Öncelikle söylemeliyim ki bunda şaşılacak hiçbir şey yok, gayet normal. Kendinizi bu duruma düşmüş dünyadaki tek anne sanıyor olabilirsiniz ama biraz internette araştırma yaparsanız göreceksiniz ki çocukları 56 yaşına gelene kadar tüm annelerin derdi, çocukların az yemesi oluyor :)
Öncelikle yukarıda resmini gördüğünüz şu kitabı, sadece ve sadece yemek yeme olayına bakışınızı değiştirebilmeniz için öneriyorum: "
Çocuğum Yemek Yemiyor". İşte burada da kitabı yorumlayan anneler:
Kendi tecrübemi de anlatacak olursam: Kızım şu anda 25 aylık ve bir oturuşta bazen benden bile fazla yiyor. Boyu %90, kilosu ise %90'dan biraz fazla persentil olarak. Dolayısıyla iştahlı bir çocuk olduğunu söylememe gerek yok. Amma ve lakin, ek gıdaya geçiş kolay olmadı. Bir gün meyve filesinin içine koyduğum bir dilim elmayı eme eme bitiren kızım, başka bir gün memeden başka bir şeyi ağzına sürmeyi reddetti. 1-2 çay kaşığı yoğurt yedirmek saatler alabiliyordu. Bu işi BECEREMEDİĞİMİ düşünüyordum. Yanılmışım, olayın doğal akışı bu şekildeymiş. 1 yaşına kadar ana besin anne sütü, diğer yemekler anne sütüne EK gıda... Önemli olan sadece yemek yeme alışkanlığı geliştirmesi. 1 yaşından sonra da ne yiyeceğine, ne kadar yiyeceğine kendisi karar vermeli. 1 yaşından sonra çocuğun psikolojik olarak sağlıklı gelişmesi, fazla miktarda yemek yiyebilmesinden daha önemli.
Kızım ilk 6 ay sadece anne sütü aldı. 7. ayda yavaş yavaş katı gıdaya geçmeye başladık. İlk başlarda ne versem yiyor, üzerine de lıkır lıkır su içiyordu. Bu benim bebeğimin huyuymuş (sonraları fark ettim): Genel olarak yeni tatları denemeyi, yeni olayların içinde bulunmayı, yeni yerleri görmeyi, yeni insanlarla tanışmayı seviyor. Her bebeğin huyu böyle olacak diye bir kaide yok. Kimi bebekler yeni tatlara kapalıdırlar, daha yavaş yavaş alıştırılmaları gerekir. Neyse ben kendi tecrübeme döneyim.
Ek gıdalara geçerken öncelikle 3 öğün meyve, sebze ve yoğurt yedirerek başladım. Burada dikkat edilmesi gereken husus sanırım şu: Anne sütü şekerli olduğundan bebeğin şekerli gıdalara meyledeceğini önceden öngörmek. Sebze ve yoğurt şekerli olmadığından, önce şekerli meyvelerle ek gıdaya geçerseniz sebze ve yoğurda alıştırmak zor olabiliyor. Bu nedenle benim tavsiyem öncelikle yoğurda alıştırmanız. Zaten Anadolu'da yüzyıllardır, bebeklerin ilk ek gıdası yoğurttur. Bunu tüm ninelerimiz bilir. Siz, anneniz, anneanneniz, onun annesi ve birçok nesil ilk ek gıda olarak yoğurt almışken, sizin çocuğunuz için başka bir gıdaya öncelik vermeniz anlamsız olur. Batılı akımları takip eden doktorları dinlemeyin, bir çay kaşığı yoğurdu bir güzel yalatın bebeğinize :) Kendisi içmeye başladığında da yoğurdu içirin :) Evet, kızım 25. ayında hala yoğurt kavanozunu kafasına dikmeye bayılıyor. Deneyin derim.
