Zaten ev okulu da okuldur neticede. Okul dendiğinde insanların aklına dört duvar, sıralar vs geliyor. Ev okullarında bile normal okul sistemi uygulayanlar var. Okula karşı değilim ben zaten. Zorunlu, müfredata bağlı kitle eğitimine karşıyım. 190 yıllık geçmişi var bu sistemin hepi topu ve biraz geriye bakarak düşünecek olursak bildiğimiz düşünürler, bilim adamları ve sanatçıların hiçbiri kitle eğitim sisteminden çıkmamıştır. Mesela en son kuşak ünlü bilim insnaı Albert Einstein'ın İsviçre 'de gittiği üniversitedeki sınıf yoklama listesini gördüm, sınıfta toplam 5 kişi varmış. Özel eğitim gibi bir şey. Ki kaldı ki Einstein'ın özel hayatını okuyanlar bilir ki son derece kandırılmaya müsait yani saf ve de ikili ilişkilerde başarısız bir insanmış. Ancak alışılmış kitle eğitimi dışında da okullar her zaman var olmuşlardır. Enderun ve Köy enstitülerini inceliyorum bu aralar mesela. Medreseler varmış zamanında. Hatta Aristo ve Mevlana bile üniversite öğretmenleri esasında. Ama geldiğimiz noktada sistem çocukları ve ailelerini mutsuzluğa itiyor, bunu da görmemiz lazım.
SilBulunduğum bölgede de bir BBOM okulu kurma çalışmaları var. Ama fiziken bana çok uzak bir mesafede olduklarından aralarına katılamıyorum. Eğer daha yakın bir mesafeye taşınabilirsem, ben de o çalışmaların içinde olmayı çok istiyorum.
evet buralarda bu noktalardayım ben de.. unschooling homeschooling neyse fena halde oraya meylediyorum.
YanıtlaSilBirbirimize destek verelim mi? :)
Silbir yaygın din egitimcisi olarak sizi destekliyorum.
Silâlemin çocuğu için etkinlik kitabı yaziyorum şimdi evet. fakat bunu ben çocuğuma uygulayabilirim. ben ailesinde yanlış din eğitimi almasin cocuklar de bunu yapıyorum . "cennet cehennem kabir ölüm yılanlar" olmasın çocuğun din anlayışı
mustafali 3 yaşını bitirdiğinde anaokuluna gitmek istemedi aglata aglata gondermemi istedi öğretmeni. neye alışaçaktı acaba "istemediği şeyleri sadece ebeveyni istediği için yapmaya mi?
ben de geçen seneki oyun ablamla anlaştım. mutluyuz umutluyuz. benim denetimimde psiko motor eğitimimiz devam ediyor. din eğitimine hiç girmedim. ama hiç.
bizi kim yarattı:allah
bu kadar... bir de gece yatarken dinlediği dualar var. bilincaltina girmesi için.
hasılı çok bilmiscigim seni fena halde takipteyim destekteyiım
yanindayim
Benim kızım da yuvaya gitmek istemedi doğal olarak. Ben hemen hemen 2 ay kreşin girişimde oturdum. Sonrasında da 2 ay kadar kızım istediği zaman gittim. Bazen 1 saat oturttu, bazen 15 dakika sonra yolladı. Ama asla zorlamadım, istemediği zaman da kreşe göndermedim. 5 ay sonra ancak kapıdan el sallamaya başladı. Bu sırada okul dışında da arkadaşlarını evlerine gitmeye başlamıştık. Arkadaşları ile olmak için kreşe koşa koşa gidiyor, sadece anneannesi geldiği zamanlarda kreş aklına bile gelmiyor.
SilBen model olarak öğretmek taraftarıyım. Kızım ekran ike azla haşır neşir olsun istemiyorum. Bu nedenle yanında internet girmiyor ve televizyon izmemiyorum. Kitapları sesin isterim mesela. Yanımda sürekli kitap taşıyorum ve bulduğum her fırsatta kitabımı açıyorum. Yazmayı sevsin istiyorum, sürekli yanında notlar alıyorum vs vs. Yanında namaz kılarsanız, o da sizi taklit edecektir. Merak ettikleri hususunda da kendi cevabını kendisi bulacaktır muhakkak. Bilginin havada uçuştuğunu ve her iarzu edenin ona ulaşabileceğini düşünüyorum ben :)
güzel dusunuyorsun....
Silhas dusunuyorsun....
mervesafa; din eğitimine hiç girmedim kısmını açar mısınız rica etsem? yani bir portakalın içerisine yerleştirilen tulumcukların herbirinin bizler için paketlenmiş portakal suları olduklarından, ya da toprağı havalandıran solucanların ne harikulade yaratıldığından, ya da denizin içerisine yerleştirilmiş eşsiz dünyadan ve daha bir sürü şeyden hiç bahsetmedim mi demek istiyorsunuz? Allah kavramını ne miktarda kullanıyorsunuz günlük hayatta? mesela kendimden örnek verecek olursam bugün iyi insanlar kötü insanlardan korkar değil mi sorusuna iyi insanlar yalnızca Allah ı üzmekten korkar diye bir cevap verdim ve son derece tatmin olmuş ses tonuyla "evet" yanıtı aldım. o henüz 3 yaşında.
