Kızım sözel oyunlara daha meraklı. Tüm günü elinde kitaplar, kitap okuma numarası yapıp kendi kendine hikaye anlatarak ya da kuklalarını oynatarak geçiriyor. Biz yetişirken, bize söylenen hep şu oldu: "Matematiğin mi zayıf? O zaman matematik dersi almalısın, zayıf yanını güçlendirmelisin.". Oysa bence tam tersi söylenmeliydi: "Edebiyatın mı güçlü? O zaman edebiyat dersi almalısın ve güçlü yanını daha da ortaya çıkarmalısın!". Ben de kızımın zayıf yönlerini yok etmeye çalışmıyorum. Ama güçlü yönlerine yönelik oyunlar oynayarak, onu daha da şevklendirmeye çalışıyorum. Bu nedenle teatral oyunlara ağırlık veriyorum. Zaten ben başka bir şey oynamak istesem de konu dönüyor dolaşıyor gene hikayelere, dramalara varıyor. Misal, eğer hamurla oynuyorsak bir süre sonra hamurdan yaptığımız balıkları birbirleri ile konuşturmaya başlıyor kızım :) Umarım ileride iyi bir edebiyatçı ya da senarist olur...
Yukarıda kapağı görünen kitabı da bu nedenle okumaya başladım. Aşağıda anlatacağım Forum Tiyatrosu çok ama çok ilgimi çekti. Kızım, şu an bu tür bir tiyatro oyunu için çok küçük. Ama ileride kendi sorunlarının çözümünü kendisinin bulabilmesini bu tür oyunlar yardımıyla sağlayabileceğime inanıyorum. Malum tiyatro insana hem kendi zayıf yönlerini gösterir, hem kişinin yabancısı olduğu insanlık halleri ile tanışmasını sağlar hem de insanı düşünmeye zorlar. Ama alıştığımız tür klasik tiyatro didaktiktir. Oysa Forum Tiyatrosu'nda seyirciler de oyuna katılıyorlar, kendi performansları ile oyunun gidişatını değiştiriyorlar ve sonuçta yapmaları gereken doğru hareketler silsilesini buluyorlar. Yani eylem halinde düşünüyorlar! Bence muhteşem.
Ülkemizde halihazırda Forum Tiyatrosu oynanmıyor sanıyorum. Ama Forum Tiyatrosu'na oldukça yakın, interaktif bir oyun olan "Mi Minör" şu sıra çok gündemde. Meltem Arıkan'ın yazdığı ve Mehmet Ali Alabora'nın oynadığı bu oyunu "Ustream" üzerinden izlemek ve hatta oyuna katılmak da mümkün.
Tam anlamıyla oyuncuların yerine seyirci-oyuncuların geçtiği Forum Tiyatrosu örneklerini de ülkemizde görmeyi çok isterim.
Şimdi kitabın Forum Tiyatrosu ile ilgili bölümünden bir kesit aktarıyorum:
Forum Tiyatrosu, seyircilerin
oyunun gidişine yön verdiği bir oyun türüdür. Oyuna dahil olan seyirciye,
seyirci-oyuncu denilmektedir.
Dramaturji
- Metin her karakterin doğasını açıkça ortaya koymalı, hepsini kesin olarak tanımlamalıdır ki seyirci-oyuncular kolayca her birinin ideolojisini tanıyabilsin.
- Baş kahraman tarafından ileri sürülen orijinal çözümler forum aşamasında tahlil edilecek en azından bir tane politik veya sosyal hata içermelidir. Bu hatalar, iyi tanımlanmış durumlar içinde dikkatle prova edilmeli ve açıkça aktarılmalıdır. Çünkü Forum Tiyatrosu ne propaganda tiyatrosu, ne de eski didaktik tiyatrodur. Hepimizin, bizlerin, oyuncuların ve seyircilerin birlikte öğrenmemiz anlamında pedagojiktir. Oyun – ya da model- bir hatayı, bir yanlışı göstermelidir ki seyirci-oyuncuları, yeni çözümler bulmaya ve baskıya karşı koymanın yollarını keşfetmeye kışkırtabilsin. Biz iyi sorular ortaya atıyoruz ve seyircilerin de iyi cevaplar sunmasını bekliyoruz.