Kaşık konusunda da şunu söylemek isterim:
Bebeğiniz ilk başta kaşığı kabul etse bile, 9 ay civarında her çocukta bir kaşığı reddetme hareketi oluyor. Bebeğiniz hala emme hareketi yapıyor. 2 yaşına kadar da bu refleksif emme hareketini yapmaya devam edecek. Metal kaşığı emmek hoşuna gitmeyebilir. Bu nedenle kızıma yumuşak kenarlı, plastik kaşıklardan almıştım. Ama benim hassas ciltli kızıma, plastik kaşıklar alerji yaptı. Ben de bu nedenle annemin tarzına döndüm: Ellerimle besledim. Parmağımı yoğurda batırıp, minicik dudaklarına değdirdim. Nasıl da zevkle emdi minik bebeğim. Benim en güzel yemek anılarım da (2 yaşıma kadar geriye gidiyor hatıralarım) annemle yerde yan yana oturduğumuz ve annemin kucağındaki tepsiden aldığı yemekleri bana elleriyle yedirdiği anlardır. Hatta kıvırcık salatayı 5 parmağı ile avuçlayıp ağzıma sokuşunu asla unutamam. Kızım 25 aylık, hala yoğurdu eliyle yemeye bayılıyor :) Eğer bir hata yapıp ilk olarak meyve yemeye alıştırdıysanız, yoğurdu tatlı meyvelerle yedirmeyi deneyebilirsiniz. Muzlu yoğurt nefis olur. Hatta ve hatta ilk yemek olarak kızımın hala severek yediği muzlu kefiri tavsiye ederim. Hem daha sulu hem de içinde hem prebiyotik hem de probiyotik var ki barsakları için çifte faydalı. Kızıma ilk günden beri kefir içiriyorum (evde kendim mayalıyorum, kendimiz de içiyoruz). Soranlara cevabım: Hayır, herhangi bir zararı yok. Yoğurt zararlı mı ki, kefir zararlı olsun? Mayalanmış süttür neticede. Üstelik mayalaması da daha kolay. Kaşığa geri dönersek :) Elinizle yedirmek istemiyorsanız tahta kaşık öneriyorum. Kızım 25. ayında hala meyve püresi ya da yoğurt yiyeceği zaman tahta kaşığı tercih ediyor.
Her neyse, meyveli yoğurtla da olsa yoğurt yedirme sorunsalını aştıysanız sıra geldi sebzeye. Yapılan araştırmalar bebeklerin brokoli sevdiğini gösteriyor. Erkeklerin en sevdiği sebze de brokoliymiş. İlginç değil mi? Brokoliyi buharda yumuşatın ve kefir veya yoğurtla karıştırıp yedirin. Doktorlar sert tadı olan sebzelerden kaçının derler, çocuğa itici gelmesin diye ama ben brokoli sevmeyen çocuk görmedim henüz (çok da çocuk görmüş değilim aslında) :) Bizim severek yiyeceklerini tahmin ettiğimiz sebzeleri ise çocuklar yerken zorlanabiliyorlar. Mesela patates ve türevleri (tatlı patates vs). Patates püresinin o yoğun kıvamı çocuğun ağzında farklı bir yoğunluk bıraktığı için sanırım rahatsız oluyorlar. 25 aylık kızım halen patates haşlama yemeyi reddediyor. Patates püresini ağzına sürmüyor. Yemeklerdeki patatesleri bile bana yediriyor :) Bir iki defa yediği kızartma patatese ise bayılmıştı. Demek ki neymiş: Çocuklar patatesi kızartma olursa seviyorlarmış. Yanılgıya düşüp de ek gıdaya başlarken patates vermemek lazımmış (ki çoğu doktor nedense patates önerir ilk olarak). Sonra yoğurda eklenecek sebzeleri tatlı sebzelerden seçebilirsiniz. Mesela havuç. Mısır, bezelye, kırmızı (kapya) biber de tatlı sebzelerdir. Ama en risksiz olanı havuç. Yoğurtlu havuç salatasını kim sevmez ki? Ah, bir de pancar. Çok tatlı ve sulu bir sebze. Eminim siz çiğ yememişsinizdir ama rendeleyip yoğurdun içine katabilirsiniz, haşlayıp ezerek de yoğurda ekleyebilirsiniz. Kırmızı yoğurt ilgisini çekebilir. Bir de elbette bal kabağı. Bal kabağı püresi de renkli ve tatlıdır. Ayrıca bebeklerin midesi küçük olduğundan, olabildiğince kalorisi yüksek yiyecekler yemeleri lazım ki az kalorili yiyeceklerle midesi dolmasın. Bu nedenle kendiniz yemiyor olsanız bile yoğurdun içine katılmış avokado gibi yiyecekler yedirmelisiniz. Avokadoyu sevmeyen çocuk da henüz duymadım, ilginçtir. Salatalık gibi besinler ise kalorisi az ama yine de çocukların severek tükettikleri yiyecekler. Çocuk kendisi yiyebildiği için, içinde yüksek su oranı olduğu için (özellikle yazın canı çekebilir), emerek yenebildiği için salatalık yemesi teşvik edilebilir. Soğan ve sarımsağı ben ilk günden beri yemeklerine katıyorum kızımın. Ağzı biraz kötü kokuyor ama hastalanmıyor en azından :) İlk zamanlar doktorumuz arpacık soğan önermişti. Arpacık soğan normal soğandan daha tatlıdır ve daha nötr bir tadı vardır. Ama organik arpacık soğan bulamadığımdan ve toprak altında yetişen sebzeleri organik yemek gibi bir takıntım olduğundan, kızımın yemeklerine de bizim soğanlardan koymaya başladım. Hiç rahatsız olmadı. Hala da soğanlı, sarımsaklı yemeklere bayılır. Elbette her çocuk aynı tepkiyi vermeyebilir ama "Küçük çocuğa soğan, sarımsak ağır gelir" diye düşünüp baştan soğanı yok saymayın. Ne de olsa doğal antibiyotik, üstelik iştahı da açtığını düşünüyorum.