Silbir din eğitimcisi hiç bu konuya girmedim dediği için cevabınıza göre kendi yöntemlerimi sorgulayacağım.
teşekkürler.
Soru doğrudan mervesefa hocaya sorulmuş ama ben de dayanamadım, kendi hayatımdan vir örnek ermek istedim. Bir srkadaşım geçirdiği depresyon sonrası dine bağlanmıştı. Bir gün konuşurken Allah inancına nasıl vardığını anlatmak için bana "Sen giç güneş nasıl doğar düşündün mü?" diye sormuştu. Duyduğuma inanamıştım. Demek ki arkadaşım o yaşına kadar güneş nasıl doğar hiç düşünmemiş. Güneşin doğuşunun muhteşemliğini, hayat ve varoluş üzerindeki etkisini hissetmemiş. Bence en önemlisi çocuğun o portakal tulumcuklarımı eliyle patlatması, o solucanları elleriyle topraktan toplaması... Eğer içinde merak uyanırsa ve o muhteşemliğe kendi duyularıyla tanık olursa, sizin hiçbir şey söylemenize gerek kalmaz. Bir şeyi temel doğru olarak benimsetmek zorunlu kitle eğitimi yöntemlerinden biri gibi geliyor bana. Doğruyu bulmasına olanak sağlayıp, doğrunun ne olduğuna kendisinşn karar vermesine müsaade etmek, benim içime daha çok siniyor.
SilAma ABD'de dini nedenlerle ev okulus yapan aileleirn hemen hepsi çok küçük yaştan itibaren İncil'i sesli olumak ve tartışmak suretiyle dini eğitim veriyorlar.
düşünüyorum...
Silevet insan fıtratı temizdir. iyiliğe meyillidir. fakat siz çocuğunuzu hiçbir anlamda yönlendirmiyor musunuz? yani mesela gülümsemenin insanları mutlu edeceğinden, insanları mutlu etmenin ise kendini mutlu edeceğinden bahsetmiyor musunuz hiç? bahsediyorsanız bu da bir yönlendirme değil midir? bahsetmiyorsanız ebeveyn olarak kendinizi sorumlu hissetmiyor musunuz? sonuçta bir çok tecrübe edilmiş nokta var ve hepsini yeniden keşfetmesini beklemek haksızlık olmaz mı? işte ben bu noktada gülümsemenin insanları mutlu ettiğinden, insanları mutlu etmenin de Cenabı Allahın memnun olacağı bir iş olduğundan giriyorum konuya. evet bu düpedüz bir yönlendirme :) ama evlad bir meyve ise, her meyve de kendi ağacının nüvesini taşımaz mı? ben ona dünyada yaratıcıyı göreceği alanlar konusunda rehberlik etmeyip tamamını kendisinin bulmasını beklersem bu bakış açısını kaç yaşında ve kendi kendine nasıl geliştirecek ve ona bu süreci yaşamadan direk iyiyi ve güzeli sunmamın yanlış olduğu nokta ne olabilir ki? ben böyle yapmazsam kendimi vazifemi yerine getirmiyor gibi hissederim sanırım... ama yine de kafam karışık tabi.
Kesinlikle yanlış anlaşılmak istemem. Hiçbir şey için tek bir doğru yol olmadığı gibi eğitim hususunda da tek bir doğru yol yok bence. Ben kendimş rahat hissettiğim şekilde eğitim veriyorum, elbette siz de kendinizi rahat hissettiğimiz herhangi bir şekilde eğitim vermelisiniz. Olmadığınız biri gibi davranırsanız zaten çocuk bunu hisseder, tepki koyar. Dilinizin ucuna kadar gelen lafı elbette yutmanıza gerek yok. Benim yapım ise öyle değil. Ben tembelim, o laflar dilim ucuna bile gelmiyor. Kendisi keşfetsin diye beklemeyi ve kızımı izlemeyi daha eğlenceli buluyorum, arkası yarın dizileri gibi :) Hele ki benim vereceğim yanıttan daha renkli, daha arka bir sonuca ulaşmayı başarırsa çok çok mutlu oluyorum, ben ona değil, o bana öğretmiş oluyor böylece. Mesela kızımı 6 aylıktan bu yana babaannesinin mezarına götürüyorum. Henüz ölüm nedir, babaannem neden orada yatıyor gibi sorular sormadı. İyi ve kötü insan gibi ahlaksal yargıları içeren kavramları da bilmiyor henüz. Ben doğrunun bu olduğunu düşündüm. Belki bizim ailemiz için doğru budur da başka birinin ailesi için doğru bambaşkadır. Kim bilebilir ki? Kimse size yanlış yapıyorsunuz, farklı davranın diyemez. Mesela biri bana öyle dese, hiç dikkate almam uyarısını. Doğru yaptığıma eminim çünkü. Ama içimden bir ses, özellikle vicdanımın sesi "Bir şeyleri yanlış yapıyorsun, dikkatli ol" derse kesinlikle dikkate alırım...