- Amaç somut durumları (tiyatro ortamında) tartışmak olduğu sürece piyes “gerçeküstü” veya “akıldışı” olanlar dışında (gerçekçi, sembolist, dışavurumcu vb) her janrdan seçilebilir, tarz önemli değildir.
Sahneleme
- Oyuncuların, üstlendikleri rollerin ideolojilerini, işlerini, sosyal işlevlerini, mesleklerini vs rahatça gösterebilmek için fiziksel oyunculuk tarzları olmalıdır. Karakterlerin evriminde bir mantık dizgesinin olması ve bir şeyler yapıyor olmaları önemlidir. Aksi takdirde seyirciler yerlerinde oturup forumu tiyatrosuz yapma eğiliminde olacaklardır – bir radyo forumu gibi sadece sözle (hareketsiz).
- Her gösteri, kendi özel konusu için en uygun ifadeyi bulmalıdır: bu ya halkın genel eğilimleri ve rızasıyla ya da sunum veya ön araştırma sırasında bulunmalıdır.
- Her karakter “görsel” olarak öyle sunulmalıdır ki konuşma metinlerinden bağımsız olarak tanınabilir olsunlar; kostümler de seyirci-oyuncular tarafından telaşa kapılmadan, kolaylıkla giyilip çıkartılabilecek şekilde olmalıdır.
Gösteri oyunu
Gösteri, oyuncu ve
seyirci-oyuncular arasında oynanan sanatsal ve entelektüel bir oyundur.
- Başlangıç olarak gösteri geleneksel bir oyunmuş gibi oynanır. Dünyanın belirli bir imgesi sunulur.
- Seyirci-oyunculara, başkahraman tarafından geliştirilen çözümlere katılıp katılmadıkları sorulur; büyük bir olasılıkla hayır diyeceklerdir. Daha sonra seyircilere oyunun ilk seferinde oynananla tamamen aynı biçimde ikinci kez oynanacağı söylenir. Oyuncular, piyesi tekrar aynı sona ulaştırmaya çalışacaklar, seyirciler de geçerli ve olası yeni çözümler olduğunu göstererek bu sonu değiştirmeye çalışacaklardır. Bir başka deyişle oyuncular belirli bir dünya görüşünü savunacaklar ve dünyanın olduğu gibi kalması ve olayların eskisi gibi devam etmesini garanti altına almak isteyeceklerdir… Ta ki bir seyirci-oyuncu müdahale edip var olan dünya görüşünü, var olması gerekenle değiştirene kadar. Seyirci-oyuncular arasında belirli oranda gerginlik yaratmak hayati öneme sahiptir – eğer kimse dünyayı değiştirmezse olduğu gibi kalacaktır, eğer kimse oyunu değiştirmezse aynı şekilde sonlanacaktır.
- Seyircilere, baş kahraman bir hata yaptığında daha iyi bir çözüm üretmek için atılacak ilk adımın onun yerine geçmek olduğu bildirilir. Tek yapmaları gereken oyun alanına gidip “Dur!” diye bağırmaktır. O anda oyuncular hemen oldukları yerde pozisyonlarını değiştirmeden durmalıdırlar. İzleyici-oyuncu gecikmeden, ilgili sözü, hareketi veya anı (hangisi en kolaysa) belirterek oyunun nereden başlayarak devam etmesin istediğini söylemelidir. Oyuncular daha sonra oyuna tarif edilen noktadan başlar, seyirci artık bir başkahramandır.
- Yer değiştiren oyuncu oyundan hemen ayrılmaz; sahne kenarında bir tür koç veya taraftar gibi durur, seyirci-oyuncuları yanlış yapmaya başlarsa onları düzeltir ve onları cesaretlendirir. Örneğin; Portekiz’de, patronu oynayan oyuncuyla yer değiştiren bir köylü “Yaşasın Sosyalizm” diye bağırmaya başladı. Yer değiştirdiği oyuncu da ona genel olarak patronların coşkulu sosyalizm taraftarlarından olmadığını açıklamak durumunda kaldı.