Bu arada eklemek isterim: Bebeğinizin doğuştan gelen bir damak tadı olduğunu ve bazı yiyeceklerin bu damak tadına uymadığını düşünüp de asla bebeğinize bazı yiyecekleri vermeyi kesmeyin. Kızım ilk aylarda 125 cl yoğurt yiyordu, sonra 1 yaşına kadar ağzına yoğurt sürmedi, sonra 250 cl yoğurt yemeye başladı. Şimdi 25 aylık ve canı isteyince "Yoğurt" ya da "Kefir" istiyor ve koca bir kase yiyor. Canı istemeyince de ağzına sürmüyor. Ama ben ilk yemeyi reddettiğinde "Demek ki damak tadına uygun değil" diye meyveli ve şekerli yoğurtlardan vermeye başlasaydım, şimdi muhtemelen normal yoğurt yemiyor olacaktı. Aynı şekilde hazır bebek yoğurtlarından yediren arkadaşlarımın çocukları da şu anda normal yoğurt yemiyorlar.
Devam edelim: Sebzeli yoğurt da oturduysa artık sebzenin içine pirinç, mercimek, bulgur katabilirsiniz. İlginçtir bebekler bunları da zevkle yiyorlar. Hangi çocuk pirinç/bulgur pilavına ya da mercimek çorbasına "Hayır" der ki? Sonra sonra sebzeye kıyma eklemeye başlayabilirsiniz. Sanılanın aksine tüm çocuklar ete bayılır. Köfte sevmeyen çocuk gören var mı? Bu nedenle sebze çorbasına gönül rahatlığı ile kıyma ekleyebilirsiniz. Bir de üzerine zeytinyağı gezdirdiyseniz, bomba olur bomba :)
- Ben kızımın eline ilk defa 9 aylıkken (doktorumuzun tavsiyesi üzerine) pirzola verdim. Üzerinde çok az et bıraktığım pirzola kemiğini bir emişi vardı ki kelimelerle anlatılmaz :) Etin içindeki suyu emdikçe etin tadına alışıyormuş. Zaten kemiği emerken bir kendinden geçişi, gözlerinin bir bayılışı vardı ki... Bebeğinizi bu zevkten mahrum etmeyin, boğazına kaçar filan diye korkmayın. Kendi kendine yemeye bu şekilde başlıyorlar.
- Et yemeyen bir aileyseniz yumurtaya geçiş yapabilirsiniz. Ben kızıma kahvaltıya başladığımız andan itibaren her gün yumurta veriyorum. Henüz bir zararını görmedim. Yumurta beyazı da bebeğin eline verebileceğiniz en tehlikesiz besinlerden. Üstelik çocukların hepsi de yumurta beyazına bayılıyor. Yazıya gelen bir yorum üzerine eklemek isterim ki: Süt ve süt grubu ürünler gibi yumurtanın beyazı da alerji riski yüksek besinlerdendir. Bu nedenle doktorunuzun tavsiyelerine uyarak, yavaş yavaş dozu arttırarak yedirin ve yaşı kaç olursa olsun, çocuğunuzun birden bire bu tür besinlere karşı alerji geliştirebileceğini unutmayın. Bu nedenlerle, olası besin alerjisi tepkilerine karşı her zaman tetikte olmakta fayda var.