SilSoyut kavramlar 6-7 yaşlarından sonra şekillenmeye başlıyormuş. O noktadan önce Allah kavramını anlatırsam somut bir maddeye dönüştürerek gözünün önünde canlandıracağına eminim. Zaten ben bir konuda soru sormadığı sürece asla açıklama yapmıyorum. Bu nedenlerle ben hiçbir soyut ve ahlaki konuda açıklama yapmadım henüz. Ama doğru olan bu mu? Kim bilebilir? Sınav dünyası neticede...
ben de yanlış anlaşılmak istemem sizin tarzınızı sorgulamıyorum sadece yazarak düşünüyorum. düşünüyorum çünkü elimde somut bir olumlu örnek yok. sonuçta kendi üzerimde denenmemiş bir yöntemi çocuğumda deniyorum ve onun minik zihninden neler geçiyor tecrübe etmediğimden bazen acabalar oluşuyor zihnimde.
Silbakalım neler olacak :)
sevgiler, blogunuzu takipteyim.
sevgili sena.
Silöncelikle biraz kendimden bahsedeyim.
Şu anda Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı bir kursta yönetici-öğretici olarak görev yapmaktayım. Ayrıca yine başkanlığımıza bağlı okul öncesi "din eğitimi kitap komisyonu"ndayım
oğlum. duru masum bir çocuk. olaylara bakışı o kadar masum ki. yani fıtratı henüz bozulmadı. ben de o şekilde davranıyorum.
bu sabah çok ama çok ilginç bir şey oldu. oğlumla dışarıdaydık. kucağımdaydı. önümüzde ağaçlar, çiçekler, çimenler eşsiz bir manzara. plan yapmadım hazırlamadım birden bire oğlum şu mükemmelliği görüyor musun ağaçlar çiçekler böcekler - evet biz böcekleri çok seviyoruz :-) - ne güzel bunları bizim için kim yaratmış dedim.
kim anne dedi
Allllah dedim.
evet allllah dedi
yaratmış nedir sormadı
allah nerde demedi
kim demedi
sustu. oğlum susan bir çocuk. testler birebir doğruyu göstermez ama bize bir fikir verir. ıq eq gibi yani.
oğlumun resmi berbat ötesi. sadece sevdiği şeylerin hayvan ve bitkilerin içini boyamak istiyor. ama anlatımı, olayları hatırlaması, kelime hafızası, duru konuşması mükemmel.
çokbilmişin de deiği gibi. izliyorum. bekliyorum.
sünnet çerçevesinde ya-şa-ma-ya çalışıyorum
babasıyla konuşurken Allahın beni nasıl sevdiğinden bahsediyorum
geceleri kuran dinleyerek uyuyor
kardeşini seviyor. evet dövüşebiliyorlar. böylece hayatı öğreniyorlar. fakat sevgi bmbaşka birşey. tıpkı benim eşimi çok sevmeme rağmen onunla kavga ettiğim gibi.
önce zahmet, sonra rahmet yani.
kardeşi iki adım geride kalsın endişeleniyor. onu elinden tutup hadi kızım diyor. bu mükemmel bir şey benim için.
keşke daha uzun yazabilsem. ama çalıştay'dayım. ve etkinliği teslim etmeden odamaa çıkamayacağım. eve gidince uzuuuun bir yazı yazacağım bunula ilgili inşallah ama ondan önce annecafe hilal için bir yazı yazmıştım. linki şu
http://hocanne.blogspot.com/2012/11/okul-oncesi-manevi-egitim.html
merhabalar..yaznınızı tekrar tekrar okudum ve kendimi çok kötü hissettim:( neden derseniz..çünkü ben bu zamana kadar kızımı hiç okula göndermemeyi yada evde eğitim vermeyi düşünmemiştim..hatta benim 3 yaşındaki kızım okula gitmek için çıldırıyor şuan resmen çok hevesli ve arada sıra onu kreşlere ilköğretim okullarına gezmeye götürürüm...yani ben kendimi bilinçli iyi bir anne olarak görürdüm..ama buzamana kadar neden kızıma kitle eğitimi vermemeliyim bu sisteme hapsetmeyeyim kızımı diye neden düşünemedim??? işte bu yüzden kendimi kötü hissettim..sizin sölediğiniz bu konular hakkıda hiçbi bilgim yok benim! ama önerdiğiniz 2 kitabı hemen online kitap alışveriş sitesiden buldum ve sepetime attım:) hemen okucam ben de..yazdıklarınızı da desteklediğimi sölemeliyim..eğitim sistemi gerçekten kötü farkındayım ama evde eğitim vermek....çok zorrrr..şöle bi düşünüyorum da en başta aile büyükleri başımızın etini yer vallahi..önce kime laf anşatıcan açıklama yapıcan....ama ileride neden olmasın??belki bir gün..sizlerin sayesinde belki isteyenlerinde evde eğitim yapıp diplomavs. alabileceği bi noktaya geliriz..belki..bilemiyorum..böle önemli bi mevzuya değindiğiniz için çok teşekkür ederim..eminim benim gibi ilkdefa bu konuyu düşünenler de vardır..bugün yazdığınız diğer post'u da okudum..bu konuda yazılarınızın devamını bekliyorum..benimse bu konuda yapacağım ilk şey 'emile' kitabını okumak olucak..çok merak ediyorum..aslında okuduğunuz kitaplara da yer verseniz yazsanız çok güzel olmaz mı?? özellikle eğitim,çocuk gelişim vs hakkında okuduğunuz kitapları bizlerle paylaşıranız bizler de haberdar olur alır okuruz..sık sık yazmanızı temenni ediyorum..ben zaten sık sık bloğunuza girip geçmişteki yazılarınızı okuyorum:)
YanıtlaSilellerine saplık..sevgiler..rabia sarı
Benim kzım da okula gitmek için çıldırıyor. Ama biraz deşince o isteğin okulla değil, arkadaşları ile ilgili olduğunu anladım. Öğretmenim olmasın ama arkadaşlarım olsun diyor mesela. Eminim ki sokakta gönlünce ıynayabiliyor olsa, arkadaşları da gün boyu sokakta olsa, tıpkı eve sadece salçalıı ekmek deikimini slmak için uğrayan çıcuklar gibi sabahtan akşama ne eve, ne okula, ne de başka bir dört duvar arasına girmek isteyecek.