- Seyirci-oyuncu, başkahramanla yer değiştirip yeni çözümler geliştirmeye başladığı andan itibaren diğer oyuncular kendini baskının ajanlarına dönüştürürler veya zaten öyleyseler baskılarını arttırırlar ki seyirci-oyuncuya gerçeği değiştirmesinin ne kadar zor olduğu gösterilsin. Bu, (yeni çözümler bulmaya, dünyayı değiştirmeye çalışan) seyirci-oyuncuların (onları engellemeye çalışan, dünyayı olduğu gibi kabul etmeye zorlayan) oyunculara karşı oynadıkları bir oyundur. Elbette forumun amacı kazanmak değil; öğrenmek ve hazırlanmaktır. Seyirci-oyuncular, düşüncelerini eyleme göre “gerçek hayat”taki durumlara hazırlanırlar. Oyuncular ve seyirciler de aynı şekilde, oynayarak, eylemleri olası sonuçlarını öğrenirler. Baskıcıların cephaneliği keşfedilir ve ezilenlerin olası taktik ve stratejileri öğrenilir.
- Eğer seyirci-oyuncu pes ederse oyundan çıkar ve oyuncu tekrar rolü devralır; piyes hıza bilinen sona doğru ilerler. Bu sırada başka bir seyirci-oyuncu sahneye yaklaşıp “Dur!” diye bağırabilir ve tekrar nereden başlamak istediğini söyler, oyun bir kez daha o noktadan başlayacaktır. Yeni bir çözüm denenecektir.
- Seyirci-oyuncu nihayetinde bir noktada oyuncular tarafından uygulanan baskıyı kırabilir. Oyuncular arka arkaya veya hep birlikte pes etmelidir. Bu noktadan sonra seyirciler istedikleri kişinin yerine geçip belki de oyuncuların farkında olmadıkları yeni bir baskı şeklini göstermeye çağrılırlar. Durum seyirci-oyuncunun/başkahramanın, seyirci-oyuncu/ezene karşı oynadığı oyun halini alır. Böylece baskı, ona karşı mücadelenin yollarını (eylemleri yoluyla) tartışan seyirci-oyuncuların dikkatli incelemesine maruz bırakır. Sahne dışındaki bütün oyuncular koçluk veya taraftarlık görevine devam ederek kendi seyirci-oyuncusuna yardım etmeyi ve tavsiye vermeyi sürdürür.
- Oyunculardan biri de, jokerlik veya oyun liderliği gibi yardımcı işlevleri çalışmalıdır. Oyunun kurallarını açıklamak, yapılan yanlışları düzeltmek ve her iki tarafı da oyunu sürdürmeye motive etmek ona bağlıdır. Aslında seyircilere, eğer dünyayı değiştirmezlerse kimsenin onlar için değiştirmeyeceği ve her şeyin kaçınılmaz olarak aynı kalacağı –ki bu olmasını isteyeceğimiz en son şeydir- açık bir şekilde anlatılabilirse forumun etkisi daha güçlü olacaktır.
- Bu araştırmanın sonunda ortaya çıkacak bilgi, zorunlu olarak belirli sosyal grupların, zamanın bu belirli anında ulaşacakları en iyi bilgidir. Joker, konferansın başkanı değildir, gerçeğin yöneticisi değildir; jokerin görevi biraz daha fazla bilenlerin bunu anlatma şansına sahip olmalarını sağlamak, biraz cesaret edenleri biraz daha cesaretlendirerek ne yapabileceklerini göstermelerini sağlamaktır.
- Biten “forum”, “gelecek için bir eylem modeli”nin kuruluşunu önermektedir ve bu model ilk kez seyirci-oyuncular tarafından oynanır.