- Bir de yavan ekmek yemesinden hoşlanmıyorsanız, salatanın ya da yemeğin suyuna ekmek bandırarak ağzına verebilirsiniz. Kızım yoğurda, kefire, salataya, yemeğin suyuna ekmek banmaya bayılıyor. Biraz daha büyüsün tabağın dibini sıyırmayı da öğretmeye niyetliyim :)
Efendim, 9. aya kadar 1 çay kaşığından arttıra arttıra pirzolaya kadar getirtmeyi başardığım kızım, 10. ayında yemeği reddetti. Gün boyu 2-3 kaşıktan fazla yemek yemiyor, çok sevdiği ekmeği bile kemirmek istemiyor ve sadece meme emiyordu. Çok panikledim, çok. Sonra sakinleşmeye çalıştım, oturdum internetten araştırdım. İşte yukarıdaki kitap o noktada işe yaradı. Pek çok doktor da benzer görüşteydi: "İlk 4 ayda bebeklerin yediklerinin yüzde
27′sinin büyümeye harcandığı hesaplanmıştır. 6-12 ay arasında
sindirdiklerinin sadece yüzde 5′ini, ikinci yılda ise yüzde 3′ünü
büyümeye harcarlar." diyordu kitapta. Yani yavaş yavaş yeme miktarı azalacaktı. Zaten aslında midesi, sadece yumruğu kadardı ve her öğün yiyeceği porsiyon miktarı ancak kendi yumruğun kadar olmalıydı (ki 2-3 kaşık bu miktarı fazlasıyla karşılıyordu). Tüm doktorlar 1 yaşına kadar anne sütünün esas gıda olduğu, diğer katı gıdaların ise "ek gıda" olması gerektiği hususunda fikir birliği ediyorlar. Bazı doktorlar ise kimi hastalarının 2 yaşına kadar ek gıda almadan, sadece anne sütü ile beslendiklerini ve sağlıklı bir gelişim gösterdiklerini söylüyorlar. Ayrıca bebeğin büyüme hormonları da bu işte etkiliymiş. Hızlı bir büyüme içine giren çocuk, bir noktada: "Tamam, buraya kadar! Büyümeyi yavaşlatıyorum!" diyormuş. Nitekim kızım 10. aydan sonra aylarca kilo almadı. Başka anne olsa kafayı yerdi ama ben edindiğim bilgilerden biliyordum ki kilo alması bir sağlık belirtisi değil, ancak kilo kaybederse bu bir sorun. Çok şükür ki kilo kaybı bu kadar az yemeye rağmen hiç olmadı (anne sütü unsurunu unutmamak lazım elbette).
Kızım 10. ayında cımbız hareketi yapıyor ve yiyecekleri minik parmağı ile tutup ağzına götürüyor, açıkta kalanı da eliyle içeri itiyordu. Ben de onu çiğ beslemeye başladım. Hiç değilse kendi kendine yeme hevesiyle yiyebiliyordu. Minik ekmek ve peynir parçaları, yumurta beyazı, makarna taneleri, domates salatalık ve hatta minik havuçlar (ya da bütün haşlanmış havuç) koyuyordum. Bu noktada artık amacım yiyerek beslenmesi (şişmanlaması) değil, kendi kendine yemeye başlamasıydı. İşe de yaradı. Eğer sizin elinizden beslenmiyorsa ve kendisi de yiyemeyecek kadar heyecanlı ya da yorgunsa, siz ortadan kaybolun ve başkasında yedirmesini isteyin. Eşiniz, anneniz-babanız, hatta bir komşunuz ve hatta bir akraba çocuğu bile olabilir. Başkasına naz yapmaz, yemeği daha kolay kabul eder :)
12. aydan itibaren kızım süt içmeye başladı. Ama garipsedi elbette tadını. Ona bir değişiklik lazımdı. Ben de minik kutu sütlerden aldım. Pipeti ağzına soktum ve alttan sıktım. Süt ağzına gelince olayı kavradı ve pipetle süt içmeye başladı. İlk önceleri 1-2 yudum. Biz de içeriz süt sabahları kahvaltıda. Her seferinde ona da koydum. Aylarca ağzına sürmedi. Şimdi 25 aylık ve bazen "Süt istiyorum" diye ağlıyor :)