SilEv okulu sistemi herkese uymayabilir. Ama en azından halihazırdaki eğitim sisteminden memnun olmadığımızı, farklı eğitim modelleri yönünde taleplerimizn olduğunu gösterebiliriz. Talep arzı doğurur. Eğer ebeveynle rolarak biz tslep edersek en azından özel sektör talebimize cevap verecektir.
shantaram
YanıtlaSilellerine sağlık.bende kendimi yukarıdaki arkadaş gibi hissettim valla,gerçi benim bebeğim çok küçük ama sen uyandırmasan inan ben böyle çıkş yolları olduğuna upuzun bisüre ayamazdım.ne yabacı dilim var ne de araştırmacı biriyim,üstelikte tembel ve ağırkanlı bi insanım.ev okulu veya okulsuzluk uygulayabilirmiyim,kendimi geliştrebilir, değiştirebilirmiyim bilmiyorum,ama bebeğim için en iyisini yapmaya çalışcağım.yalnız sonuç oğluşumla akşama kadar evde fosur fosur uyuyan tipler olup çıkmaktan korkarım ki ben böyle biriydim yıllarca:))sanırım kendine güvenmek,aktif olmak,yaratıcı olmak lazım.şuan için pak bu vasıfları taşıdığımı düşünmüyorum ama bakalım,sen açarsın yine ufkumu:))
şunu tam anlayamadım yalnız ilerde akademik kariyer yapmak isterse yada diplomalı bi iş yapmak isteerse diye diplomaları almasını sağlıycaksın anladığım kadarıyla.peki şuan okullarda aldıkları eğitimle bile bi sonraki aşamaya geçemediği için dershanelerde çılgıncasına test çözen bi nesil var.ve onalrdan duydğuma göre yetmiyormuş zaman daha çok zaman ve çalışmak istermiş bu öss ler öys ler için.(utanarak şuan ki eğitim sistemimiz nedir onu dahi bilmiyorum)
ev okuluda yapmıycam dedin sanırım.peki matematiktir ,fendir ,kimyadır falan öğrenmesini sağlıyacakmısın?
Ben de kızım bebekken, onu nasıl oyalarım diye internette dolaşırken aydım alternatif eğitim modellerinin olduğuna... İnsan şartlanıyor ve ancak kendi gördüğünü olabilir ve doğrudur kabul ediyor. Gerçi herkesin bildiği bir Erkin Koray örneği vardır ama sanatçıdır, radikaldir denip yaftalanıyor böylesi farklı tavırlar.
SilBir de ben kendime yüklenen bir insanımdır, ilk defa benden de fazla kendşne yüklenen virini görüyorum :)) Annelik ve babalık bence kişisel gelişim kurslarının en ciddisi. İnsanı o kadar zorluyor ki gelişmemek ve değişmemek neredeyse imkansız oluyor. Eğer siz de benim gibi uyku düşkünü tembellerseni (ki bunun nedeni de aslında haraket kısıtı içinde yetişmemiz imiş, düşününce okuldan çok açık havada vakit geçirerek büyüyyen köy çocuklarının arasından bizim gibi tembelerşn çıkmadığını fark edeceksiniz), okulsuz eğitim tam da size göre. Çünkü anne babanın hiçbir şeyi öncedne bilmesine ve ön hazırlık yapmasına gerek yok. Her şey spontan gelişiyor ve herkes, hepberaber öğreniyor. Ki bence işin eğlencesi de burada zaten. Örnekler vereceğim, daha net anlaşılacaktır o zsman.
Dershaneler için de şunu söylemek isterim: Eşimle hemen hemen yaşıt sayılırız. Ben derhaneye gittim, dershanenin özel sınıfında dereceye girmek için hazırlandım, özel dersler aldım. Eşim ise dershaneye gitmemiş, üstelik meslek lisesi mezunu olduğu için puanı da düşürülmüştü, üstelik meslek lisesi olduğu için fen ve matematikte çok gerideymiş. Bir dergiye üye olup, televizyondaki dersleri takip ede ede sınava girmiş. Şu anda benim kazandığımın 3 katını kazandığı, kendisini tatmin ve mutlu eden bir işi var. Yine mezun olduğum fakültede İstanbul'un adı bilinen liselerinden mazun olmuş birkaç kişiden biriydim. Geri kalan herkes Anadolu'nun adı sanı duyulmamış okullarından mezundu. Hatta vir arkadaşımız tek bir matematik ve fen sorusu cevaplamadan, sosyal bölümlerde tam soru cevaplayarak girmişti fakülteye...