Forum Tiyatrosu Örnekleri
HALK KÜRSÜSÜNDEN TARIM REFORMUNA BAKIŞ
Portekiz’de, 25 Nisan 1974’ten
sonra insanlar tarım reformunu kendileri ele aldılar. Bir yasanın çıkarılmasını
beklemeksizin üretim yapılmayan toprakları sahiplenip üretime başladılar. Biz
yazım aşamasındayken, hükümet toprakların halk tarafından bu şekilde ele
geçirilmesine karşı çıkarak (onları hiç kullanmamış olan) eski sahiplerine
iadesini öngören bir tarım yasası çıkarma girişimindeydi.
1. Aksiyon
Sahne bahçede iki bankta geçer.
Bir adam, Mülk Sahibi, boylu boyunca iki banka uzanmış tembellik yapmaktadır.
Jose Afonso’nun Eurovision Şarkı Yarışması melodisi olan ve 50 yıllık faşist
Salazar-Caetano diktatörlüğünün devrilmesi sırasında askeri hareketin
başlangıcının işareti olarak kullanılan “Grandula Vila Morena” şarkısını
söyleyerek kadınlı erkekli yedi kişi girer. Yedi kişi, bankalara rahat bir
şekilde yerleşmiş olan Mülk Sahibi’ni bankların birisinden kaldırırlar; o
kalkmasına rağmen kendileri tek bankta hala sıkışmaktadırlar çünkü çok
kalabalıktırlar.
2. Aksiyon
Başka popüler şarkılar söyleyerek
işlerine başlarlar, toprağı işlediklerini gösterir mim hareketleri
yapmaktadırlar. Kamu malı olan bankları ele geçirme girişimini daha da ileri
götürmenin gerekliliğini tartışırlar. Bir bankı tek başına işgal eden Mülk
Sahibi’nin üretimsizliğine karşı çıkarlar, ama görüşleri bölünmüştür: Bazıları
onu atmak isterken, bazıları da, yeterince ileri gittiklerini, yeteri kadar
toprak elde ettiklerini düşünmektedirler.
3. Aksiyon
Bir polis, ortak banklarının 20
santimetresini boşaltmalarını emreden bir kararla gelir (geri dönüş yasası).
Taraflara ayrılırlar; bazıları kabul etmekten yanadır, diğerleri değildir,
çünkü şimdi verilecek bir taviz gittikçe daha çok toprağı kazanmaya çalışacak
olan karşıt güçlerin zaferini onaylamak olacaktır. En sonunda pes ederler.
4. Aksiyon
Polis tarafından korunan Mülk Sahibi, bankın boşaltışmış
olan kısmına oturur. Diğer yedi kişi de geri kalan yere sıkışırlar. Mülk
Sahibi, diğerlerinin ışığını engelleyen büyük bir şemsiye açar. Yedi kişi karşı
çıkar. Polis, Mülk Sahibi’nin eylemini sürdürme hakkı olduğunu çünkü toprağa
sahip olunsa da havaya olunamayacağını ifade eder. Grup bölünür; bazıları
mücadele etmek ister, diğerleri ise elde ettikleri ile az da olsa mutludurlar
ve ne pahasına olursa olsun barış istemektedirler.
5. Aksiyon
Polis hiç kimseye ait olmayan
“toprak”larda ortak bankı ikiye ayıracak bir duvar yapılması gerektiğinde ısrar
eder; açıkçası, maksat bu duvarı önceki sahibinin değil de yedi kişinin
yerleştiği tarafta yapmaktır. Daha çok tartışma, bölünme ve taviz. Yedi kişiden
biri mücadeleyi bırakıp gider, sonra ikici, üçüncü ve dördüncü.
6. Aksiyon
Polis yerleşimcilerin çoğunun
yerleşilen toprağı boşaltmasından dolayı yerleşimin anlamsızlaştığını söyler.
Sonuç olarak, son üç kişi de banktan atılır ve kamuya ait bankların eski
sahibi, her iki bank üzerindeki haklarını geri kazanır.