12. ay civarında her çocukta bir iştahsızlık baş gösteriyor. Bu noktada sakin kalmak çok önemli. Kızım özellikle akşam yemeklerini reddediyordu. Önceleri aç olduğunu bildiğimden ve gece yarısı açlıktan uyanmasından korktuğumdan ısrar ettim. Sonra baktım ısrar aramızı açıyor, ben de yine çiğ beslenmeye döndüm. Koydum önüne kuru yemiş ve kuru meyve ile meyveyi istediğini yedi. Bazı akşamlar fındık ve kuru üzüm yiyip yattı hatta bir akşam hiç unutmuyorum 6 tane mandalina yedi ve yattı, midesi asitten delinir mi acaba diye korkmuştum :) Hiçbir zaman da uyku sorunu olmadı. Yani zorlamamak bu aşamada tek çözüm. Yoksa yemeğini ağzında saklayan çocuklar olabilirler. IKEA'da kızım oyun oynarken kahvaltı etmeyi severim. Birgün çocuk oyun alanında öyle bir çocukla karşılaşmıştık. Ben şişman bir kadınım. Yanımdaki kadın ise ipincecikti. Benim kız da göbekli biraz. Onun kızı ise (5 yaşlarındaydı sanırım) kendisi gibi ince fizikliydi. Kadın sürekli kızına "Hadi, ye. Yemezsen eve gideriz, Çabuk ağzındakini bitir" deyip duruyordu. O kadar çok söyleniyordu ki ben rahatsız oldum. Bir baktım kızın yanağında bir şişlik. Yemekleri ağzında biriktiriyor. "Demek o da öcünü böyle alıyor" diye düşüdüm. Benim kız ise elindeki simidi kemiriyordu. Zorla yediği peyniri yanağında tutacağına, keyifle oynarken bir simit kemirsin... Bebeğinizin zayıf ya da iştahsız olduğunu düşünüyorsanız, önce kendinize ve eşinize bakın. Siz inceyseniz bebeğinizin de az yiyen, ince bir çocuk olması normaldir. Ayrıca sağlıklı olan da az yemek yemektir. Ben o kadının yerinde olsam, çocuğa yemesi için baskı yapacağıma, dönüp yanımdaki şişko kadına bakar, sonra da kendi kendime "Benim kızım büyüyünce böyle hımbıl olmayacak" derdim :)
Annenin psikolojik sağlığı için de şunu söylemek isterim: Yemek hazırlamaya olabildiğince az vakit ayırın.
Çocuğuna özel sağlıklı ve lezzetli yemekler yapmaya uğraşıp, sonra o yemeği yedirebilmek için saatlerini veren bir anne düşünün (evet, kızımın bir öğünü ilk başlarda 1-1,5 saat sürüyordu; daha yeni yeni, 25. ayında yarım saate indi çok şükür). Bu kadar uğraşısından sonra bebeğinin o yemeklerle dolu kaşıklara elinin tersi ile vurduğunu, arkasını dönüp emekleyerek kaçmaya çalıştığını, mama sandalyesinde oturmamak için direnip ayağa kalkmaya çalıştığını, yemeklerin yerlere ve duvarlara saçıldığını gördüğünde o anne nasıl hisseder? Hele hele o kadar emek verdiği yemeği duvarlardan, yerlerden temizlemeye çalışırken ne hale gelir? En basit önerim şu: 6-12 ay için bebek maması hazırlama aletlerinden alın. Toplam 15 dakikada kıymalı, pirinçli, sebze çorbanız hazır olur. Bebeğiniz yerse yer, yemezse "Zaten bir minik tas, üstelik de 15 dakikada pişirmiştim" der kaldırıp atarsınız (kedinize/köpeğinize verebilir ya da sulandırıp kendinize akşam yemeği için sebze çorbası da yapabilirsiniz). Psikolojik açıdan sağlam kalmanın en iyi yolu bu! 12. aydan sonra da kendiniz için pişirdiğiniz yemeklerden teklif edin. Yerse yer, yemezse makarna ne güne duruyor? :) O da olmadı çiğ yemek (sebze/meyve/kuru yemiş). Kızım 25. ayında ve son 1-2 aydır akşam yemeği yemiyor. Sadece kahvaltı ve öğlen yemeği ile yatıyor. Çiğ beslenmeyi bile reddediyor. Gece de uyanmıyor; öyleyse sorun yok. Yeni tartıldık ve boyunu ölçtürdük. Dediğim gibi %90 seviyelerinde. Yemek istememesinin bir nedeni var demek ki. Vücut "Ben 2.20 cm uzunluğunda olmak istemiyorum" diyor ve büyümeyi yavaşlatıyor. Ben de istemem şahsen kızımın 2.20 cm olmasını. Aferin, kızımın akıllı vücuduna :)
Suyla ilgili de eklemek istediğim bir not var: "Yemekten önce su içirmeyin, tıkanmasın" derler. Benim tecrübem ise tam tersi yönde. Kızım çok su içer. Bazen susadığını fark edemiyor ve bu onda asabiyet yaratıyor. Sürekli etrafta, onun erişebileceği yerlerde su bulunduruyorum. Her yemekten önce su teklif ediyorum. Yemekten sonra da muhakkak su içiriyorum. Yemekten önce susamışsa yemeği reddediyor ama su içip rahatlayınca yemeğini daha sorunsuz yiyor. Bu da benim tecrübem...