Diyeceğim o ki, tek bir doğru yok asla. Ayrıca akademik başarı asla mesleki başarıyı sonuçlamıyor. Çom iyi okullardan mezun olup da insna ilişkileri konusunda başarısız olup iyi işlerde tutunamayan ya da iyi bir ili olsa bile başka hiçbir alanda başarılı olamayıp, bol paralı prestijli ama mutsuz hayatlar sürenleri biliyorum.
Ben çocuğuma öyle bir eğitim bermeliyim ki, hayatta her nr istiyorsa kendi emeğiyle uğrsşarak kazanabilsin. Ben arın öbür gün hayatta olmayabilirim. Bana ve benim ekonomik gücüme güvenmemeli. Kendi gücünün farkında olmalı.
Matematik ve fen derslerini isterse öğrenir, ihtiyaç duyarsa öğrenir. Bu konuda da bir azı azayım, madem merak var. Daha doğrusu azılmış bir yazıyı çevireyim, orada çom güzel açıklamışlar. Hatta bir de matematik öğretmeninin TED kınuşması var. Unutmayayım da onu da ekleyeyim. Ama her koşulda ben kızımın yapamadıklarına değil, yapabildiklerime odaklanmayı tercih ederim. Hani bizr kimyasi kötü, kimya dersi aldıralım derlerdi ya? Bence olması gereken "tarih bikgisi harika, tarih dersi aldıralım" olmalıydı...
Merhaba cokbilmis benim de ufkumu aciyorsun yazilarini pespese merakla okuyorum, okulsuz egitim uygulamalarını paylasırsın umarim. Bu yazinda benim dikkatimi ceken bir nokta oldu, Adem Günesin anadolu pedagojisi diye bir yaklasimi var ve onun degindigi noktalara deginmissin yani dogru yoldasin, devam et :) Mesela cocuklara soyut konularla ilgili onlar hazir olup da soru sormadan acıklama yapmayin diyor, senin de dedigin gibi. Bir de son yorumda söyledigin gibi, cocugun güclü yanlarini öne cikarmak gerektigini söylüyor... Seni izlemeye devam. Beşirin annesi.
SilTeşekkür ederim Beşir'in annesi, birbirimizden güç almaya devam edelim...
SilBizim de daha şimdiden üzerinde kafa patlattığımız bir mesele bu (bizim oğlan henüz 8 aylık da... :)) ama bir türlü işin içinden çıkamadık. Öncelikle yaşıtlarının neredeyse hepsi okula gideceği için okul saatlerinde oynayabileceği kimse olmayacak. Ayrıca (biz homeschooling düşünmüştük) ona ayırabileceğimiz vakit yeterli olabilecek mi? Biz de eğer ilkokul çağı geldiğinde yine bu sistem devam ederse ilk 4 yıl bir devlet okuluna gönderelim ama mutlaka evde biz de destekleyelim dedik. Eşim sosyal, ben fen derslerine yardım edebiliriz; ayrıca dil eğitimi de verilebilir. Sonrasında duruma göre tekrar düşünürüz.
YanıtlaSilBen 4 senedir işin içindem çıkamadım :) Ama zaten önceden planlanabilir bir şey değil bence bu. Günün, ailenin, çocuğun koşulları, çözümleri ortaya çıkarıyor.
SilOyun oynayacak yaşıt bulmak çok kolay. Artık tüm okullar sabahçı ve öğlenci eğitim veriyor. Kapatılan pansiyonlu okullar, kurs adı altında tüm gün eğitim vermeye devam ediyorlarmış gerçi ama zorlama çözümler neteye kadar gider belli olmaz. O nedenle sabahları öğlencilerle, öğlenleri de sabahçılarla oynamak mümkün. Zaten çocuk eğer arkadaşları ile olmak için okula gitmek isterse, her zaman gidebilir, okullar mecbur almak zorunda. Okula gitmek istemezse de arkadaşları tarafından kıskanılan kendisi olacaktır kesin :)
Ev okulu yapan amerikalı ailelerin bloglarını izlemenizi öneririm. Dil bilmeseniz bile resimleri yeterli. Amerika'da gizmet sektörü pahalı olduğundan ev temizliğini ve her türlü ev işini kendisi yapıp 8 tane çocuğa ev okulu veren anneler var. İsteyen yapıyor yani. O çocukların müik aleti çalışını, marangozluk işler yapışını, spor tKımlarındaki maçlarını ya da en sonunda üniversiteye girişlerini gördüm ben gözlerimle...
8 çocuğa zaman yetiyorsa, tek çocuğa haydi haydi yeter. Çünkü kendi okul hayatınızı düşünün: çoğu dersi hayaller kurarak, dersi dinlemeden geçirmediniz mi? Okullar çocukların olabildiğnce uzun evden uzak tutulması üzerine kurgulanmış. Aslında bir çocuk en fazla günde 1-2 saat çalılsa, hele de ilkokul için, fazlasıyla yeter.