Forum
Bu sahne Porto ve Vila Nove de Gaia’da oynandı. Gösterinin
ilk gününde, açık havadaki meydanda binden fazla insan vardı. “Model” oynandı
ve “forum” başladı. İkinci gösterimde birkaç seyirci-oyuncu, Mülk Sahibi’nin
karşı saldırısına yönelik direnişin nasıl olması gerektiği doğrultusunda
görüşlerini oynadılar. Ama en güzeli
seyirciler arasından bir kadının karşı çıkışta bulunduğu andı. O sırada
sahnede, aralarında, kullanılacak en iyi taktikleri- rol dahilinde- tartışan
erkek seyirci-oyuncular vardı: sonunda hepsi de hemfikir olduklarına karar
verdiler. Bu noktada seyirciler arasındaki kadın şöyle dedi:
“Siz şimdi orada
baskıdan söz ediyorsunuz –hepsi çok güzel; sahnedekiler, biraz önce can düşmanları olan oyuncular karşısında
azıcık bile ezilmiş görünmeyen seyirciler arasından çıkmış erkeklerdir. Bu
sırada hala ezilenler ise biz kadınlarız çünkü hala eskisi gibi eylemsiz
biçimde oturup erkeklerin oynamasını seyrediyoruz."
Daha sonra bir erkek seyirci, birçok kadını, değişik rollerle
duygularını ifade etmeleri için sahneye davet etti. Kadınlar sadece tek bir
erkeğin, Polis’i oynayan oyuncunun sahnede kalmasına izin vererek öneriyi kabul
ettiler. Kadının dediğine göre: “Polis bir numaralı ezen olduğundan bu rol
kesinlikle bir erkek tarafından oynanmalıdır.”
İŞTE LİDER, EVDE KÖLE
Paris'te, bir bankanın elektronik muhasebe departmanı çalışanlarının grevi sırasında iş yerinde sendika lideri, evinde köle olan bir kadınla ilgili bir Forum Tiyatrosu yaptık.
1. Aksiyon
Çok fazla iş. Bir sürü müşteri. Banka kapanır kapanmaz sendikacı kadın, yoldaşlarını organize etmeye çalışıyor, yoğun telefon görüşmeleri yapıyor, randevular ayarlıyor, mitingler düzenliyor vs. Herkes onun tavsiyelerini dinliyor.
2. Aksiyon
Sendikacı kadının kocası içeri girer. Düdüğünü çalar. Kadın bir iki dakika direnir ama sonunda arkadaşlarını yüzüstü bırakarak kocası ile eve gider.
3. Aksiyon
Evde. Zevksiz ev işleriyle rahatsız edilmek istememekte ve iş sonrası uğraşları için hazırlanmakta olan kocasının her şeyiyle ilgilenir. Kadın, oyun oynamakta olan sürekli bakıma muhtaç çocuğuyla ilgilenir, onu yıkar vs. Sahne şu saptamayla biter: Kadın ailesi için tam anlamıyla bir köledir.
Forum
Foruma, baş kahramanın yerine geçen ve baskıyı kırmaya çalışan birçok kadın katıldı. Aynı zamanda kadının bankadaki iş arkadaşları da baskıcılara dönüşmüş ve kadını kocasına teslim olmaya zorlamışlardı. Kadın, kocası ve iş arkadaşlarına rağmen işine devam etmek istese de, bu sefer de, yöneticisi gelip onu işten attı. Bu durum kadın seyirci-oyuncunun olası en iyi direniş biçimini önermesine kadar sürdü: Koca'yı içeri almamak! Bu noktada Koca'yı oynayan oyuncu pes etti ve telefon etmek, duygu sömürüsü yapmak veya yalan söylemek gibi diğer baskı şekillerini deneyen seyirci-oyuncularla yer değiştirdi.
Evdeki sahne sırasında çok ilginç bir durum ortaya çıktı: Sendikacıyı oynayan seyirci-oyuncu kendisini işine öylesine kaptırmıştı ki, ne kızıyla ne de kocasıyla hiç ilgilenmedi. Banyodaki küçük kız önceleri "Anne, anne, anne..." diye bağırırken şimdi "Baba, baba, baba..." diye bağırmaya başladı. Sonunda çocukla ilgilenen ve ev işlerini yapan koca oldu!