Bir de doktorları fazla takmamak lazım :) Yok öğlen balık, akşam tavuk yesin; yok her gün 100 gr et yesin, yanında sebze ve meyve yesin, yok günde 6 öğün beslensin... Yazın tatil köyüne gittiğinizde ya da yabancı annelerin bloglarını okurken görürsünüz: İnsanlar çocuklarını patates yemeleri için zorluyorlar. Patates yahu! Biz patates haşlamasını yemekten bile saymayız... Bu insanlar patates ile büyüyorlar ve hepsi de bizden uzun ve bizden ince. Anadolu'da yetişen 3 temel besin var: 1. Buğday 2. Zeytin 3. Üzüm. Bunları yiyen Anadolu çocuğu taş gibi olur. Yanında etini de yer, sütünü de içerse yanağından kan damlar. Bırakın ekmek yesin, makarna yesin (beyaz un olmasın lütfen). Kereviz yemesi için zorlamanın hiçbir anlamı yok. Zorla şekerli besin vermenin, kek muhallebi yedirmenin de bir anlamı yok. Köfte ve makarna/bulgur pilavı ve yanına da ayran en harika öğündür. Hele tarhana çorbasını da seviyorsa her öğün rahat ettiniz demektir. Bakmayın siz Batılı doktorların reçetelerini Türkçeye çevirip bize kakalamaya kalkan doktorlara; biz Anadolu insanlarının genlerinden geliyoruz, anne-babalarımız ekmek üzerine salça sürerek büyüdüler ve benim dedelerim 90 yaşında sapa sağlam öldüler. Önemli olan sağlıklı besinler yemek, miktarı hiç mi hiç önemli değil!
Benim yemek konusunda önemli olduğunu düşündüğüm noktalar şunlar:
- Asla ve asla bebeğinizi zorlamayın, yemek ve uyku konusunun bebeğinizle aranızda gerginlik yaratmasına izin vermeyin. Mesela kızımla yaşıt bebeği olan bir aileyle hafta sonu kahvaltıya gittik. Çocuk değişik bir ortam görünce masada oturup yemek yerine gezinmek istedi ve babası sinirlenip yumurtayı ağzına vurdu. Çocuk ağlamaya başladı, ben rahatsız oldum. Oysa çocuk yumurtasını kendi kendine soyup yiyen bir bebek normalde. Şimdi bu çocuk ertesi gün tepki verip, yumurtayı reddetse şaşırır mısınız?
- Yemeği teklif edin ama asla ısrar etmeyin. Ne kadar yiyeceğine ve ne yiyeceğine bebeğiniz kendi karar verecek. Yemeği önüne koyun ve siz geri çekilin. Ekmek, makarna, haşlanmış mercimek taneleri, buharda yumuşatılmış sebze parçaları (havuç-brokoli-karnabahar-kabak-bal kabağı-patates), minik et parçaları, domates-salatalık, elma-armut-avokado-şeftali-kayısı-üzüm-muz, tuzsuz peynir parçaları (dil, lor) hep bebeğinizin kendi kendine yiyebileceği besinlerdir.
- Benim tecrübem: 1 yaşına kadar ne yedirirsen, 1 yaşından sonra da onları yer. Eğer muhallebi ile beslemeye alıştırmışsanız, kahvaltısına bisküvi katmış, ara öğünde ceviz yesin diye cevizli kek teklif etmişseniz; 1 yaşından sonra "Makarnadan başka bir şey yemiyor" diye şikayet etmeyeceksiniz. 1 yaşından önce ağzına bir defa bile sürmüş olsanız, yediği her şeyi tat hafızasına kaydedecektir, unutmayın.