İlkul çocupuna verilecek fen ve sosyal dersinden ne olur zaten? Öğretmenler için satılan yardımcı kitaplarda aldım da baktım, ben zaten 3,5 yaşındaki kızmla yapıyorum onları. Sonnrasında da önemli olan çocuğun kendi kendşne çalışmasını teşvik etmek, siz bilmeseniz bile olur. Ama elbette beraber öğrenirseniz tüm aile için harika olur. Ama ayrıca özel ilgisi olan ama sizin yardımcı olamadığınız konularda özel ders de aldırailrsinix. Nasıl olsa okul, servis, yemek oarası vermeyeceksiniz. Özel grup dersleri, özel okul ücretlerinden daha düşük oluyor, öyle hesaplamıştım :)
Bu arada google beni Gökçe Erdem olarak güzel güzel log in ediyorken; birden bire içine bir satır bile karalamadığım blogum profilimle log etmesi ilginç olmuş :)
SilEşimle hem çalışıp hem çocuğa zaman ayıramayız diye çekindik hep. Hem de biz çalışırken o nerede duracaktı? O anlamda ilk 4 senenin zorunlu olması iyi, en azından çocuk tek başına evde bırakılabileceği yaşa geldiğinde mezun oluyor :)Gerçi biz de kendimizi Bodrum'a atmayı başarabilirsek ben de doktora diplomamı (alırım heralde o zamana kadar) duvara asıp evde çocuğumla ilgilenirim :)
:)))) Benim gibi :) Doktora diplomamı alır almaz, duvara astım ve bir sahil kasabasına kaçtım. Deli misin diyenlere cevaben de bir yazı yazacağım da, "ağır gelll" denmesin diye, okulsuz eğitim konusu kapansın diye bekliyorum :)
SilEşi ve kendisi de çalıştıkları halde çocuklarına güvendikleri bir bakıcı tarafından ev okulu yapılan bir ailenin blogu vardı. Şimdi birden hatırlayamadım ama aratırsam bulabilirim sanırım. Yalnız kadının ofisi evin üst katındaydı. Günboyu ofisinden çıkmıyormuş ama en azından çocukların hastalığında filan yanınd aolma şansı var. Adam da sanırım part-time gibi çalışıyordu. Çünkü saat 3-4 gibi çocukları babası devralıyordu.
Aslında düşününce birbirinin kopyası hayatlar yaşamak zorunda değiliz...
yazınız yine ufkumu açtı.bir insanın çocukluğu ana vatanı diyor doğan cüceoğlu ve biz etiket uğruna çocuklarımızı vatansız bırakıyoruz.inş. sizin gibiler ve bizlerin destekleriyle çocuklarımız için daha umutluyum.
YanıtlaSilO etiketleri ben aldım ve baktım, gördüm ki hiçbir işe yaramıyorlar. Beni mutlu etmiyorlar. Kefene girip benimle de gelmiyorlar...
SilŞu yazıyı çok seviyorum, tüm etiket meraklılarına, iktidar sahibi olmaya çalışanlara, kendisine tutunacak bir dal arayanlara gelsin (yazanın kalemine sağlık):
http://muzafferabla.com/2013/03/31/insanevladi-duserken-bile-gozunu-yukari-diker/
Merhaba. Öncelikle evli ve çocuk sahibi değilim. sizin yaşadığınız kaygılardan daha çoook uzağım yani. Sadece günde 9 ders yapan, mutsuz ve hapis hayatlar yaşayan ve bu hayat için ailelerinin yığınla para ödediği bir özel okulda ortaokul fen öğretmeniyim. Gönül rahatlığıyla doğru yolda olduğunuzu söylüyorum. Türkiye nin koşulları Amerika gibi olmasa da bizim de kendimize göre avantajlarımız var. Akrabalık ilişkilerimiz, komşuluklarımız, örf ve adetlerimiz, kültürel miraslarımız, eşsiz bir coğrafyamız, zengin bitki örtümüz, yöresel oyunlarımız, türkülerimiz vs bir çok öğrenme alanı ve mataryelimiz var. Ayrıca teknolojinin gelişmesiyle birlikte yurt dışındaki her türlü bilgi kaynağına ve eğitim materyellerine tek tıkla ulaşabılıyorsunuz. Fen öğretmeni olarak çocukları bilimden uzaklaştıran en önemli etkeni okul ortamı olduğunu düşünüyorum. Çocuğunuzu bilim insanı olarak yetiştirmenin yollarına dair geçen ay bir dergide yazım yayınlandı. İlginizi çekerse http://mimozaseynep.blogspot.com/2013/04/happynomi-dergisinde-yazm-yaynland.html adresinden okuyabilirsiniz
YanıtlaSilYazınızı okudum, kendi özeleştirimi de yaptım bu vesileyle. Kızımın oyuncaklarını tami ediyoruz ama kendisinin tamir etmesne hiç fırsat tanımamıştım. Oyuncak kısıtlamasına gitmeyi düşünüyordum. Şimdi kararımı kesinleştirdim, artık yei oyuncak aldırmayacağım. Okulsuz eğitim kapsmaında neler yaptığımızı da vaktiniz olur da izleyip değerlendirebilirseniz çok makbule geçer. Kaleminize sağlık...