Forum Tiyatrosu'nun gündeme gelmesi ne güzel....Boal'in Ezilenlerin Tiyatrosu da ilginizi çekebilir
YanıtlaSilZaten kitap Ezilenler Tiyatrosu'nun genişletilmiş hali sanırım. Boal muhteşem bir adammış gerçekten...
SilBir Dramaturg olarak Forum Tiyatrosunu çok severim, ne güzel böyle evlatlar hep yetişsin.
YanıtlaSilAaa ben de tanıdığım tek dramaturg Tarık Günersel zannediyordum :) Harika bir mesleğiniz var.
SilCok bilmis musadenle yazinin tamamini okuyamadigimi itiraf edeyim. Fakat benim biricik oglumun da senin kizinla benzer ozellikler tasidigini gozlemliyorum. Bence de cocugu zqten zayif yonlerinin girdabinda bogmamak gerek. Bir seyi cok merak ediyorum, kontes e kizdiginda nasil tepki veriyorsun? Yani sirf seninle zitlasmak icin yaramazlik olsun diye yapma dedigin bir seyi yaptiginda mesela. Ya da sinirlerin bozuk oldugunda uzak durup nefes almaya sogumaya imkanin olmadiginda hic hirpaliyor musun? Kizinin karsisinda muhtemel vicdan azabini yasamamak icin hep kontrollu olabiliyor musun?
YanıtlaSilSatır satır okudum. Bunu yapmalıyım kesinlikle. Öğrencilerimle elbette....
YanıtlaSil:) Soruları okurken güldüm, çünkü tam da "iki dakika nefesleneyim, aklım başka yere gitsin biraz" diye burayı okurken, Kontes babasıyla beni çıldırtmakla meşguldü :)
YanıtlaSilKızıma kızdığımda şunu düşünmeye çalışıyorum: Eşime ya da iş arkadaşlarıma da kızıyorum, hem de deli gibi sinirlendiğim zamanlar oluyor. Onlarla sorunlarımı nasıl çözüyorsam kızımla da öyle çözmeye çalışıyorum. Bu nedenle fiziki hırpalama söz konusu olamaz.
Ama elbette onlara yapabileceğim bazı hareketler benden güçsüz ve bana bağımlı birine karşı yapıldığında psikolojik hırpalama sayılabilir. Mesela kolunu sertçe tutabilirim, çok yüksek sesle bağırabilirim ya da kapıyı çekip çıkabilirim... Kızıma bunları yapamam elbette.
O nedenle eğer kendimi kontrol edemeyip kızımı sarsmak istiyorsam, iki kolumla sıkıca sarılıp öpüyorum. Onu öperken hem ben sakinleşiyorum, hem de o sakinleşiyor.
Eğer bağırıyorsam, onun da ileride ergenliğinde bana bağıracağını hesaba katarak bağırıyorum. Kızgınım ve tepkimi gösteriyorum ama şiddet, baskılama yaratacak kadar sesimi yükseltmemeye gayret ediyorum.
Eğer kapıyı çekip gitmek istiyorsam ya "Tuvalete girmem" gerek diyorum, çünkü orada yalnız olmam gerektiğini biliyor. Ya da babası evdeyse, babası ile birlikte bırakıp dışarı çıkıyorum.
Önemli olan bunların "ceza" olarak yapılmaması. Eğer sadece sinirlendiğimi ve sinirlenen insanların böyle davranacağını, ama bu davranışların onu sevmememle ya da onu cezalandırmak istememle bir alakası olmadığını anlayabiliyorsa sorun yok demektir. Herkes sinirlenir, normal olan budur.
Ama işte karşımdakinin neler hissettiğini bilemiyorum... Umarım yaralayıcı bir şeyler yapmıyorumdur.
Yaparsanız sonuçları da paylaşır mısın? Kim bilir neler çıkar...
YanıtlaSil