- Her ortamda farklı davranılacağını öğrenmeli: Evde bulamaç kahvaltı yenilir, çorba içilir; oyunlar oynanılarak yenir. Dışarı çıkıldığında masada oturulur, normal parça kahvaltı edilir, sebze püresi yenir. Tutarlı olursanız, nerede nasıl davranması gerektiğini çok çabuk öğrenecektir. Mekanı keşfetmek istiyorsa, siz de yemeği bırakın, beraber keşfe çıkın. Merakı dinince geri dönüp yemeğe devam edin. Eşinizle iş bölümü yapın, biriniz bebekle ilgilenirken öteki yemeğini yesin. Gerekirse garsona siparişlerinizi yarım saat arayla getirmesini söyleyin. Önemli olan huzurlu bir ortamda yemek yiyebilmek. Bebeğinizin isteklerini karşılamadan yemek yemesini sağlayamazsınız, boşuna gerilmeyin.
- Kendi yemek istiyorsa bırakın yesin. 1 kaşık ona verin, 1 kaşık siz alın (hatta 3 kaşık siz alın, muhakkak düşürür çünkü). Kendisini beslemeye uğraşırken siz de bir yandan onu besleyin. Hatta verin kucağına bir bebeğini ya da ayısını, o kaşıkla ayısını beslerken siz de onu besleyin. Ben şahsen oyun oynatarak yedirmeye karşı değilim. Bebeklerin tüm hayatı oyun üzerine kurulu. Sadece yemek yerken ciddiyet içinde ve pürdikkat olmarını beklemek bence mümkün değil. Benim kızım 25. ayında ve yemek yerken çizgi film izlemek de isteyebiliyor. Hiç itiraz etmem. Doyduğu an, doydum der. Oyun oynuyor olması ne yediğinin farkında olmadığı anlamına gelmiyor. Tüm gün, kesintisiz oyun oynuyor zaten ama her şeyin de pekala farkında...
- Yemekleri beraber yiyin. Gerçi ilk başlarda siz pek yiyemeyeceksiniz ama olsun, sonrasında telafi edersiniz :) Onun yemeyi reddettiği çorbayı siz alın ve "Ohhh, miss, şapır şupur" diyerek için. El kadar bebek bile özenecek ve denemek isteyecektir. Bizim kızın yemediği yemekleri kedimize verince birden kıymete biniyordu mesela :) Nasıl ki oyuncak telefonla oynamayı reddedip, gerçek telefonla saatlerce oynayabiliyorsa; sizin yediğiniz yemekleri de sırf denemek ve sizinle eşit olabilmek için yemek isteyecektir.
- Doydum, demesini öğretin. Kızıma her yemekte soruyordum "Doydun mu?" diye. 16. ayında doydum diyebiliyordu. Kontrolün kendilerinde olduğunu fark ettiklerinde daha az olumsuz tepki veriyorlar. Kızım "Doydum" dediği andan sonra asla bir kaşık fazlası için zorlamadım. "Aferin güzel kızıma, çok güzel yedi yemeğini ve doydu, karnı kocaman oldu" deyip ağzını sildim. Ağız silme, bizde yemeğin bittiği anlamına gelir. Sonra da yemeği kaldırdım. Yemeği kendisi sonlandırdığı için ne kadar gururlanıyordu anlatamam :) Oysa eşim (ilginçtir) yemek yedirdiği zaman sürekli son kaşık için zorluyor kızımı. Hayır, anlamıyorum: Gerçekten de tabağın dibinde 1 kaşıklık yemek kalmış oluyor, "Bitirsin" diyor. "İyi de hayatım, zaten hepsini yemiş, hepi topu 1 kaşık kalmış. Bırak onu da yemeyi versin" diyorum. Bazen de tabağın yarısı dolu oluyor "Çok az yedi, 1 kaşık daha yesin" diyor. Ben de "Ama hayatım zaten tabağın yarısı duruyor, 1 kaşık daha yese ne olacak, yemese ne olacak" diyorum :)) Yani demek ki neymiş: Önemli olan sizin olaya bakış açınız.