Siltakipteyim :) yeni paylaşımlarınızı merakla bekliyorum
SilBir sınıf öğretmeni olarak yazınız çok ilgimi çekti. Bu konuda bir araştırma yapmamıştım ama tüm gün okulda zamanını geçiren çocuklara hep içim acımıştır. Yalnız sorun şu anneler çocuklarının evde oldukları saatlere tahammül bile edemiyorlar. Abartmıyorum 8 saat dersin üstüne çocuklarının etütte kalmasını isteyen, eve gittiklerinde uyuyana kadar savaş halinde olan ebeveynler var. Üstelik çoğu eğitimli anne babalar. Ayrıca Cumartesi günü de okula gelen çocuklar var. Ödevleri az bulan anneler var. Bunun yanında okuldan beklenti çoook yüksek.
YanıtlaSilBir sınıf öğretmeninin ağzından bunları duymak kendimi bir tuhaf hissettirdi. Verdiğim karaın doğruluğunu görüp sevineyim mi, çocuğumun bu şekşlde yetişen çocuklar synı ortamda yaşayacağını düşünüp üzüleyim mi bilemedim. Sınıf öğretmeni olduğunuxa göre ilkokul çocuklarından bahsediyorsunuz sanırım? 8 saat ders mi görüyorlar gerçekten? Normal bir etişkin için mesai saati o kadar zaten... Ne desem bilemiyorum, kilitlendim kaldım.
SilEbeveyn tutumlarıyla ilgili daha pek çok sıkıntı var. Umarım yazınız herkese ufuk açar
YanıtlaSilBen doktorasını yaptıktan sonra 35 yaşında çocuğuna bakmayı seçmiş bir kadınım. Özel hayatımdır diye bu hususun üzeride fazla durmuyordum ama demek ki yazmak lazım. İnsanın çocuğundan daha kıymetli bir hazinesi yok bu hayatta...
SilValla bu ve akabinde gelen iki yazıyı okuduğuma ne kadar sevindiğimi söylesem az hem de tam alternatif eğitim modelleri üzerine okumaktan (montessori, waldorf vs'den) sıtkım sıyrılmış ve hiç okul olmasa daha şahane değil mi konu başlığından okumaya başlamışken, kaynakçalar, çeviriler, deneyim paylaşımları daha ne olşun şahane. Güney sizin aileye çok yaramış :))
YanıtlaSilGeçen gün bir arkadaşım aradı, telefonda sohbet ederken biraz fazla gülmüşüm sanırım : "Yahu Anadolu insanı ne güler yüzlü, ne huzurlu insanlar" dedi şaka yollu :))) Anadolu'ya gelin siz de, tavsiye ederim :)
SilGecenin bu saatinde yazini ve yazinin konusunu gordugume ne kadar sevindigimi anlatamam. Ben ben de ben de didaktik, zorlayici koreltici ve evladi aileden uzaklastiran MEB ye karsiyim. Bana guc ve moral verdin. Tesekkurler
YanıtlaSilsena, tamamen aynı durumdayız.
YanıtlaSilBenim de elimde somut bir olumlu örnek yok, kendi üzerimde denenmemiş bir yöntem çocuğumda deniyorum ve onun minik zihninden neler geçtiğini de bilemediğim için benim de kafamda sürekli şüpheler uçuşuyor.
Ama bence bu şüpheleri duyuyor olmamız, elimizden geleni yaptığımızın bir göstergesi.
Ben içimi rahatlatmak için ev okulu ile eğitim veren ailelerin, okulsuz eğitimle büyümüş gençlerin ve kendileri ev okulu ile büyümüş ve çocuklarını da ev okulu ile büyüten ebeveynlerin yazılarını takip etmeye çalışıyorum. Elbette koşullarımız aynı değil ama biraz öngörü sahibi olabiliyorum en azından...