- Porsiyonlarını küçük tutun. Diyetisyenim bana dışarıda yemek yemem gerektiğinde elimi yumruk yaparak porsiyonlarımı ölçebileceğimi söylemişti. Yani herkesin yemesi gereken miktar kendi yumruğu kadarmış. Aynı yöntemi çocuk doktorları da tavsiye ediyorlar. Bebeğinizin yumruğuna bakacak olursanız, bebeğinizin sizin yemesini istediğiniz miktardan çok daha azı ile doymakta olduğunu görürsünüz. Bu nedenle bebeğinizin tabağına koyduğunuz yemek miktarı, onun yumruğu büyüklüğünde olsun (2 yemek kaşığı çorba ile doyabilir mesela). Ama eğer doymaz ve daha isterse, o zaman hem siz sevinirsiniz hem de bebeğiniz kontrolün kendinde olduğunu fark edip daha da iştahlı yiyebilir. Denemekte fayda var :)
- Sürekli temizlik yapmayın. Bizde ağız silmek, yemeğin bittiğini işaret eder. Sürekli ağzını burnunu ellerini silerseniz çocuk rahatsız olabilir ya da pis bir şey yapıyormuş gibi hissedebilir. Gerekirse yemekten sonra banyoya sokun, yeter ki ağzını ve ellerini silip durmayın. Aynı şekilde etrafı da silip durmayın. Mama sandalyesinin altına bir bez serin ya da yüksekte durmaktan hoşlanmıyorsa bir yer sofrası yapın ve bırakın kendisi yesin. Hatta bebeğini çıplak şekilde küvete oturtup yediren bir anne bile tanıyorum. Sizi sakinleştirecekse bunu da deneyebilirsiniz. Ama bebeğin, normal insanların ne şekilde yemek yediğini öğrenmesi de gerekli bence :)
- Hazır gıda vermeyin. Hafta sonları dışarı çıkacaksanız ve başka alternatif yoksa, olabilir. Ama evde sürekli hazır yoğurt, hazır kavanoz mama, hazır süt vs vermeyin. Bu tür konserve yiyeceklerin içinde lezzet arttırıcılar var. Bize daha lezzetli geliyorlar. Bu tür yiyeceklere alışan çocuklar evde hazırlanan yiyeceklerin tatlarını beğenmiyorlar. Mesela hazır bebek yoğurdu yiyen çocuğunuza evde mayalanan yoğurdu yediremezsiniz. Bu durumda ileride sürekli hazır gıda tüketmek isteyen ve örneğin şeftaliden tat almayan bir çocuğunuz olabilir. Azı karar, çoğu zarar. Hatta labne peyniri bile vermedim ben kızıma kutu diye. Şimdi görüyorum ki labneye alışan çocukların normal kahvaltıya geçmesi ve peynir yemeye alışması daha zor oluyor. Yoğurt yapma makinesi ve bebek maması hazırlama makineleri ucuz ve az yer kaplayan makineler. Alın birer tane. Hem zamandan kazanın hem de hızla dışarı çıkmanız gerektiğinde yanınıza hazır mama almak zorunda kalmayın.
- Bebeği fiziken yorun. Biz yeni nesil Türk aileleri bebeğe süs eşyası muamelesi yapıyoruz. Oysa eskiler gibi bebeği atıp tutmak, hoppacık hoppacık diyerek zıplatmak lazım. Hem kasları için gerekli hem de kalori kaybedebilmeleri için gerekli. Kendinizi düşünün spor yapınca ya da fiziken çok çalışınca "Kurt gibi acıktım" dersiniz ya da "Açık hava insanı acıktırıyor" dersiniz. O zaman bebeğinizi de dışarı çıkartın. Ben 6. ayından sonra kızımı her gün parka götürdüm. Korumalı salıncaklarda sallanabiliyordu, oturabildiği için. Çimenlere örtü serip üzerine yüzüstü yatırıyordum, elleriyle çimenleri papatyaları koparıyordu. Hem elektriğini atıyor hem de yoruluyordu. Yorulan bebek daha fazla ve daha iştahlı yer. Tıpkı yetişkinler gibi.
- Öğürmesinden korkmayın. Bebekler kendi kendilerini beslerken sıklıkla öğürürler. Bu da anneleri korkutur ve katı gıda konusunda çekingen davranmalarına neden olur. Oysa unutmayın ki bebeklerin öğürme refleksi dillerinin ortasında harekete geçer. Dolayısıyla büyük parçaları boğazlarına gitmeden geri çıkarabilirler. Bir kaç defa öğürdükten sonra da rahatlıkla yemeyi öğreneceklerdir. Ben kızıma 1 yaşından beri kuru yemiş yediriyorum. Çok da dikkat ediyorum elbette. Çok şükür birkaç öğürme dışında ciddi hiçbir kaza yaşamadık.
Eğer siz sakin kalmayı başarabilirseniz, bebeğiniz kendini güvende hissedecek ve sizinle iş birliğine açık olacaktır. Gerekirse bebeği babasına bırakın ve çıkıp bir sinemaya gidin. Bebeğiniz zafiyet geçirmeyecek ve siz yetersiz bir anne değilsiniz. Su akar, yolunu bulur; yeter ki siz kendinizi mutlu hissedin...
İşte benimle aynı kafada bir anne daha :)
Yasemin