Merhaba, ben 2 hafta sonra oğluma kavuşacak olan bir baba adayıyım. Eğitim sistemindeki tutarsızlıklar, yanlışlar ve sürekli değişen şeyler yüzünden şimdiden unschooling konusunu araştırmaya başladım. Bu konuyu araştırmaya başladığımda başta biraz erken diye de düşünüyordum aslında ama okudukça, araştırdıkça böyle bir sistem için şimdiden hazırlanmaya başlamam gerektiğine inandım. Ben belki arkadaşlarıma göre biraz farklı bir eğitim hayatı geçirdim. Kısaca anlatayım. Ben ilkokulu köyümüzde okudum, 1. sınıfta 15i geçmeyen sınıf mevcudu 5. sınıfta 5e düşmüştü. 5. sınıfa kadar da çok harika bir öğretmenle eğlenceli vakit geçirdiğim bir yerdi. Sonrasında ortaokulda anadolu lisesi, lisede fen lisesi ve üniversite okudum. Ancak şu anda farkediyorum ki bütün eğitim hayatım boyunca farklı kademelerde yaşadığım ortak bir durum var. Ben ilgimi çeken her konuyu dikkatlice dinledim, anlamaya çalıştım, öğrendim. İlgimi çekmeyen hiç bir konuyu da kendimi ne kadar zorlarsam zorlayayım dinleyemedim, koptum, öğrenemedim. Zorunda kalmadıkça hiç bir ödevimi yapmadım. Hiç bir sınava yarım saatten fazla çalışmadım. Çünkü aldığım bilgiyi içselleştiriyordum. Benim en kötü derslerim fen bilgisi, fizik, kimya, biyoloji idi. Okumak, ezberlemek, sorgusuzca hafızaya atmak bana göre değildi. Bir kimya denklemini, bir hücre bölünmesini, bir merkezkaç kuvvetini işleyişini kafamda oturtamadıysam eğer öğrenemiyordum. Ama sonradan konularına hakim olmakla kalmayım aynı zamanda mükemmel öğreticiler olan başka öğretmenlerle tanıştım ve bir şeyi farkettim. Benim öğrenmeye hazır, bilgiye aç, parlak, pürüzsüz zihnimin yatkın olmadığı, yeteneksiz olduğu, basmadığı hiç bir konu yoktu. Sadece nasıl öğreteceğini bilmeyen, haksızlık etmeyeyim belki birçoğuna öğretebilen ama bana hitap edemeyen öğretmenler vardı. Ben çok şanslı bir eğitim hayatı geçirdim, çevremde her zaman bana hitap edebilen iyi öğretmenler oldu. Ancak ileriye baktığımda çocuğumun da aynı şansı yakalayabileceğine inanmamakla birlikte böyle bir ihtimal olsa bile bunu şansa bırakmamaya kararlıyım. Maalesef nereden başlayacağımı, nasıl bir yol izleyeceğimi bilemiyorum. Eşimle bu konuyu paylaşmadım, tepkisi ne olur bilmiyorum. Ailem, çevrem bunu nasıl karşılar bilmiyorum. Öncelikli olarak verdiğiniz kaynakları mutlaka edinip okuyacağım. Bloğunuzu da takip ediyorum, paylaşmaya devam etmenizi dilerim.
YanıtlaSilSevgiler...
Harika bir eğitim hayatı geçirmişsiniz bence. Eminim tam gün de okumamışsınızdır ve okuldan sonra serbest oyun için çokça zamanınız kalmıştır. Artık köy çocukları bile sizin gibi okuyamıyorlar. Çünkü "taşımalı sistem" denen bir illet var. Çocuklar köylerinden servislerle toplanıp daha büyük bir kasabaya taşınıyorlar. Ayrıca bulundukları köye yakın okullar olanlar bile "proje ödevleri"nden kaçamıyorlar. İlkokul birinci sınıf öğrencisine proje ödevi olarak kartondan şehir yapın denmiş. 7 yaşındaki çocuk ne yapmış? Mimarlık okuyan yan komşusunun oğlundan yardım istemiş, delikanlı da onun için projeyi tamamlamış. Şimdi bu çocuk, bu proje ödevinden ne öğrendi? Hiçbir şey öğrenmese ona bile razıyım, ama ahlaki olarak üçkağıt yapmayı öğrendi bir kere, işte ben bunu hazmedemiyorum.
SilKafanızdaki karışıklık zaman içinde geçecek. Homeschool yerine unschool düşüncesi ile başlamış olmanız bile ileri bir adım bana sorarsanız. Unschooling denemek çocuğa ve doğuştan getirdiklerine, en başından güveniyorsunuz demektir. Güven varsa gerisi halloluyor. Unschooling metodunun temel bir düsturu var: Hiçbir şey için geç değildir, aceleye etmeye hiç gerek yok. Önce bir şey uygula, sonra arkana yaslanıp uyguladıklarının sonuçlarını gözle. İşe yarıyorsa devam edersin, yaramıyorsa başka bir yöntem denersin. Zaman kaybı değildir, hepsi birer tecrübe ve kazançtır.
Çocuğa güvenip saygı duyduğunuzda, kendisine gereken her şeyi kendi kendine öğrenebildiğini şaşkınlıkla (en azından ben şaşırıyorum hala her seferinde, çünkü bana öğretilmezse öğrenemeyeceğime inanmışım, öğretebilen ve öğretemeyen öğretmenler olduğunu düşünmüşüm sizin gibi) fark edeceksiniz.
Kızım 4 yaş, 4 aylık. İnanılmaz bir hayal gücü var, sürekli senaryolar üretiyor. Aynı kitabı 50 değişik hikaye üreterek tekrar tekrar okuyor kendince. Sırf bu nedenle, özellikle erken okuma yazma öğrenip de yazılı hikayeye bağlı kalmasın, kendi hayalgücünü dinlemeye devam etsin diye okuma yazma ile ilgili hiçbir alıştırma yapmıyorum. Geçen babası "Kontes'in tüm harfleri bildiğinin farkında mısın?" dedi. Bir kelime gösterdiğimizde tüm harfleri tek tek sayıyor. Ve kendince hecelemeye çalışıyor. "Bu B, bu da A. Yanyana gelince bea diye okunur" diyor mesela :) Gene şaşırdım. 4,5 sene oldu neredeyse, ben hala şaşırıyorum :)
Bu konuda daha çok yazmak istiyorum ama varolan sistemi kötülemeden, okulsuz eğitimi bir sistem alternatifi olarak göstermeden pozitif yazılar yazmak istiyorum. O da biraz zor geliyor :)
Bu sistemi Turkiye'de nasıl uygularız?yasal degil
YanıtlaSil